İnsanlar çocukken yalan söylemeye başlar. Yalanla kendilerine üstünlük sağlayacak avantajlar elde etmeyi amaçlarlar. Bu işten avantaj elde ettikçe de bu durum onların hoşuna gider. Kötü ve yanlış olmasına rağmen ilerki yaşamında da bir bakıma bu onun kurtulamadığı ilkesi haline gelir. Bu “yalan” kavramı bizim toplumsal değerlerimize ve ahlâkımıza fazlasıyla ters olsa da ne yazık ki özellikle siyasilerimizin başvurduğu kötü bir yoldur. Ancak onlar kendilerini bir bakıma mecbur hmektedirler. Öyle ki, atalarımızın da dediği gibi artık “doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovmaktadırlar. İyi bir aile, anne baba çocuğunu üstün ahlaklı, sağlam inançlı ve irade sahibi bir insan olarak yetiştirmek ister. Anne babalarımız bizleri büyütürken yalandan, dolandan, kötü alışkanlıklardan uzak bir anlayışla yetiştirmeye çalışmışlardır. Zira küçük yalanlarda bile “ağzına acı biber sürerim, dilini keserim” gibi caydırıcı tehditleri de yapmaktan kaçmamışlardır. Her şeyi bir kenara bırakırsak bizim dinimiz insanların yalan söylemesini şiddetle ve kati bir şekilde yasaklamıştır. Yalanı söyleyip de kendisini savunma gereği duyanlar az yalan, zararsız yalan, pembe yalan, beyaz yalan gibi uydurma sınıflara sokma çabasına girmektedirler. Bunlar ancak kendini kandırmaktan ileri gidememektedirler. Çünkü yalan, yalandır... Ülkemizde ne yazık ki, yalanın en çok kullanıldığı ve çıkarlara alet edildiği camia siyasi camiadır. Çünkü siyasette yalancının mumu nedense yatsıdan sonra da yanmaktadır. Çünkü yalan söyleyen lidere ve yalana destek olacak binlerce taraftar vardır. Verilen vaadlerin yalan olduğunu bilen karşı taraftakiler, bir süre sonra bu yalanlara kendileri de inanmaya başlayabilmektedirler. Siyasiler yalan söylerken her nedense bu siyasilerin yandaşları da ne yazık ki yalanlara başvurmaya başladılar. Asıl amacı liderine destek olmaktır. Yalanıyla onun yalanlarına toplumu inandırmaya çalışmaktır. Yalana kendisi inanıp, diğerlerini de inandırmak gafletin ta kendisidir. Ancak bunu yapmak, avantajları kopmak gerekir.  Ortaya böyle bir hastalık çıktı! Yukardan bir şeyler yapılsın, aşağıdan hemen destek kapılsın. Bu şekilde hem yalanın dayanağı güçlendirilir hem de insanların algı ayarları deformasyona uğrar. Ne yazık ki şimdiki trend bu!... Sanırım meseleyi anladık! Her ne hikmetse Ekrem İmamoğlu’nun hedef alınarak düzenlenen yalan senaryoları kısa süre sonra açığa çıkıyor. Önce 20-30 kişiyi durakta toplayıp ilk etapta “otobüsler vatandaşı almıyor” diye, arkasından aynı kişileri otobüse doldurup “belediye sosyal mesafe kurallarını hiçe sayıyor” diye yalana dayalı senaryo haberleri üzülerek izledik. Şimdi de şu limon muhabbeti! İmamoğlu tüketicinin ağaçta kalan limonlarını bizden almadı diyen yalancı üreticinin siyasi komplo amaçlı “yalan” haberi... Yalanlarınız batsın....