İnsanların hayatı çeşit çeşit, renk renk. Her birinin ayrı hikayesi, ayrı akışı var. Yani tabiren herkesin hayatı, herkese film olabilecek bir özellikte. Hani derler ya, “yazılsa hayatım roman olur” cinsinden...
Dışarıdan bakıldığında çok güzel yaşama sahip olarak görünen insanların bile binbir derdi var. Herkesin özendiği yaşamı alt üst olmuş.
PARASI OLAN HUZURU, HUZURU OLAN PARAYI BULAMAMIŞ...
Bu gibi konularda bir de şu var; insanoğlu maalesef elinde olanın kıymetini bilmiyor. Yani parayı buldu mu parayı, sağlığı buldu mu sağlığı, huzuru, mutluluğu buldu mu onu kolayca harcayıveriyor. Ama şu kanıtlanmış bir gerçektir ki; “her şeyin başı sağlık”tır. Sağlığın elinde yoksa paran olmuş, huzurun olmuş beş para etmez ki!...
Önceki gün genç bir arkadaşla karşılaştım. İyi niyetli, temiz kalpli bu arkadaş bir işyerinde asgari ücretle çalışıyor. 6 yaşında geçirdiği bir kaza sonucunda hayata azraille boğuşarak başlamış. Bir yıl yoğun bakım sürecinin ardından yaşam savaşını kazanmış ve hayata tutunmuş. Kazadaki yoğun kırık çatlağını 16 yaşlarında kafatasına yerleştirilen platinlerle sürdürüyor.
Anlattıkları göz dolduruyor. Geçekten hüzünlü bir yaşam hikayesi onunkisi.
Çok çalışan, çok çalışkan olan Ahmet, üç beş kuruşa çalıştıklarını bile biriktirerek 250 bin liraya küçük bir tarla almış. Sonrasında da buraya iki göz bir ev yapmış. Geçen birkaç yıllık süreçte küçücük eve yakın akrabalarını da sığdırabilmiş. Sonrasında ise başka şehirlere çalışmak için oradan ayrılmak zorunda kalmış. Ne üzücüdür ki, geçen süre içinde akrabalarına verdiği vekaletname ile evini satmışlar. O parayla da birkaç defa daha bir yerler alıp satmışlar. En sonunda ise 250 bin liraya aldığı arsaya dişiyle tırnağıyla zor şartlar altında yaptığı baraka ev için edilen kârdan 150 bin lirayı çevrenin baskısıyla zoraki olarak ödemişler.
Nasıl bir iş; çözemedim, anlayamadım.
Hangi biriniz böyle bir kötü girişimi yapabilir. Hangi biriniz hayatı sorunlar yumağı olmuş garip bir insanı tokatlamayı marifet görebilir ki? Bir insan nasıl bir inanca, kişiliğe sahiptir. Nasıl bir garibin ekmeği elinden alır da onu kendi çıkarları için kullanabilir.
Hiçbir insan başka birinin; özellikle de garibin, mazlumun sırtına binmemelidir. Hakkını, ahını almamalıdır. Son yıllarda oldukça yaygınlaşan fırsatçılık, beleşçilik insanların vicdanını, ahlakını sildi süpürdü. Acıdır ki, hak-hukuk-adalet ortalıkta ismini bile bırakmadan kayboldu gitti.
İlk başta söylediğim gibi; köyümüzde, yöremizde, çevremizde ne insanlar yaşıyor ki hayatları incelemeye, izlenmeye açık. Ama siz siz olun, izlemeyin, incelemeyin. Başkalarının yaşamlarına özenmeyin, sadece örnek alın, hayatınızı ona göre yönlendirin. Ayrıca destek olun ki çevremizde kırıntılarını göremediğimiz insanlığın yok olmaması, yaşaması için bir katkınız olsun...