Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Orhan ERDOĞAN
Köşe Yazarı
Orhan ERDOĞAN
 

SAĞLIK, SIHHAT BİR ANDA YOK OLABİLİYOR

Bu sabahta her zamanki gibi sağlıkla, afiyetle ve dinç bir şekilde güne merhaba dedik. Kahvaltıdan sonra gelecekte neler yapacağım hayalini kurmaya başladım. Heyecanla beklediğim yeni kitap çalışmalarımı nasıl yaparım hayaline daldım. Yeni hikaye kitabım editörde, bitmesini heyecanla bekliyorum. Ebru sanatını tanıtan “ORHAN DEDE’NİN EBRU ATÖLYESİ” kitabımın editörden geçip düzenlenmiş hali elime ulaşmıştı. Onun mutluluğunu heyecanını da yaşadım. Artık bundan sonra bir yayınevi bulup diğer aşamalara nasıl geleceğimin hayalini, planlarını yaptım. Bugün hava çok güzel. Çarşıya gidip mutfakta eksik olan bir iki şey var onları alayım, bir iki tanıdık dost görürsem biraz muhabbet ederim niyetiyle çarşıya vardım. Eski dost Ali Amca’yı görünce selam verdim. Israr etti, “çay içelim, biraz muhabbet edelim” diye. Çaylar geldi, ileriden geriden konuştuk. Eski günlerden bazı hatıralarımızı yadettik. Ali Amca’yı uzun yıllar görmemiştim. “Çoluk çocuk ne yapıyorlar” deyince; Ali Amca iki gözü iki çeşme başladı anlatmaya: “Orhan, bizim uzun yıllar dostluğunuz oldu. İnsan herkese derdini anlatamıyor” dedi ve devam etti. "Param var, arazilerim var, evlatlarım var,  sıhhatim yerinde. Ağrıyan acıyan yerim yok ama moralim sıfır. Ayşe ablan öldükten sonra dünyam zindan oldu. Oğlum, kızım malım yüzünden benden uzaklaştılar, hiçbiri ziyaretime gelmiyor" dedi. Biraz teselli etmeye çalışsam da, “yok dostum, hiç bir şeyin kıymeti yok! Ne mal, ne evlat hiç birinin faydası yok. Tam benim onlara muhtaç olduğum bir zamanda hepsi de bir bahane bulup yüz çevirdiler. Artık yaşamak dahi istemiyorum ama Allah’tan korkuyorum, sabrediyorum. Buna ne kadar tahammül edebileceğim bilemiyorum" dedi. Telefonumun ziliyle sohbeti sonlandırdık. “Vay be dünyada ne kadar acımasız insanlar varmış” deyip tekrar eve geldim. Hanımla akşam yemeğini yedikten sonra, akşam namazı kılmak için lavobaya giderken hafiften üşüme başladı. Günün içinde herşey çok güzeldi. “Akşam serinliği olduğu için üşüyorum” diyerek süeterimi giydim. Ama bir titreme başladı ki artarak devam ediyordu. Bir ara o kadar arttı, hiçbir şeyi gözüm görmüyordu. Artık ne o gün içindeki kitap hayallerim, ne de ileriye dönük planlarımdan hiç birisini düşünemiyordum. Acaba bu titreme neydi ve bundan nasıl kurtulabilirim onu düşünüyordum. Yetmiş yaşıma ramak kala böyle bir durumla karşılaşmamıştım. Bir anda her şey altüst olabiliyor. İki saate yakın devam eden rahatsızlığımdan sonra; sağlık, sıhhat, afiyet yoksa dünyada hiçbir şeyin değeri ve kıymeti olmadığını biliyordum. Ama şimdi yaşayarak daha iyi anlamış oldum. Sıhhat yerindeyken, her dakikanın kıymetini bilmek gerekiyor. Bir anda bu sıhhat dediğimiz hayat iksiri elimizden uçup gidebiliyormuş. Bir atasözümüz; "Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, malına güvenme bir kıvılcım yeter" derken neleri anlatmaya çalışmış. Peygamber Efendimiz (sav), “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilmemiz gerektiği”ni buyurdu.  İhtiyarlık gelmeden gençliğin; hastalık gelmeden sağlığın; fakirlik gelmeden zenginliğin; meşgul olmadan, boş zamanın; ölüm gelmeden hayatın kıymetini bilin  buyurdu. Sağlıklı, sıhhatli huzur dolu günleriniz olsun.
Ekleme Tarihi: 20 Eylül 2024 - Cuma

