Türkiye başına geldikçe hep depremi konuşuyor. Deprem geçti mi herşey olduğu yerde kalıyor. Yani yıllar geçse de bir adım ileriye gidilemiyor.
Her nasıl olduysa 1999 yılında meydana gelen Gölcük Depremi sonrasında bazı ufak tefek şeyler değişti. Daha doğrusu değiştirilmeye çalışıldı. Ama sanki biraz göstermelik olarak o da oralarda kaldı.
Dünyanın her bölgesinin kendine göre riski var. Yani, hiçbir konuda problemi olmayan bir ülkede yaşamak istiyorum dersen yalan...
Mesela Amerika, bu ülke bildik bileli kasırgalarla sarsılır. Arabistan ve çöl ülkeleri sıcakla, zehirli sürüngenlerle savaşır. Japonya, deprem, Endonezya hem deprem hem tusinamilerle. Avrupa ülkeleri güneşsizlikten yakınır. Bazı ülkeler sel ile, bazıları deprem, kimisi yangınla, kimisi tayfun. Her bölgenin kendine göre bir riski mutlaka vardır. Bizimkisi de DEPREM...
Deprem öldürmez, kötü ve çürük binalar öldürür. Bu tespiti yapan bilen adamlarımızın klasikte olsa bu sözlerini asla unutmamalıyız. Depreme dayanıklı binalar yaparak bu doğal felakete karşı savunmamızı yapmalıyız.
İzliyorsunuzdur sanırım bizde deprem oldu mu insanlar önündekini ezerek dışarı fırlıyor.
Oysa bu işte uzmanlaşmış olan Japonya’da halk sadece sarsıntıdan düşmemek için sağlam bir yere tutunmakla yetinmektedir.
Bu ülke depremlerden ağzı yanınca işi kökünden çözmüş. Binaların sarsıntılar karşısında nasıl yıkılmadan durabileceğine dair çok yönlü araştırmalar yapmışlar. Kolonların kirişlerle bağlantılarını esnek ve hareket edecek şekilde yapmaya başlamışlar. Betonu, çimentosu, demiri kısacası her malzemeyi son derece kaliteli kullanarak binalar yapmışlar. Sonuçta da binalar beşik gibi sallansa da asla yıkılmıyor. Bu gibi yapılan binalarda yıkılma olmadığı gibi can kaybı da olmuyor.
Bizim ülkemizde de son derece yüksek binalar yapılıyor artık. Ancak bence bunların depreme dayanıklılığının daha iyi tahlil edilmesi lazım. İstanbul’da öyle binalar var ki, bazıları uçurumun hemen kenarında. Sanki orta şiddette bir depremde çok basit yıkılacakmış gibi! Bazı binalar da kale gibi sağlam ve güvenilir görünüyor.
İstanbul için kısa vadede 7'nin üzerinde bir deprem olacağı yönünde iddialar var. 7,4 olan Gölcük depreminde onca can kaybı ve hasar meydana geldiyse yine aynı sonuçla yüzyüze gelebiliriz. Onun için Japonya’yı örnek alarak daha büyük depremlere karşı yapılanmalıyız. Şayet bu iddia doğru olmasa bile sürekli depremlerle uyanan ülkemiz için tehlike hep var, hep var olacak.
Şöyle bir gerçek var ki; ülkemizin tamamı orta şiddette bir depremle karşılaşsa yapıların yüzde 60'ı çöker diye düşünüyorum. Çünkü genellikle kırsal bölgelerimizde öyle binalar var ki, bir ahır bile onun yanında daha güvenli kalır.
Sonuç olarak depremi, fay hatlarını ülkemizden kovalamak gibi bir şansımız yok. O zaman depreme karşı daha yapıcı önlemler alarak depremle yaşamayı öğrenmemiz gerekir. İşin kuralı budur!...