Bir yıl daha göz açıp kapayana kadar geçti gitti. Herkesin ömrü bir yaş daha büyüdü. Aslında bu geçen yıllar yaşamı kısaltıyor. Ama yaşamın kuralı bu!
Biz de bu küçük ilçede tam elliüç yaşımıza ulaştık. Belki bir canlının yaşamı gibi yaşlanınca ömür noktalanmayacak. Belki de yarın ya da kısa bir süre sonra kapıya kilit vurulacak. Bunu bilemesekte daha önceki yıllarda dediğimiz gibi elimizin erdiğince, gücümüzün yettiğince, ömrümüz el verdiğince bu gazeteyi yaşatmaya çalışacağız.
Şartlar çok zor, ekonomi iyi değil. Girdi fiyatları gün geçtikçe artıyor. Masraflar neredeyse ikiye katlandı. Ancak gelir de gün geçtikçe düşüyor.
Anadolu’nun emekçi gazetecileri can çekişiyor. Çünkü bir yandan gelir azalıyor, bir yandan gider artıyor. Her meslektaşımızın kendine göre ilave sorunları, masrafları var. Atakta durmak gerçekten beceri istiyor.
Yerel gazeteciler belki de son yıllarını yaşıyor. Zaten bir kenardan tek tek kapanmaya başladılar. Gün geçmiyor ki şuradaki 40 yıllık gazete kapanmış, başka yerdeki 50 yıllık gazete yayın hayatına son vermiş diye duymayalım.
Ne yazık ki her gün başka bir haberle yüreğimiz burkuluyor, sıranın bize gelmesinden korkuyoruz.
Hükümet yeni çıkardığı yargı reformunda Anadolu Basını’nın ölüm fermanı hazırlandı. Yerel gazetelerin tek yaşam kaynağı olan ilanların internet ortamına yöneltime girişimi engellenmezse kaçınılmaz sonu getirecektir.
Bilinen ve bilinmeyen (!) her türlü olanaklara sahip ulusal medya karşısında yok olmayla mücadele eden yerel basın sıkıntılarla karşı karşıya. Buna karşılık bazı kurumların il merkezine kaydırdığı ihaleleri ve ilanları karşısında can çekişen ilçe gazeteleri için bir çözüm bulunacak mıdır, merak ediyoruz.
Kurtuluş Savaşı zamanlarında halkı bilgilendiren, ayakta tutan ve adeta kurtuluşun neferi olarak mücadele veren yerel gazeteler ne yazık ki tarihten siliniyor, sildirilmeye çalışılıyor. Oysa küçük şehirlerin neredeyse tek haber kaynağı olan bu gazeteler bir yerin olmazsa olmazıdır. Günümüzde çoğu il ve ilçelerdeki muhabirlerine yol veren ulusal medya, ajanslara kapak atmış, dolayısı ile küçük gazetelerin muhabirlerine de tenezzül etmez olmuştur.
İşi düştüğü zaman yaptığı yerel haberlerden yararlanan büyük gazeteler, bunun da kıymetini bilememiştir. “Büyük Balık Küçük Balığı Yutar” sözünde olduğu gibi küçüklerin silinmesine razı olan bu zihniyet, günün birinde sıranın kendisine geleceğini de unutmuş-tur.
Bizler, dediğimiz gibi yıllardır ilkeli yayın prensibimizle son günümüze kadar doğrudan ve güzelliklerden ayrılmayacağız. Hiç bir düşüncenin esareti altına girmeden yaşadığımız yerin ve ülkemizin gelişip çağdaş bir düzeye ulaşması için çalışacağız. Bunu sadece gazete olarak değil, her birimiz bu ülkenin insanları olarakta böyle yapmalıyız.
Doğum günü kutlamasının bu şekilde sitem ve hüzne bürünüşünün görüldüğü tek yer olan cefakar Anadolu Basını’na ve gazetemiz Yeşil Banaz’a nice yıllar diyor ve selamlar gönderiyoruz...