Yine güzel bir sonbahar sabahı, yine yapraklar dökülürken, hazan mevsimi tüm güzelliklerini üstümüze çökertmişken eğitim-öğretim yılına yeni bir başlangıç yapıyoruz. Yıllardır vurguladığım gibi sancısız, her şeyin dört dörtlük hazır olduğu bir öğretim yılına başlamak mümkün olmuyor. Binlerce öğretmen atama bekliyor, yüzlerce sınıf öğretmenimiz ne zaman gelecek diye kapılara bakıyor. Adı her zaman güzel olan “MİLLİ” eğitim siyasi düşünüşlerin hegemonyası altında başını çıkarıp düzlüğe çıkamıyor. Sancı.. sancı..
Severek görev yaptığım bu güzel meslek ne yazık ki yıllardır aynı acıları yaşamaya devam ediyor. Bu sancıların ilki TAŞIMALI sistemdir. İlk çıktığı günde karşı çıktığım gibi hala karşı durmaya devam ediyorum. Kabullenemediğim “milletin efendisi” dediğimiz köylümüz ile öğretmeni ayırmış olmasıdır. Binlerce köy okulu kapandığından artık oralara kravat takmış bir eğitim gönüllüsü ulaşamamaktadır. Az da olsa ışık saçan o değerli öğretmenler yoktur artık.
Köy ile şehir çocuğunun arasındaki kültür farkı onları birleştirememiştir. Köy çocukları kilometrelerce yol kat ederek sabahın kör karanlığında yollara düşmektedir. “orda bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür” şarkısını söylemek artık hayal olmuştur.
Daha da önemlisi artık ÖĞRETMEN yetiştiren bir okul yoktur. Temeli Köy Enstitüleri olan eğitim kurumları öğretmen okulu statüsündeyken ne yazık ki kaldırılmıştır.
Geçenlerde çok güzel yıllarımın geçtiği GÖKÇEADA’ya gitmiştim. İlk yaptığım okulumu görmekti. Yıkıldığını biliyor ve acımı yüreğime gömmüş, acaba yerine ne olacak diye bekliyordum. Hatta zamanın milli eğitim bakanı “okulun yerine yenisi yapılacak ve öğretmen okulu olacak” diye söz de vermişti. Evet yerine çevrenin “en güzel mimarisine sahip” bir yapı yapılmış. Ama içi boştu. Daha masa sandalye ve diğer müştemilatı yerleştirilmemiş bu mimari harikası okulun tabelaları takılmıştı. Gözlerim öğretmen okulu tabelasını ararken, teknik lise, imam hatip lisesi ve orta okul tabelalarını görünce adeta şok oldum.
Bu adada 1965 yılında yanan ve hala sönmeyen ve de asla sönmeyecek olan bir EĞİTİM meşalesi yakılmış ve yurdun dört bir tarafına dağılarak IŞIK saçmaya devam ediyordu. Binlerce öğretmen ve aralarından çıkan onlarca başka meslek insanları yurda her alanda hizmet etmeyi emekli olsalar bile sürdürmektedirler. “Şu okullar olmasa ben milli eğitimi ne kadar güzel idare ederim” zihniyetinden kurtulup, “Bu okulları nasıl daha güzel hale getirip ülke kalkınmasında ön plana çıkarırız” düşüncesini hakim kılmak gerekir. En fazla bütçeyi Milli Eğitim’e ayırıp ve çağdaş bir sistem kurarak başlamak geç gibi görünse bile yine de yapılmalıdır.
Sancı bununla kalmıyor ki. Atamalar koca yaz aylarında yapılamıyor her nedense. Görev yaptığım yıllardan beri, bu atama sorunu bir netliğe kavuşmuş görünmüyor. Okullar açılıyor öğrenciler hazır ve hala sınıflar öğretmensiz. Gördüğüm bir çok okulda hala tamir bakım ve badana işleri devam ediyor. Koskoca yaz tatili bir şekilde boşa geçmiş.
Ve bu yıl yeni bir deneme daha yapılacak. Kısa sürelerde eğitime ara verilecek. 3-5 günlük araların neler getirip-götüreceği denemelerden sonra belli olacak. Ancak bu uygulamanın da ölü doğduğu gibi bir his var içimde. Kısa aralıklar yerine eğitimi tüm yıla yaymak ve sabahtan öğleye öğretim, öğle sonları da eğitim ve uygulama yapmak, yetişecek nesillere daha yararlı olacağı kanısındayım. Ve tabii ki bunların en başında ÖĞRETMEN yetiştiren bir kurum kurulması ve işe en baştan ciddiyet kazandırılması esastır.
Kara önlük kalktı. Kimilerine dokundu, neden kalktı, bilemiyorum. Birileri geldi önce maviye döndürdü sonrada tamamen kaldırdı. Gerekçelerini tartışmıyorum. Yerine ne geldi.. Serbest kıyafet. Başarıldı mı?.. Ne yazık ki kocaman bir hayır. Dikkat ederseniz her okul kendine bir forma seçmiş artık öğrencilere onu giydiriyor ve mecbur. Kıyafetler seçilmiş, bir mağazaya sipariş edilmiş ve öğrencilere oradan almaları söylenmiş. O mağazada en düşük öğrenci kıyafeti ta ana sınıfından başlamak üzere 150 TL’den başlıyor ve ötesi var. Bunu anlatınca sizlerden gelen mırıldanmaları duyar gibi oluorum.. “ben abimin önlüğünü giymiştim” gibi.. Şimdi nerede öyle bir imkan, çocuklar geçen yıl kendi giydiklerini bile giymiyorlar..
Evet kitaplar her ne kadar bakanlıkça temin ediliyor olsa da defter ve diğer kırtasiye malzemeleri inanın ateş pahası.
Siz yakınlarda gazete kağıdı ile kaplanmış kitap-defter gördünüz mü?..
Evet geçmişte olduğu gibi bu yıl da eğitim sancılı. Ve bilmem bu daha ne kadar yıl sürecek. Eğitimciliğine çok inandığım günümüz milli eğitim bakanına güvencim vardı. O da bir az azaldı.
Ama umutsuz değilim.
Yine de her öğretmene, her öğrenciye GÜZEL bir eğitim yılı olmasını ve ülkeme GÜZEL insanlar yetişmesini canı gönülden diliyorum. Hayırlı olsun..