Bazı haftalardaki sayılarımızda hep bu konuyu gündeme getiriyoruz. Ama ne yapalım, en önemli konumuz bu!...
İlk olarak söylememiz gereken tek söz var. Biz bu ülkede doğduk bu ülkede büyüdük. Bu ülkede okuduk ve ömrümüzün çok kıymetli yıllarını bu ülkeye hizmet ederek yaşadık geldik. Ve bu süreçte miadımızı doldurup köşemize çekilerek alanları GENÇ nesile bıraktık. Ama yine de az-boz da olsa ucundan kıyısından olsa ülkemiz için çalışmalarda her zaman varız ve gücümüz yettiği ölçüde katkı sunmaya devam ediyoruz. EMEKLİYİZ BİZ...
Büyük Lider M. Kemal ATATÜRK’ün bir sözünü hatırlatmak istiyorum. “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, istikbale güvenle bakabilmeye hakkı yoktur”.
Bizler en az 25 yıl ülkemizin hizmetindeydik. Ve bir çoğumuz bu yılları fazlasıyla aşarak ülke hizmetine devam etti.
Bazı zamanlarda gelen hükümetler çalışma süresini 25 yıl üstüne çekseler de ya da yaş haddi getirseler de insanlarımız gönüllü olarak çalışmaya devam etmektedirler. Kimilerimiz emekli olduktan sonra aldıkları ücret yeterli olmadığından ek işler yaparak ezilmemeye çalışmaktadırlar.
Geçmişe şöyle bir göz atarsak 20 yaşında memuriyete başlayan biri 25 yıl çalışarak süresini tamamlıyordu. Ve sonrasında emekli oluyor, üç-beş yıl kalan ömrünü tamamlayıp bu dünyadan göç ediyordu. Günümüzde ise insan ömrü 70'ler ortalamasına ulaştı. Ve 50'li yaşlarda emekli olanlar 25-30 yıl daha yaşama şansı bulmaktadırlar. Hâl böyle olunca hükümetler de emeklilik yaşını daha bir yukarı çekerek sorunları azaltmaya çalışmaktadırlar.
Emekli olunca her şey süt liman olmuyor. Eğer siz çalışma hayatınız dönemimde bir şeyler yapamamış iseniz vay halinize. Bir yanda çocukların öğrenim hayatı akabinde askerlik sonrasında evlenmeleri sizi öylesine yoracak ki.. “Keşke emekli olmasaydım” diyecek durumlara getirecek. Hadi diyelim ufak tefek yatırımlar yapabildiniz bu kez de evlatların iş yaşamı sizi zora sokacak.. Yani dikensiz gül bahçesine ulaşmanız mümkün değil. EMEKLİYİZ BİZ.
Bütün bunları yaşarken arada bir bindiğiniz toplu ulaşım araçlarında eğer ücretsiz kartınız var ise şoförler size düşmanca bakışlarla kalbinizi delmekteler. “Yine doldu bir sürü sabunluk” diyerek bakışları şimşeğe dönüşmekte. Biz bu ülkeye hizmet etmiş ve halâ içinde vatan sevgisi bolca olan EMEKLİLERİZ.
Temmuz gelirken artan hayat pahalılığı ve zorlaşan yaşam koşulları nedeniyle maaşlarımıza artış beklemekteydik. Umutlar TÜİK’in yayınlayacağı aylık enflasyona çevrilmişti. O da cılız bir ses verdi. Ve biz 17'de kaldık. Doğrusunu söylemek gerekirse piyasa aldı başını gidiyor. Fiyatlara yetişmek mümkün değil. İğneden ipliğe her şey ateş pahasına dönmüş. Alım gücümüz yerlerde sürünüyor. Bir zamanlar ceplerimize fazlaca yaklaşamayan 200'lük banknotlar cirit atıyor. Onunda alım gücü ne yazık ki cazibesini kaybetti. Hani liramızdan 6 sıfır atılmıştı da bir nebze olsun rahatlanmıştı. Şimdi o eski günlere dönmüş gibiyiz sanki.. EMEKLİYİZ BİZ..
Bizi hor görmeyin. El üstünde tutun demiyorum ama hiç olmaya eziyet çekmemize razı olmayın, sebep olmayın..
Dört kardeşin babaları yaşlanmış. Bir köşede hiç işe yaramaz yatıp duruyormuş. Bir gece toplanıp “yahu bu babamız bize zarar, bunu götürüp bir dereye atıverelim. O da kurtulsun biz de” demişler. Ve bir gece vakti sürükleye sürükleye dereye atmış gelmişler. “Oh be!” demişler “işte böyle rahat ederiz artık” demişler. Gün dönmüş yıllar geçmiş ve o dört kardeşten biri de ihtiyarlamış onun evlatları da sağa bakmışlar sola bakmışlar babalarından hayır yok. Demişler “biz bu babayı bir gece dereye atıp gelelim”.. Planlarını uygulamaya sokmuşlar. Dört kollu bir teskereye bindirip dereye doğru yol alırken babadan ses duyulmuş.. “Çok şükür Allahım.. çok şükür Allahım..” diye. Evlatlardan biri sormuş; “baba niye şükrediyorsun biz seni dereye atacağız” demiş.. Baba da demiş ki; “Evlatlarım, biz babamızı sürükleye sürükleye dereye attık, siz insaflısınız hiç olmaya beni teskereyle götürüyorsunuz…”
Hikaye bu ya!.. BİZ EMEKLİYİZ.
Şimdi EYYYY sevgili yönetenlerimiz. Bize çok verip azdırmayın az verip ezdirmeyin derim. Orta yol olsun ama bizler de tüm dünya ülkelerindeki emekliler gibi insanca yaşayacak, kimselere muhtaç olmayacak, çocuklarının geleceğini garantileyecek, torunların ufak tefek hediyeler alabilecek ölçülerde bir maaşa kavuşalım.
Biliyorsunuz her şey uçtu gidiyor. Ekmek üçtu, yağ uçtu, simit uçtu, meyve sebze uçtu, kiralar uçtu, ev ve otomobil fiyatları uçtu yani kısacası uçmayan bir tek bizim maaşlar kaldı. Size düşen çok yüksek olmasa bile maaşlarımıza da şöyle bir alçaktan uçuş ayarlayıverseniz iyi olmaz mı?..
Her şeye ZAM yaptınız ama bizim maaşlar bunların gölgesinde kaldı. Hadi yapın bir iyilik.. EMEKLİYİZ BİZ...
Tabi bu bir tercihtir ama her şeye zam yapmak sorunları tam manasıyla çözmeyebilir. Tabi sayın ŞİMŞEK daha iyi bilir, bana göre üretimi artırmak, istihdamı çoğaltmak, gereksiz masrafları kısmak ve tasarruf yapmak daha uygun olmaz mı?..
Dilimizin döndüğü, aklımızın erdiğince bir şeyler yazdık çizdik, karaladık. Umarım tek tek bireylerden başlayıp en üst düzey yönetenlerimiz de dahil olmak üzere duyarlılık gösterir ve ülkemizi düzlüğü çıkarmanın yollarını buluruz. Vatandaş olarak bizim de katkılarımız aslında çok önemlidir. Bizler de üstümüze düşeni yapmak zorundayız.. Hovardaca yaşamanın manası yok. Bir süre bazı zorluklara, zorunluluklara katlanmalıyız. Elbette yönetenlerimiz de bilinçli bir tutum izlemelidirler.
Sonuç olarak hadi biraz da bizleri sevindirin. Hakkımız olanı kadarını verin. Fazlasını talep etmiyoruz. EMEKLİYİZ BİZ…