Toplumda küfür, şantaj, tehdit, kavga, gürültü gırla gidiyor. Herkes, her an için patlamaya hazır bir bomba sanki. İnsanlar gergin, insanlar mutsuz, insanlarda yarın için güzellik yönünde bir beklenti yok!...
Hayatın her aşamasında bir hoşnutsuzluk var. Neden olmasın ki?
Döviz üç-beş ay öncesine göre düşük seviyelerde seyrediyor. Bu; bizleri ve çoğu kesimi memnun ediyor. Durum böyle iken benzine, mazota zam...
Ne oldu da böyle oldu? Ses seda yok.
Sabah kalkıyorsun, doğalgaza yüzde 15 zam gelmiş. Yav kardeşim yaz günü doğalgaz tüketimi en alt seviyede, dolar da düşüyor. Bu zam neden? Ses yok!
Sigaraya zam gelmiş!..
- İçmesinler kardeşim, hem zararlı zaten...
İyi de o zararlı ürünü 100 lira yapsan da içecek vatandaş. Alışmış bir kere. Eee, bunu içiyorsa, fiyatı da yükseldiyse ne yapacak. Elbette o da, yaptığı işe, sattığı ürüne, kazandığı paraya ekleyecek fazla verdiği zam oranını. Yani, “İçmesin kardeşim şu zıkkımı, ba ben içiyor muyum? Bana ne sigaraya zam geldiyse” demek, ne yazık ki avuntudan başka bir şey değildir.
Kısacası zamlarla boğuşmaya, daha da gayretli boğuşmaya hazır olun.
Çünkü ekonomik göstergeler o yönde seyrediyor. Yani şu süreçte “iğneden ipliğe zam geldi artık, her şey tamam” demek kesinlikle imkansız.
Çünkü hazırdan yiyen toplumlar daima başkalarının ekseni etrafında dönmeye mecburdurlar.
Çünkü üretmeden üstelik lükse alışkın toplumlar sıkıntıdan asla kurtulamazlar.
Çünkü daha önümüzde bir bayram, arkasından herkesin sıkıntı sembolü okulların açılması, hemen sonrasında da kış mevsimi sendromu var. Odun kömür, kışlık yiyecek kuruluk, salça, kış için “masraflı” hazırlıklar sıra bekliyor.
Üç kağıtçılık diz boyu. İnsanlar borcunu harcını ödemezken keyfinden hiç taviz vermiyor.
Evine, çoluğuna, çocuğuna pazardan bile olsa birşey almıyor, gidiyor lüks restorantlarda kendisi döşeniyor.
Evine aldığı çekyatın, ya da bakkaldan aldığı eşyanın borcunu ödemiyor, en lüksünden telefon alıyor.
Ayranı yok içmeye, aylık 80, 100 lira kontür parası verip saatlerce lak lak dövüyor.
Bizim acil tarafından kendimize gelmemiz lazım. Daha önce bir kaç defa da yazdığımız gibi yaptıklarımızı sorgulamamız, yönetenlerimiz olarak mutlak surette üretime yönelmemiz, dışa bağımlılığımızdan ülkemizi kurtarmamız lazım.
Aksi taktirde daha çok sıkıntılar çekeceğiz. Aksi taktirde olanakları bizden kat kat az olan ülkelere boyun eğeceğiz. Aksi taktirde ülke olarak çok krizler yaşayacağız ve bu krizlerden hiç bir zaman kurtulamayacağız. Tercihler bunlar, seçimi yapmak ise birey olarak bize düşüyor...