Geçen haftalarda başlayıp 9 gün sonra ara verilen BARIŞ PINARI harekatı yeni bir dönemle devam ediyor. Bir yandan Amerika diğer yandan Rusya ile varılan anlaşmalar sonunda duraklatıldı. Eğer verilen sözler tam anlamıyla tutulursa arzulanan BARIŞ belki sağlanabilecek. Adı geçenlerin bu işi ne kadar ciddiye alıp ne kadar sözünde duracakları konusunda başta ben olmak üzere bir çok insanının tereddütleri var. Zira geçmişlerindeki sabıkaları bu konuda da dürüst olamayacakları kanaati uyandırıyor. Bekleyip göreceğiz.
Çok gerilere gidip olanlara bir bakalım isterseniz. Bu arada belki de yaşımızı ifşa etmiş olacağım ama olsun. Yıl 1963-64. Alamanya bizden işçi istemiş. Köylerimizden yurt dışında çalışmak isteyenlere bir imkan tanınmış. Sınırlı sayıda tanımlanan kontenjan için o günler ilçemizin iki güzide insanı kolları sıvamış.
CHP İlçe Başkanı Halil ÖZTÜRK ile Adalet Partisi İlçe Başkanı Hakkı ÇETİNKAYA (rahmetle anıyorum), ilçenin yegane ulaşım aracı Asım Kale’nin cipine binerek köylere gidiyorlar.
Köylere tanınan kontenjana göre bir Adalet Partili ve bir de Cumhuriyet Halk Partili’yi listelerine yazıyorlar. Köyün büyüklüğüne göre oluşturulan listeler ilgili makamlara iletiliyor ve o vatandaşlarımız işlemlerini tamamlayıp o yıllarda yurt dışına gittiler.. İşin ilginç yanı o günler yurt dışına gidecek tüm insanlar dört dörtlük muayenelerden geçiriliyor, herhangi bir aksaklığı-eksikliği olanı asla almıyorlar. Bir çürük diş bile size engel oluyor. Sağlam raporu alamayanların yerine yeni isimler veriliyordu. Sonuçta Banazımızdan 100'e yakın insanımız bir şekilde yurt dışına gitme imkanı buldular. Ve o yıllardan bu güne birkaç nesil orada yerleşik duruma geldi.
Buradan gelelim Suriyeli mültecilere.. Ülkelerinde oluşan olumsuzluklar nedeniyle topraklarını öyle veya böyle terk ederek ülkemize gelen yaklaşık 4 milyon insandan söz edeceğiz. Öncelikle Allahım kimseyi vatanından etmesin, yuvasından ayırmasın.. Diyorum. Ama bu oluşan duruma da kayıtsız kalınamayacağı aşikar. Yani biz bunları bir şekilde kabul ettik. Ama zaman geçtikçe onlar nereden geldiklerini ve hangi durumda olduklarını unutmaya ve zeytinyağı gibi üste çıkmaya başladılar. Hani misafirlik üç gündür ondan sonrası zarardır derler ya, işte öyle oldu bu insanlar bardağı taşırmaya başladı. İlk günler gelenlere kucak açan ve gereğini yapan hükümetimiz, son günlerde ve özellikle de BARIŞ PINARI harekatından sonra gerek Avrupa ve gerekse diğer ülkelerin tutumlarından dolayı “KAPILARI AÇARIZ” cümlesini dillendirmeye başladılar. Gerçekten bu kadar insanın kahrını çekmek öylesine zor ki.. Yaşıyorsunuz hepiniz.
Şimdi bu harekat sonrası ülkelerini terk edenlere yeni yerleşim yerleri oluşturulup, güvenli bölge yaratılarak onların dönüşlerine olanak sağlanacak. Bu uzun ve meşakkatli bir yol. Ama yapılacak başka şey de yok gibi. Yalnız buna tüm ülkelerin bir şekilde katkı sağlaması daha doğrusu taşın altına ellerini koymaları gerekir. Yoksa biz tek başımıza bu kadara ağır yükün altına giremeyiz. Bütün bu yapılanlardan sonra hala bizi anlamayanlar için yapılacak tek şey “KAPILARI AÇMAK” olacak..
Peki güvenli bölge oluşturulduğunda bu insanlar döner mi?.. Genel kanı bir çoğunun dönmeyeceği şeklinde. Ama onları zorlamak ve eğer kalırlarsa ağır koşullar koymak gerekir. Bana kalırsa kalanlar için öncelikle şartlı vatandaşlık verilmeli.. Demokrasiye inancım sonsuz ama onlara seçme ve seçilme hakkı tanınmamalı. Benim ülkemde benim yurdumda benim geleceğimi onlar tayin etmemeli. Dönüş imkanı tanındığı halde hala gitmeyenlere her türlü hizmet paralı olmalı. Ülkemizde yararlandıkları her hizmetin karşılığını maddi olarak ödemeliler. Bedavaya hiçbir şey verilmemeli. Elektrik-su-doğalgaz, onlara belli oranda fazla yansıtılmalı, askerlik görevi yaptırılmasa bile ödeyecekleri ücret bizimkilerden biraz fazla olmalı.. Şimdi yaşadıkları gibi, tanınan bir çok imtiyaz kısıtlanmalı. Sağlıktan eğitime yararlandıkları her şey için bir miktar fazlalaştırılmalı.. Esed efendi “oh be yükümüzü azalttık deyip petrol gelirleriyle güllük gülistanlık, lüks içinde bir yaşam sürmemeli”.. Biz üzerimize düşeni fazlasıyla yaptık.. İnsanlığımızı gösterdik.. YILLARDIR YAŞADIĞIMIZ TEDİRGİNLİĞİ, SIKINTILARI, ZORLUKLARI BIRAKALIM DA BİRAZ O ÜLKELER YAŞASIN.. NASIL OLUYORMUŞ GÖRSÜNLER. Makronu-Merkeli-Trampı-Putini bir de o zaman görelim..
Bu düşüncelerim ne kadar ütopik olursa olsun sadece bana aittir. Elbette hükümetimiz-devletimizi en doğru düşünceleri arayıp-tarayıp-inceleyip uygulamaya koyacaktır. Ama ben de ne yalan söyleyeyim ilk günlerdeki kadar insancıl ve ilk günlerdeki kadar iyiliksever değilim artık. O günden bu yana düşüncelerim tam manasıyla değişti. BIKTIRIYORLAR, USANDIRIYORLAR..
Her taş yerinde ağır olsun.. Hadi buyurun, doğduğunuz-doyduğunuz ülkenize geri dönün. Tabi arada gelirseniz şöyle bir ziyaret yaparsınız.. Ama ülkenizde bildiğiniz gibi yaşayın.. Bize pek uymadınız..