Son günlerde Türk futbolunda yaşadığımız yüksek adrenalinli günler sona erdi. Cumartesi günü kaybettiğimiz maç sonrası bavulları toplayıp memlekete doğru yola çıkıldı. Yarı finali oynayabileceğimiz gazı ve gücü yakalamışken yanlış hareketin moral bozukluğuyla Euro 2024'e veda ettik. Avrupa takımlarına, “Haydi yavrum evine!” dedirttik.
Buraya nasıl geldik. Daha önce de birkaç defa oynadığımız Avrupa Futbol Şampiyonası’na 2023'te göreve getirilen Vincenzo Montella ile Hırvatistan ve Letonya maçlarını kazanarak gelindi. Sonrasında başlayan Euro 2024'te Gürcistan’ı 3-1 mağlup ederek iyi bir başlangıç yaptık. Ardından oynanan Portekiz karşılaşmasını 3-0 kaybetmemize rağmen Çekya’yı 2-1 yenerek tarihimizde ilk kez 2. tura çıktık.
Sahada ağırlığımızı hissettirmeye başlamıştık. Oyunu da Avrupa takımları düzeyine yaklaştırmıştık. Hani hiç öyle “süper futbol oynuyoruz da, oyuncularımız çok iyi de, turnuvanın en iyi takımıyız da” gibi abartılara kaptırmayalım kendimizi. Biraz moral, biraz gazla Avrupa şampiyonasına adapte olan oyuncularımızla kayda değer başarı elde ettiğimizi de inkar etmeyelim.
Sağlanan sonuç ve başarılarla 2. turda Avusturya ile eşleştik. Ve ümitli çıktığımız karşılaşmada Melih Demiral’ın attığı 2 gole karşılık Avusturya’nın tek golü olunca tarihimizde 3. kez çeyrek finale yükseldik.
Sahada sevinç vardı, gurur vardı, mutluluk vardı. Ve sahadaki başarının verdiği gazla Melih’ten o hareket, parmaklarıyla siyasi bir işaret olan bozkurt sembolü geldi. Olayın tepkileri ülkemizde konuşulmadan UEFA’dan sert bir tepki geldi. Melih’e bu hareket için 2 maç oynamama cezası ve cezanın ivedilikle uygulanması kararı geldi. İşin enteresan tarafı da bu harekete benzer bir eylemi sebebiyle İngiliz futbolcu Jude Bellingham'a 30 bin Avro ve ertelemeli olarak 1 maç ceza verdi.
Bu karar yanlış ve taraflı bir karardır. Öncelikle onu belirtmek gerektiğini düşünüyorum. Bu sebeple UEFA taraflılığını net bir şekilde göstermiştir. Ancak bir de şöyle bakalım. En büyük ülkelerden Avrupa Şampiyonasına 3-5-10, en fazla 50 ekip, futbol otoritesi giderken bizden gizden 630 kişi bu karar karşısında orada ne yaptı. Ben bir kaçından cılız bir-iki itiraz ettiklerini belirten açıklama duydum, o kadar. Diğerleri de herhalde devletin olanaklarıyla “gezmeye” gitmiş. Oraya 197 olarak açıklanmasına rağmen 630 kişinin gönderilmesinin israf ve yanlış olduğunu da bir kenara not edin.
Şimdi tekrar o işaret konusuna gelelim.
İlk olarak siyasi görüşü o işaret tarafında olanlardan koro halinde; “Bu işaret Türklüğün işaretidir, yüzyılladır kullanılmaktadır”, içerdekileri de kapsayarak; “sizi niye bu kadar rahatsız etti, o parmaklar....... battı” gibi küfür ve hakaret içerecek açıklamalar yapıldı. Siz bu masalları ilkokul çocuklarına anlatın...
O sahada başka görüşten oyuncu yok mu? O tirübünlerde başka siyasi görüşten, bu düşünceden, hatta başka ülkelerden insanlar yok mu? Doğru mu yani, ne alemi var siyaseti sahalara indirmenin. Ne alemi var sonuçları buralara getirmenin. Her gol atan bir siyasi işaret yapsa no olur bu işlerin sonu. Bak, ülkemizde bir çok ortamda bu işareti yapıyorsun, kimse birşey diyor mu?
Bak kardeşim;
Bu işaret elbetteki Türklüğün sembol işareti olabilir. Nitekim de öyle. Ancak birincisi bu işareti ülkemizde bir siyasi parti 30 yıldır kullanmaktadır, ikincisi Avrupa’da bu hareketi yapmakla taraftar mı kazanacaksın, üçüncüsü o oyuncu bu hareketi yapmakla ceza aldı ve belki de bu ceza sebebiyle saha dışında kalan o oyuncu bu kötü sonuca sebep oldu.
Ben Hollanda karşılaşmasından önce bir arkadaşın paylaşımına yorum yaptım. Dedim ki;
Ya şimdi ne oldu? 1- Kendi kendimiz elimizdeki taşı ayağımıza düşürdük. 2- Rakibi eledik ama buna sevinemedik bile, 3- Birlik ve beraberliğimize gölge düştü, 4- Çeyrek final için umutlarımız yitirildi. Belki de önümüzdeki Hollanda karşılaşmasını kaybedip eleneceğiz.
Sonuç ne oldu, birebir aynısı olmadı mı?.
Demek ki spora siyaset sokmak yanlışmış... DEĞİL Mİ?...