Türkiye’nin en büyük ili ve dünya şehirleri arasında belli bir karizmaya sahip 15 milyon nüfusu barındıran İSTANBUL.. Bu kadar nüfusa 100 kişi kadar da biz katkı yapalım dedik ve TÜRKİYE GAZETECİLER FEDERASYONU’nun Başkanlar Konseyi toplantısını İstanbul Avrasya Gazeteciler Derneği’nin düzenlemesiyle gerçekleştirdik. PENDİK ve TUZLA belediyelerinin katkıları ve ALPİ Diş Hastanesi’nin sponsorluğunda 3 gün süren toplantılarda “YEREL BASIN”ın sorunları masaya yatırıldı.
TGF Genel Başkanı Sayın Yılmaz KARACA, aylardır dillerde pelesenk olan “YEREL BASIN BATIYOR, Anadolu Basını Bitirilmeye Çalışılıyor” cümlesinin üstüne basa basa yeniden dile getirdi. 150'ye yakın gazete ve televizyon yayın hayatına son verdi. Sorunlar devam ederse daha bir çok basın kuruluşu kepenk kapatacak ve daha önemlisi binlerce çalışan da işlerinden olacak.
Ne yapmamız gerektiği konusunda gerek hükümet yetkililerine ve gerekse tüm siyasi partilerle görüşmeler yapıldı ve bunlardan alınacak sonuçlar dört gözle beklenmekte. Umutlu olamıyoruz. Ya da umudumuz o derece kırıldı ki umutlanmayı bile arşivlere kaldıracak hale geldik. Dördüncü kuvvet BASIN’da da büyük güç kaybı var şu günlerde.
Ne yapmalı, nasıl yapmalıda yerel basını yeniden ayağa kaldırıp, Anadolu’nun sesi, gözü, kulağı ve haber kaynağı olan gazetelerimizi ayakta tutabilmeliyiz sorularına cevap aradık üç gün boyunca.. Bazı katılımcılar hep birlikte ANKARA’ya çıkartma yapalım dedi.. Kimi, vekillerimize bu konuda baskı yapalım dedi.. Ama çözüm yine başka baharlara kaldı.. Basın dernekleri ve federasyonları iktidara sorunları daha iyi bir şekilde anlatamazsa ve onlar da bu sorunlara sahip çıkmazlarsa bundan sonraki günlerde daha da başımız ağrıyacak ve sancılar çekmeye devam edeceğiz..
Dertler, sorunlar, konunun uzmanları akademisyenler, hükümet yetkilileri ve gazeteciler tarafından enine boyuna tartışılıp kalıcı ve yerel basını rahatlatıcı çözümleri bulmak zorundayız. Çözüm önerilerimiz federasyonumuz tarafından yetkililere iletilmiş olsa da şimdiye kadar hiçbir pozitif sonuca ulaşılamamış olduğundan sil baştan yapılıp yeniden ele alınmalıdır.
Cılız kalan ilan fiyatları, kesilen resmi ilanlar, hızlı istimlak için ilandan imtina etmeler, vazgeçilmek istenen icra ilanları içimizde kanayan bir yaradır. Hiç kuşkusuz sadece ilanla yaşamak için kurulmuş ve sadece bu umutla yola çıkmış değiliz. Bünyemizde barındırdığımız bir çok basın emekçisine ekmek verebilmenin kavgasındayız.
Bir önemli konu da BASIN KARTLAR’ıdır. Geçmişte hakkı olmayanlara bir ulufe gibi dağıtılan kartlar şimdilerde hakkı olanlara bile verilmek istenmiyor. Çok büyük bir katkı sağlamamasına rağmen, birçok kurum ve kuruluşta geçerli bile sayılmayan kartları taşımak doğrusunu isterseniz bizim için bir ONUR kartı olmuştur. Bir çok Avrupa ülkesinde yapıldığı gibi bu kartlar da GAZETECİLER FEDERASYONU tarafından verilmeli. Denetimini de İletişim Başkanlığı yapmalıdır.
Son yıllarda fiyatı en çok artan KAĞIT’tır. SEKA fabrikaları yeniden aktif hale getirilmeli, kendi kağıdımızı kendimiz üretmeliyiz. BİR ÇOK ÜRÜNDE YERLİ VE MİLLİ OLMAYI HEDEFLEYEN HÜKÜMETİMİZ KAĞITTA DA BUNU HAYATA GEÇİRMELİDİR.
Toplantıda Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aysel ÇETİNKAYA’nın sunduğu “DİJİTAL MEDYA” konulu sunumla devam etti. Çetinkaya, günlük tirajların 2012 yılında 5 milyon iken 2018 yılında 3 milyonun altına düştüğünü ifade etti. Bununla birlikte sosyal medyada olağanüstü gelişmeler yaşandığı, doğru bir mecraya taşınması için bir an önce yasasının çıkartılması gerektiğini anlattı. Oysa bu kararsızlıkta yıllar yılı süregelmektedir. Bu sorun da bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır.
10 Kasım saat 09.05'te Pendik Green PARK Otel yetkilileri harika bir ATATÜRK portresi hazırlamışlar. Gazeteciler ve otel personelinden oluşan büyükçe bir gurup ile ATAMIZI andık. Atatürk’ün sevdiği yemeklerden oluşan bir de sergi kurmuşlar. Hepsi i çin gönülden teşekkürler.
Bu kadar derin konuları kısa bir süreliğine bırakıp TUZLA BELEDİYESİ’NİN teknesiyle boğazın serin sularında yolculuğa başladık. Yazdan kalma harika bir günde harika bir tur gerçekleştirdik. İki, boğaz köprüsün altından geçerek Beykoz’a kadar uzandık. Kız Kulesi’nin kıyıya biraz daha yaklaşmış gibi olduğunu htim. Ve Galatasaray Adası’nın bakımsızlığı dikkatlerimizden kaçmadı.
İstanbul seyahatimde tren yolcuğunu tercih ettim. Ve bir kez daha farkına vardım ki, ülkemizin en iyi ulaşım şekli illaki TREN’le olmalıdır. Hele günümüzün gelişmiş ulaşım şekli HIZLI TREN olunca daha bir güzel oluyor. Ucuzluğu ve sessiz oluşu tercih nedeni.. Bir de wc’li oluşu bizler gibi yaş almışlar için biçilmiş kaftan. Ülkemizin dört bir yanı DEMİR AĞLARLA örülmeli ve hızlı trenlerde bir an önce faaliyete geçirilmeli.
Ülkemizin yaşadığı bunca ağır sorunlar arasında, içinizden şimdi sırası mı diyebilirsiniz. Haklısınız diyeyim. Ama bu sorunlarımızı çözmek için programın küçük bir yerine bunları da sıkıştırıverseniz kötü mü olur yani.. Her şey ülkemizin daha güzel olması adına.. Birlikte güzel günlere.. Bu toplantının yapılmasında görev alan emek veren her kese candan teşekkürler…