Henüz sonbaharın son ayına girmemişken mevsi-min soğuk yüzüyle karşılaştık. Hepimiz üç gündür aniden sertleşen havadan muzdaribiz.
Sonbahar mevsimi bizlere sıkıntı verir. Mevsimin karamsar hali; kapanan, bazen yağmurla birlikte kararan havalar içimizi de karartır. Her ne kadar muhteşem sonbahar görüntüleri olsa da, sarının çeşitli tonları çok hoşumuza gitse de arkasından gelecek olan kış heveslerimizi kursağımızda bırakır.
Çevremde bazı insanlar, “ben kışı daha çok seviyorum” derler. Ama onlar şu bir haftalık soğukta büzüldükçe ben de; “nasıl hava, güzel bir serinlik, bir ferahlık yaşıyoruz değil mi?” diye takılırım.
Elbette kışın da kendine göre ayrı bir özelliği, güzelliği vardır ama insanlar bu mevsimin zorluğundan, hastalıklarından ve asıl önemli sebep olan masraflarından şikayetçidirler. Bu mevsimde odun, kömür, elektrik, doğalgaz hatta araçların yakıtı bile önemli oranda artış gösterir. Diğer taraftan çoluk çocuğun kışlık giyecekleri ayrı bir külfet oluşturur.
Elbette bu işin parası olanlara çok bir etkisi olmaz. Çünkü onlar gelen masrafları umursamadıkları gibi kış tatili için Uludağ mı, Kartalkaya mı kaygısına düşerler.
Sonbahar hüznün adıdır. Karamsarlıktır, kaygıdır. Ama bizler bu gibi dertleri kafamızda büyütmemeliyiz. Çünkü dünyada çok daha büyük kaygılanacak, dertlenecek olaylar yaşanmaktadır.
Bakınız, ne yazık ki ülkemizde yaşanan “Yenidoğan” olarak adlandırılan “BEBEK ÖLÜMLERİ” ne vahşet içeren bir durumdur. Birileri bir bebeği, canı yaşatmak için canını dişine takarken başka birileri de bir canlının hayatını hiçe sayarak üç kuruşun hesabını yapmaktadır. Ne kadar acı bir durum!...
Bir kaç gündür ortalıkta çalkalanan HASTANE SKANDALI davasını bir çoğunuz gibi ben de anlayamadım. Konuyu araştırıp biraz daha derinliğine inince olayların ne kadar korkunç olduğunu öğrendim.
Sizin yıllarca hasretini duyduğunuz bir bebek özleminiz hastanede mutlu şekilde tamamlanıyor. Gayet sağlıklı, güzel bir bebeğiniz oluyor. Ancak bazı özel hastanelerdeki hekimler bebeğinizde “kronik bir rahatsızlık” olduğunu belirterek çocuğu hastanede tutmanın hesabını yapıyorlar. Bu olup giderken diğer taraftan da bebeği gerçekten rahatsız edecek ilaçlar veriyorlar, uygulamalar yapıyorlar ki hem test, röntgen, emar vs. masraflarını hem de hastanede kaldığı süreyi faturalara ekliyorlar. Bu şekilde bebek sahipleri de devlet de tabiri caizse resmen soyuluyor.
Ne vahşi değil mi?
Söz konusu bir bebekmiş, bir canlıymış hiç önemli değil. Yeter ki para gelsin, cepler dolsun bize o lazım. Bu insanların bu kadar gözünü döndüren nedir ki? Elbette herkes para kazanmak ister, herkes de çok para kazanmak ister. Ama bu insanlara domuz eti yedirerek, gıdalara sağlığa zararlı malzemeler koyarak, acımadan, vicdansızca bir canlının hayatına kastederek asla olmamalıdır.
Bu sonbaharda mahşeri, bu acıları yaşayan insanlar varken kışı yaşamaktan çekinen insanların şikayetleri olmaz olsun. Bir insanı dünyaya getirmek ve yaşatmak, büyütmek özlemini karartan insanlar da olmaz olsun. Herkes gibi bizler de bunları yapanların yakalanıp, hiç bir kayırma ayırma yapılmadan en ağır şekilde cezalandırılmalarını istiyoruz. Adalete güvenmek istiyoruz.
Çünkü insanlıktan bu kadar düştüysek, böyle bir duruma bile tamah ettiysek bu dünyada yaşamak neye yarar ki!...