Güzel Banaz’ımızın güzel köylerindendir Bahadır ve Hatıplar (aslında adı HATİPLER’dir)
Zamanında ilçemizin kereste deposu, katran ocağı olan BAHADIR, sırtını Murat Dağına yaslamış, temiz havası ve güzel insanları ile adından söz ettiren bir köydür. Kar sularıyla beslenen bir deresi Banaz çayının önemli kollarından biridir. Çok yakınında yani Bahadır’a komşu olan HATIPLAR köyünde yıllarca öğretmenlik yaptım ve sık sık çevremizi gezip-görüp mutlanırdık. Şu günlerde yaşanılan olumsuzluklar elbette aşılacak ve köy eski günlerine geri dönecektir. Başta bu durumu bir felaket yaşanmadan, çareler üreterek, çözüm üreterek büyük kayıpların önlenmiş olmasında emeği olanlara teşekkür ettiğimizi belirtmeliyim.
Olanlar kolay işler değil. Adı geçen iki köy boşaltılıyor. Ve insanlar yerlerinden yurtlarından kısa süreliğine de olsa ayrı bırakılıyor (ki doğrusu budur), kısa sürede yapılacak çalışmalar ile normal hayata dönülecektir.
Ancak artık barajdan sulama ve tarım alanında fazlaca yardım alınabileceğini tahmin etmiyorum. Her şeye rağmen can kaybının olmamış olmasından dolayı içimdeki ferahlığı anlatmak isterim.
Bu köylerde yaşayan insanlarımız elbette zorluklar çekecektir. Hemen hemen her ailenin ineği tavuğu, malı maşatı, davarı vardır ve bunlar da bakım isteyeceklerdir. Onlara ulaşmak, onları yaşatmakta önemlidir. Ne diyelim bu köylülerimize büyük geçmiş olsun dileklerimizi sunalım ve yaradan daha büyük acılar göstermesin diye dua edelim.
Bahadır köyünü severim. Oralı bir çok arkadaşım-dostum vardır. Zaman içinde çok gittim, düğünlerine, eğlencelerine tanık oldum. Yıllar öncesinde bu köyde kurulan bir üretim kooperatifi vardı. Oldukça ses getirmiş ve o yıllarda köy halkına olumlu katkılar sağlamıştı. En hoşuma giden de “ARI BİZİZ BAL BİZDEDİR” sloganıyla o günlere damga vurmuştu. Bu kooperatif sonraki yıllarda dejenerasyona uğradı, 12 Eylül’ün karanlığında olumsuzluklar yaşanması nedeniyle çalışmalarını sonlandırmak zorunda kaldı.
Bu köye ait çok hoşuma giden bir yaşam gerçeğini de anımsatmak isterim.
Bu köyde yaşayan köklü ailelerden SAMANCI, DEMİRAYAK ve TÜRKER’lerdir. O yılların varlıklı iki babayiğidi, köylüler orman ürünleriyle yaşamlarını devam ettirmektedirler. Her ne kadar tarım ve hayvancılık yapılıyorsa da KATRAN çıkarma ve odun işi onlar için önemlidir ve sıcak paradır. Bir bakıma önemli bir geçim kaynağıdır. Çam ağaçlarından çıkardıkları katranları tenekelerle getirip köyde bu işin tüccarlığını yapan SAMANCI, DEMİRAYAK, MISTIK amcaya satarlar. Köylüler genellikle cahildir. Getirdikleri katranlar kantara girince kaç kg. geldiğini bilemezler. Ancak tüccar amcalar ne derse onu kabullenirler. Günlerden bir gün, köye bir okul yaptıralım derler. Birisi karşı çıkar, çocuklar okursa bizim işimize engel olurlar, yapmayalım dese de, sonuçta okul; bu üç hayırsever tarafından yapılır ve çocuklar okumaya, hesaptan kitaptan anlamaya başlarlar. Köylüler yine katran getirirler, tartıyı yapan kişi yüksek sesle bağırır, katran kaç kg. geldiyse ilan eder. Ama görevlinin söylediği rakam ile çocuğun gördüğü rakam aynı değildir. Çocuk, aradan söze karışır.
- Amca burada 45 kg. yazıyor sen 35 diyorsun.. Bir kantara, bir çocuğa bakan, adam “la havle” çekip düzeltir. Ama sonuçta şu söz çok önemlidir. Demirayak amca ile Samancı amca birbirlerine bakarak, espiri ile “ben sana, bunları okutmayalım dedim, gördün mü yaptığın işi?” diyerek serzenişte bulunur. Ve artık BAHADIR köyü öğrencilerin okuması ve uyanması ile daha aydınlık günlere adım atmıştır.
Ve HATIPLAR! Bu köyde uzun yıllar öğretmenlik yaptım. Köy tam anlamıyla tarım alanı. Ama ne var ki köylülerimiz geçimlerini, genellikle dışarıda aramışlar. Manisa Ovasına ya da Antalya’ya giderek orada tarım alanlarında mevsimlik işçi olarak çalışmışlar. Çoluk çocuk hasat mevsimi oralara giderler ve sezon bitince köye dönerler. Yılın 4-5 ayını oralarda çalışarak geçirirler. Kazandıkları para ise o kadar çok değildi. Aslında bir önceki kış döneminde dayıbaşılardan aldıkları avansları ödemek içindir gidişleri. Köylülerime hep şunu söyledim. “Bu köyün arazisi gerçekten çok verimli. Niçin oralara gidip perişan oluyorsunuz?” desem de beni dinlemediler ve bu uzun yıllar sürdü gitti. Ne zaman ki akıllar başa geldi ve köyde seracılık başladı. Bir iki derken her taraf sera oldu Hatıplar köyünde... Ürettikleri domatesle sadece çevre illere değil, dış pazarlara bile açıldılar. Şimdi çevre pazarlar hep Hatıplar köyünden üretilen domates ve diğer ürünlerle dolu. Bu manzarayı gördükçe hep aklıma (rahmetle anıyorum), Hulusi BARLAY geliyor. “Hatıplar dedikleri, böberdir yedikleri, pek hoşuma gidiyor böber elli guruş dedikleri” diye yaktığı türkü kulaklarımda çınlıyor.
Bahadır köyümüzdeki bu barajda meydana gelen olayda, elbette sorumluları vardır. Onlarında bu zarardan nasiplerini almalarını diliyorum.
Ve şimdi bu iki güzel köyümüzü büyük bir felaketten kurtulmuş gibi sayarım. Hepsine geçmiş olsun diyorum. Yaradan bizleri her türlü felaketten korusun. Günlerimiz daima güzel olsun..