Millet ne kadar özense de ben hayatımda hiç silah taşımadım. Neredeyse silahla hiç atış yapmadım. Belki de sadece eğlence merkezlerindeki atış poligonlarında küçük saçmalarla ara sıra atış yapmışlığım vardır. Üzerimde silah taşımadığım gibi çakı bıçağı bile bulundurmamış biriyim. Bunun için de kendimi mutlu addediyorum. Şükür ki bu güne kadar böyle bir muhtaçlığımda olmadı. Fakat geçtiğimiz hafta ilçemizde yaşanan olumsuzluk yani gencecik bir polisimizin hain bir kurşunla şehit edilişi beni çok etkiledi. Giden cana yanmamak elde değil. Rahmetler olsun ailesine ve evlatlarına Allahım sabırlar versin diyebilmekten öte bir şey yapamıyoruz.
İlçemizin böyle bir olay ile ülkenin medyasında yer almış olmasından hicap duymaktayım.
Bir insan hiç bilmediği, tanımadığı, düşmanı olmayan bir kişiye nasıl silah sıkabilir. Bu durum sözün bittiği yer olmalı. Böyle insanlara ne demeli inanın bulmakta zorlanıyorum. Bütün bunların ötesinde insanların SİLAH taşıma durumlarına asla akıl erdiremiyorum.
Niçin silah taşıyorlar… Sanıyorum kendilerinden korktukları için, daha doğrusu KORKAK oldukları için. Bu caniler yaptıklarını canlarıyla ödemiş olsalar bile gencecik ömürlerin yaşam haklarını ellerinden aldıkları için ne bu dünyada ne de öte dünyada kesinlikle af edilmemeliler. Rağbet gösterilmemeliler, lanetlenmeliler.
Ben polis kardeşimizi tanımıyorum. Ama ilçemizin huzurlu bir ortamda yaşaması için gece demeden gündüz demeden işte böyle canları pahasına hizmet veren insanlarımıza sahip çıkılması, onları yaptıkları görevlerinden dolayı kutlanması gerekir.. Ve BANAZ’ımızı yönetenlerin “Mehmet AKSOY” ismini unutulmayacak bir mahale verilmesini önermekteyim, her neresi uygun görülürse.
Burada dikkat çekmek istediğim diğer önemli bir konu da toplumun bir adım önünde yer alan insanların konuşmalarına dikkat etmeleri, insanları silah almaya teşvik edecek tavır, davranış ve telkinlerden uzak durmaları onlardan beklenecek çok önemli davranışlardır.
Hepimiz her şeyin farkındayız ki dünyada bir silah furyasıdır, almış başını gidiyor. Artan dünya nüfusunun daha fazla artmaması için toplumları birbirine tutuşturup savaş çıkaran silah tüccarları bulunmaktadır. Bunlar holdinglerin-teröstlerin öncülüğünde gece demeden gündüz demeden SİLAH üretmekte ve bunları ülkelere pazarlamaktadırlar. BARIŞ için silah edindirdiklerini lanse ederek zaman içinde SAVAŞ ortamını bir şekilde yaratmaktadırlar. Bunlara karşı gelenleri de yok etmekten geri kalmamaktadırlar. Silah barışın değil savaşın sembolüdür. Ve asla göz yaşlarımızı dindirmez. Bugün dünya üzerinde bir çok ülke yıllar süren savaş halindedir ve kazançlarını silaha yatırarak huzurlu, rahat bir yaşam ortamından uzak bulunmaktadırlar.
Her kim olursa olsun bireylerden başlayarak SİLAHSIZLANMAYA özendirmelidirler. Her ne kadar artan nüfus ve azalan besin kaynakları toplumların birbirleriyle savaşmasını, yönetenlerin egolarını tatmin etmesini öngörmekte ise de insanların buna engel olabilecekleri ortamları yine insanların yaratabileceklerini düşünmeliyiz. Barışın sembolü zeytin dalları afişlerde değil yeryüzünde yaşayan tüm insanların yüreklerinde, belleklerinde yer etmelidir.
Taa başta dedim ya ben kendi adıma hayatımda hiç silah edinmemiş biriyim. Geçmiş zamanda av malzemeleri satan bir mağaza sahibi arkadaşımın ziyaretine gittim. Laf oradan buradan derken avcılığa geldi. Doğrusunu söylemek gerekirse benim av işlerinden de pek zevk aldığım söylenemez. Bir çok arkadaşım her türlü avcılığı gayet güzel yaptıkları halde bir türlü bana bulaştıramadılar. Ben vurulan avlardan beslenmeyi, tutulan balıklardan nemalanmayı av yapmaktan daha çok becerebiliyorum.
Neyse bu av malzemesi satan mağazacı arkadaşım bana “abi sen hiç ava gitmiyor musun” dedi. Ben de “ne yalan söyleyeyim hiç merakım olmadı” dedim. “Abi birisine bir çifte verdim o da geri getirdi. Çok kaliteli bir tüfek, yenisini almak istesen bir çuval para vereceksin ama bunu sana çok ucuz fiyata vereyim, hatta taksit bile yaparım” dedi. O an için heveslendim.. Alımkâr oldum…. Peki dedim bunun ruhsatı-muhsatı nasıl olacak.. ben böyle işlerle uğraşmayı pek sevmem dedim.. Sen merak etme ben prosedür işlerini hallederim.. dedi.. Tüfeği sardım sarmaladım aldım eve götürdüm. Eşimin makul karşılayacağını düşünmekteydim. Ama ne çare.. Elimdeki ambalajı açınca birden fenalaştı.. “Bu ne!” dedi.. Hayatım av için tüfek aldım.. Bastı çığlığı.. İstemem.. Asla istemem.. Eve sokma.. diye feryat figan etti. Yahu şöyle olur, böyle olur dediysem de ikna edemedim.. İzimin üstün mağazaya gidip tüfeği geri verdim…
Sonra o tüfeği benim alacağım paranın iki katına başka bir müşteriye sattı. .Ne yapalım eşimize kabullendiremedik ve tüfek maceramız kısa sürede sonuçlanıverdi. Pişman da olmadım hayıf-lanmadım da. Olsun dedim.. SİLAHSIZ hayat daha güzel. Mutlu olmaya bak..
Umarım tüm dünya SİLAH SIZLANMA için çaba harcar. Dünya her ne kadar son hızda silahlanma yarışında olsa da sen SİLAHLANMA, silah sahibi olmak için yanlış yollara girme. Silah sahibi olmak için muhtar olmaya, encümen olmaya falan kalkışma. Şimdi bir kaç kere hava atmak için bu işe kalkışsan dahi silah her zaman başa b*la olur. İş sadece saniyeler içindeki sinirlerine bağlıdır. Bu arada şehidimize de rahmetler olsun..