Yaşamımız pamuk ipliğine bağlı. İnsanlar yarın ne olacağının farkında değiller. Ya da ne olacağının tasavvur etmek olası değil. Hani tabiri caizse; “bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” diyoruz.
Tabii ki gelecek içinde mutlaka tasarılarımız, planlarımız var. En azından az da olsa ümidimiz var. İşte az olan bu küçük ümitler içinde yaşıyoruz. Para pul varlık bir şekilde çözülse de sağlık en çok önem verdiğimiz olmalıdır diyorum. Lafı nereye getireceğim. Medyumlar kahinler ya da gelecekten haber verdiği söylenen bir takım insanlar habire gelecek için yorumlar yapıp yayınlıyorlar. Şahsen benim hiç hoşlanmadığım bir kelime var “BEN DEMİŞTİM” işte bu söz söylendikten sonra varsayalım ki gerçekleşirse ben demiştim deyip parsanın en çoğunu keselerine dolduruyorlar ve artık onlar medyum, kahin oluveriyorlar.
Şimdi ben de diyorum ki; bu TRUMP arkadaş görev sonunu göremez desem ve birkaç yıl sonra da gerçekten bir şekilde yaşamını yitirse benim söylediğim doğru mu çıkmış olacak. Ya da çıkmazsa ben işkembeden atmış mı olacağım. Garip değil mi. Şimdi Trump seçildi, daha seçilmeden önce kulağın yarısı gitti. Ardından da Panama’yı, Kanada’yı, Grönland’ı ve hatta Hamas’ı tehdit etmeye başladı. Arkasından Filistin’de ateşkes Rusya’da ateşkes olsun diye adeta kıçını yırtıyor. Hangisi doğru anlayamıyoruz.. Bir yanım cennet, bir yanım cehennem. Biz bunları dünyanın bekçisi olarak biliyorduk da yahu dünyaya sahip çıkmak neyin nesi. Hadi biraz sakinlik...
Son ayların en popüler konusu da ÇÖZÜM SÜRECİ. Umarım gerçekleşir ve ülkemde de sakin, huzurlu bir yaşam olur. Ama yapılanlardan ve edindiğimiz tecrübelere göre bir taraftan çözüm süreci son hızıyla ilerlerken bir taraftan da KAYYUM ataları kafaları karıştırıyor. SUÇLU elbette cezalandırılmalı ama daha önceleri de belirttiğim gibi sonuç alınır ve karar kesinleşirse uygulanmalıdır. Ama yerine oradaki meclis içinden seçimle gelen birinin görevlenmesi gerekmez mi?
Korkuyorum. Hatta korkum geceleri daha çoğalıyor. Neden mi dersiniz. Bu depremler... İnanın bu yaşıma geldim bu kadar sık, bu kadar çok deprem oluşumlarına şahit olmadım. 2 bin 3 bin deprem ardarda.. Akıl alacak gibi değil. Birde ne kadar doğru olursa olsun deprem bilimcilerinin, jeoloji uzmanlarının bizleri korkuya sevk eden bilgi aktarımları, yorumları. Diyorlar ya depremi önceden bilmek kolay değil. Biz sadece verileri değerlendiriyoruz.. Tamam da öyle değerlendiriyorsunuz ki bu bilgiler ışığında ne etimiz kalıyor ne yağımız, erim erim eriyoruz.
Rahmetli Ahmet Mete IŞIKARA’nın en güzel sözü şöyleydi “deprem öldürmez çürük yapılar öldürür”. İşte ben buna önem veriyorum. O halde yapılacak iş bireysel bir tedbirden öte devletimiz tarafından yapılacak uygulamalardır. Bir yerden başlayıp yapıları sağlam hale getirmek. Faylar üzerine yapılaşmayı önlemek esas olmalıdır. Bakıyorum da İzmir’de deprem yaşandı, arkasından yapılar yıkılıp yine aynı yere binalar konduruluyor. Yahu onun altı zaten belli artık FAY var. Öyleyse eldeki veriler ışığında fay olmayan yerlere yerleşim yerlerini kondursanız ya!..
Şimdiler de 4 bin konut yıkılıp yeniden yapılacak diye bir şayia dolaşıyor. Çok güzel, keşke gerçekleşse. Ama plan yok! Önce evlerini yıkacağınız bu dört bin aileyi nereye konuşlandıracağınızı ayarladınız mı?. Onlara “hadi çıkın” demek yeterli olacak mı?. O kadar aile kurulu düzeni olan insanlar bir anda nereye nasıl gidecekler. Bunları planladınız mı?. Yıkıyorum demek kolay. Bu yapacağınız 4 bin konut için ekipmanlarınızı temin ettiniz mi?.. Bebek pramatüre doğacak anlaşılan..
Biraz da futboldan söz edelim. Zira gündemi en çok meşgul eden konulardan biri de futbol. Şampiyonluk yarışı geçen yıl olduğu gibi ne yazık ki yine iki takım arasından kıyasıya bir rekabetle sürüyor. Her ne kadar arada az bir puan farkı olsa da iddia sürüyor.. Geçen haftaki yarıda kalan maçın yankıları hala devam ederken herkes inandığı, anladığı şekliyle yorum yapıyor. Ama en kötüsünü; tv’lerde takımları adına yorum yapanlarda gördüm. Yıllardır yorum yapan bu insanlar tüm insanların gördüğünü göremiyor. Takımının zeytinyağı misali hep üste çıkması için gayret ediyor. Ve onların bu yorumları taraftara yansıyor. Onlar da oradan duyduklarının borazanı oluyorlar. Yabancı hakem için kıçını yırtanlar şimdi onunda daha iyisi gelseydi diyorlar. Kardeşim hakem yerli yabancı fark etmez, hakem gerçekten HAKEM olursa sorun yaşanmaz. Adil olursa sorun yaşanmaz. Objektif olursa sorun yaşanmaz. Gördüğüne çalarsa sorun yaşanmaz. VAR geldi. İşler iyice karıştı. Dakikalarca yapılan incelemelerden bile doğru sonuç çıkmıyorsa VAR ne işe yarayacak. Çizgiyi yılık çekerse, bir saniye erken ya da geç düğmeye basarsa, sonuç değişirse ne önemi var VAR’ın. Adam gol atıyor seviniyor, dakikalar sonra iptal. Isınmış sporcular dakikalarca soğuyor, sonra hadi yeniden sahaya. Olmaz böyle bir uygulama. Tamamen YANLIŞ. Kaldıralım şu iş görmeyen, netice vermeyen VAR’ı.
İnanın gündem o kadar çok ve o kadar ani değişiyor ki; yetişemiyoruz. Bu kadar olsun şimdilik. Selamlar..