Geçen haftaki yazıma OH BE diye başlamış ve güzel yapılan işleri sizlere anlatarak derinden “OH BE” çekmiştim. Ama bu kez olmadı. Tüm ülkeyi ekran başına kilitleyen ve verdikleri ümitli demeçlerle adeta bayram havası estirir gibi ortam yaratan milli futbol takımımız ve onların yönetenleri, bizleri hayal kırıklığına uğrattılar. Hem gecemizi berbat ettiler ve hem de olan birkaç tel saçımızın dökülmesine neden oldular. Onun için YUH BE diyorum. Türk Milli takımı bu olmamalı.
Yapılanları eleştirdik. Ama tınlayan yok. Sadece biz değil, ulusal basında izlediğimiz spor yazarları yapılanları olumlu bulmadıklarını anlatılar sürekli. Kimse oralı olmuyor. “Ben yaptım oldu” mantığıyla yanlışlara devam ediyorlar. Zaten biz de yönetenler etraflarını dinleseler şimdiye kadar değil ay da belkide tüm gezegenlerde ayak izlerimiz olurdu. Diyeceksiniz ki ülkenin tek derdi futbol mu? Dünya kupasına gidince başımız göğe mi erecek? Haklısınız tek mesele bu değil ama gündem de bu olduğu için hayıflanıyoruz.
Ve de içinde büyük paraların döndüğü bu bacasız sektör gençlerimizin en uğraşılası aktivitelerinden biri olduğu için anlatmaya devam ediyoruz. Şu an insanlar çocuklarını ya topçu ya da popçu yapmak uğruna eğitiyorlar birazcıkta….
İzlanda küçük bir ülke. Nüfusu da ona göre çok az. Ama adamlar bu işe gönül vermişler ve de yaptıkları işi adam gibi yapmak için çalışmışlar. Ellerinden geleni yaptılar. Hatta geçmişte izleyenleri de seyircileriyle birlikte mest ettiler. Çıkardıkları sesler ile tüm dünyada ses getirdiler. Helal olsun, bizi yendiler. Tebrik etmek gerekir. Bu kez hakem hataları falan da pek fazla değildi. Yenilgimize neden teşkil etmedi. Biz kendi kendimizi yendik.
Önceleri de söz ettiğim gibi adam seçmekte hata yaptık. Dünyanın hiçbir yerinde çalıştırıcının ayağına gidilip yalvarılmaz. Biz yaptık. Üstüne üstlük milli takım gibi önemli bir müesseseyi genç, atılımcı, atik, dinamik, çağcıl birine teslim edeceğimiz yerde gittik içi geçmiş bir yetmişliğe emanet ettik. Ki anlatılanlar doğruysa oğlunu da bize yamamaya çalışmasına rağmen.. Her neyse olan oldu. Da şimdi acilen yapılması gereken bu zatı muhteremi bir an önce gönderip gelecek adına en uygun kişiyi seçmek ve de uzun vadeli bir program yapmak. Gerçekten MİLLİ olacak, ekol olacak sistemi olacak kişilere bağlı değil de sisteme uygun olacak bir takım yaratmanın yollarına baksak derim.
Bu iş için elbette federasyonunda sporcular arasından, spor camiasını gayet iyi bilen geçmişinde hatalar yapmamış insanlardan oluşturmak gerekli. Sporda siyaset olmamalıydı. Tabi işin içine siyaset girince akan sular duruyor ve de işe adam değil adama iş ayarlanıyor. Geçmişte BJK’yi iyi yönetememiş birinin federasyona başkan olması düşünülecek en son kişidir sanırım.
Bu maç sonunda akıllara sorular yığdıran bir konu da yabancı oyuncu meselesi. Bir zamanların TÜRKİYE teknik direktörü olarak lanse edilenin verdiği raporlara göre sınırlama genişletildi. Yıllar öncesinde bir, iki, üç derken sayı onları aştı. Artık isteğiniz kadar milli olsun olmasın yabancı oyuncu transfer edebiliyorsunuz. Oynanan maçları izlerken milli takım hocasını da gösteriyorlar tribünde. Kimi izliyorsun sevgili hocam. BJK-FB maçında birkaç TÜRK var, diğerleri yabancı. Bu isimler önemli değil artık hepsinde yarısından fazla yabancı oyuncu dolup taşmış. Bazıları ise kontenjanı bile aşmış genç takımlara havale etmiş yabancıları. Sonra da oyuncu yetişmiyor diye dert yanıyorlar.
İşte bunun için kalıcı planlama yapılıp oyuncu yetiştirmeye önem vermeliyiz. Yabancıyı bırakın serbest olsun. Kriterler koymalısınız onlara. Bu işin mutfağına önem vermelisiniz. Bir, iki, dört maçlık planlar yerine yıllara dayalı programlar yapmalısınız.
Sonra bakıyorum da bu sektörde dönen paraları hesap etmeye hesap makineleri yetmiyor. Kulüplerin borcu milyarlara ulaşmış. Zaman zaman da bazı borçları ya siliniyor, ya erteleniyor. Ayrıca sporcuların aldığı rakamlar da o kadar olağanüstü ki akıl fikir almıyor. Türkiye’de kalburüstü sporcular var. Aldıkları rakamlara bakalım isterseniz. Yıllık aldıkları ücret 5 milyon dolar diyelim. Bunu Türk parasına çevirelim. 18 milyon TL. Onu da 365'e bölelim günlük 5 bin TL. Bu ülkede bir asgari ücretlinin aylık maaşı 1200 TL. Gerisini siz hesap edin.. Bu sporcuların daha sonra alacakları galibiyet primleri, maç başılar ve de imza paraları bunun içinde değil. Gel de çık işin içinden çıkabilirsen.
Kimsenin aldığı parada gözümüz yok. Helal olsun desekte azıcık kıskanıyorum doğrusu. ADALET olmalı.
Bu hafta çok mutsuz oldum. Umarım yetkililer beni daha fazla üzmemek, tabii ki sadece beni değil tüm ülkeyi sevindirmek adına bu adamı köyüne gönderip yepyeni, temiz bir sayfa açarlar. Belki 2020'ye belki 2022'ye alnımız açık başımız dik maçlar izleme fırsatımız olur. Yoksa YUH be demeye devam edeceğim.