SAĞLIK, SIHHAT BİR ANDA YOK OLABİLİYOR

Bu sabahta her zamanki gibi sağlıkla, afiyetle ve dinç bir şekilde güne merhaba dedik. Kahvaltıdan sonra gelecekte neler yapacağım hayalini kurmaya başladım.
Heyecanla beklediğim yeni kitap çalışmalarımı nasıl yaparım hayaline daldım. Yeni hikaye kitabım editörde, bitmesini heyecanla bekliyorum. Ebru sanatını tanıtan “ORHAN DEDE’NİN EBRU ATÖLYESİ” kitabımın editörden geçip düzenlenmiş hali elime ulaşmıştı. Onun mutluluğunu heyecanını da yaşadım. Artık bundan sonra bir yayınevi bulup diğer aşamalara nasıl geleceğimin hayalini, planlarını yaptım.
Bugün hava çok güzel. Çarşıya gidip mutfakta eksik olan bir iki şey var onları alayım, bir iki tanıdık dost görürsem biraz muhabbet ederim niyetiyle çarşıya vardım. Eski dost Ali Amca’yı görünce selam verdim. Israr etti, “çay içelim, biraz muhabbet edelim” diye. Çaylar geldi, ileriden geriden konuştuk. Eski günlerden bazı hatıralarımızı yadettik.
Ali Amca’yı uzun yıllar görmemiştim. “Çoluk çocuk ne yapıyorlar” deyince; Ali Amca iki gözü iki çeşme başladı anlatmaya:
“Orhan, bizim uzun yıllar dostluğunuz oldu. İnsan herkese derdini anlatamıyor” dedi ve devam etti. "Param var, arazilerim var, evlatlarım var,  sıhhatim yerinde. Ağrıyan acıyan yerim yok ama moralim sıfır. Ayşe ablan öldükten sonra dünyam zindan oldu. Oğlum, kızım malım yüzünden benden uzaklaştılar, hiçbiri ziyaretime gelmiyor" dedi. Biraz teselli etmeye çalışsam da, “yok dostum, hiç bir şeyin kıymeti yok! Ne mal, ne evlat hiç birinin faydası yok. Tam benim onlara muhtaç olduğum bir zamanda hepsi de bir bahane bulup yüz çevirdiler. Artık yaşamak dahi istemiyorum ama Allah’tan korkuyorum, sabrediyorum. Buna ne kadar tahammül edebileceğim bilemiyorum" dedi. Telefonumun ziliyle sohbeti sonlandırdık.
“Vay be dünyada ne kadar acımasız insanlar varmış” deyip tekrar eve geldim. Hanımla akşam yemeğini yedikten sonra, akşam namazı kılmak için lavobaya giderken hafiften üşüme başladı. Günün içinde herşey çok güzeldi. “Akşam serinliği olduğu için üşüyorum” diyerek süeterimi giydim. Ama bir titreme başladı ki artarak devam ediyordu. Bir ara o kadar arttı, hiçbir şeyi gözüm görmüyordu. Artık ne o gün içindeki kitap hayallerim, ne de ileriye dönük planlarımdan hiç birisini düşünemiyordum. Acaba bu titreme neydi ve bundan nasıl kurtulabilirim onu düşünüyordum. Yetmiş yaşıma ramak kala böyle bir durumla karşılaşmamıştım. Bir anda her şey altüst olabiliyor.
İki saate yakın devam eden rahatsızlığımdan sonra; sağlık, sıhhat, afiyet yoksa dünyada hiçbir şeyin değeri ve kıymeti olmadığını biliyordum. Ama şimdi yaşayarak daha iyi anlamış oldum. Sıhhat yerindeyken, her dakikanın kıymetini bilmek gerekiyor. Bir anda bu sıhhat dediğimiz hayat iksiri elimizden uçup gidebiliyormuş.
Bir atasözümüz; "Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, malına güvenme bir kıvılcım yeter" derken neleri anlatmaya çalışmış. Peygamber Efendimiz (sav), “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilmemiz gerektiği”ni buyurdu.  İhtiyarlık gelmeden gençliğin; hastalık gelmeden sağlığın; fakirlik gelmeden zenginliğin; meşgul olmadan, boş zamanın; ölüm gelmeden hayatın kıymetini bilin  buyurdu.
Sağlıklı, sıhhatli huzur dolu günleriniz olsun.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.