Bugün 176. kuruluş yılını kutladığımız “ÖĞRET-MEN OKULLARI” artık yok. 16 Mart bu okulların kuruluş günüydü.. Okul yıllarımızda coşkuyla kutlardık. Sonraki günlerde de kutlamayı sürdürdük. Bu gün bile az sayıda olsakta kuruluşunu kutlamak için bir avuç öğretmen ile bir araya gelip anılarımızı tazeledik.
16 Mart 1848'de “DARÜLMUALLİMİN” adıyla açılan bu okul, Cumhuriyet döneminde sayıları çoğaltılarak eğitime katkı sağlamak adına sürdürülmüştür.. 1940 yılında ihtiyaç nedeniyle eğitime daha kaliteli ve nitelikle öğretmen yetiştirilmesi adına KÖY ENSTİTÜLERİ kurulmuş ancak sağladığı başarı bir takım güçler tarafından içe sindirileme-yerek 1954 yılında bu güzide okulların kapatılmasına kadar gitmiştir. Öğretmen okulları yine öğretmen yetiştirme adına çalışmalarını sürdürmüş ancak o okullar da1974 yılında eğitim camiasında yoklar listesine eklenmiştir. Eğitim enstitüleri ve eğitim fakülteleri var olmasına rağmen alt yapı olmadığından istenilen ve amaçlanan kaliteli öğretmen yetiştirme sağlanamamış görünmektedir.
Her zaman savunduğum bir gerçek şudur ki; EĞİTİM gelişmenin, ilerlemenin en önemli faktörüdür. Eğitimsiz bir toplum her zaman yok olmaya mahkumdur. Darülmualliminden, öğretmen okullarından ve köy enstitülerinden bu yana eğitimci yetiştiren kurumlar ülkemizin aydınlık yüzü olarak işlevlerini özenle yerine getirmiş ama gerek siyasi gerekse baskılar nedeniyle çalışmaları yarıda kalmış, arzulanan gelişmeler ve başarı sağlanamamıştır. Bir çoğuyla tanıştığım, çalıştığım o KÖY ENSTİTÜLÜ öğretmenlerin bilgi, beceri ve bitmez tükenmez olan enerjilerine hayranlığımı bir kez daha bildirir, yaşama veda edenlere rahmet ve minnet duygularımı, yaşamda olanlara da uzun ömürler dileklerimi sunarım. Ellerinde mandolin dillerinde “bizler eker biçeriz” marşıyla anımsayacağım o güzel insanları ve bu kurguyu sağlamış değerli eğitimcilerimizi tekrar minnet ve şükranla anıyorum.
Bu konudaki en büyük dileğim de Köy Enstitüleri’nin ruhunu taşıyan çağa uygun eğitim sisteminin yeniden kurulması ve ülke kalkınmamızda yerini almasını arzu etmekteyim..
Ve 18 Mart 1915. “ONLAR GERİ DÖNMEYİ ASLA DÜŞÜNMEDİLER”. Bu söz asla unutulmayacak ve dünya var oldukça da dillerden düşmeyecektir. Çanakkale Savaşı bir dönemin başlangıç noktasıdır. 25 Nisan sabahı Conkbayırında taarruza başlarken, “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum, Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimizi başka kuvvetler gelir” diyerek askerlerini yönlendirmiş ve güçlendirmiştir. ÇANAKKALE GEÇİLMEZ destanı bu duygularla yazılmış, Seyit Onbaşı’nın bir hışımla kaldırdığı top mermisi düşmanın başına gülle gibi inerek perçinlenmiştir. Binlerce gencimizin kanlarıyla sulanmış bu cennet toprakları korumak, kollamak ve dünya var oldukça varlığımızı sürdürmek bizler ve bizden sonraki nesillere düşen en şerefli görevdir. Başı kesilerek Avustralya’ya götürülen o “MEÇHUL ASKER”i, doktor babası tarafından ölüme gönderilen genci, ONBEŞLİLERİ unutmak mümkün müdür?.. Hepsini rahmetle, minnetle anıyorum. Bu günkü varlığımızı da onlara borçlu olduğumuzu da bir kez daha yinelemek isterim.. Bu vatan onların bize kutsal emanetidir.
Mart ayı sonunda da yerel seçimleri yapacağız. Seçimler demokrasimizin olmazsa olmazıdır. Ancak her seçim öncesi olduğu gibi yine içimdeki sızlamaları sizlerle paylaşmak isterim. En başında devletimizin seçimler öncesinde partilere verdiği paralara oldum olası karşıyım. Sonrasında da bu paraların nasıl harcandığını gördükçe üzüntüm daha da artmaktadır. Partilerin reklamlarıyla süslenmiş araçların seslerini en yükseğe çıkararak zamanlı zamansız yaptıkları geçişlerin ne kadar “BANAL” olduğunu da söylemek isterim. İnanmaktayım ki seçmenlerin bu araçları gördükçe oylarını o partiye döndüreceklerini asla düşünmüyorum. Arasatta kalmış olanların bile o araç geçerken “la havle!” okuduklarını duyar gibiyim. Bu yapılan masraflar bana göre beyhudedir.
Televizyonlar da artık borazana döndü. Saniye geçmiyor ki ADAY tanıtımı yapmasın. Ve de bazı kanallar artık belli partilerin yayın organı gibi olmuşlar. Bu seçim YEREL yöneticilerin seçimidir. Siz adayları zaten öncesinden tanıyor olmalısınız. Ve inanıyorum ki projelere, düşüncelere ve yapılacak icraatlara önem vereceksiniz. Kimin ne yapabileceği konusunda belleğinizde mutlaka bir ön çalışma vardır..
Seçim öncesi yapılan ANKET’lerin insanları manipüle etmeye yönelik olduğu da bir gerçektir. “Geçen seçimdeki sonuçları bilen falanca anket şirketi şimdi de yaptığı anketle kimin kazanacağını bildiriyor” diye başlayan cümleler ile aklımızı çelmeye çalışmaktadırlar. Onların söylediği gibi olsaydı seçim yapmaya gerek olur muydu?..
Son günlerin en önemli konusu da adayların mal varlığını açıklıyor olması. Beyanların doğru olup olmadığını bilemiyorum ama mülkün kime ait olduğu tartışmaları gündemi bir hayli meşgul etti. Tabi ben de bu durumda babama biraz kırgınlık duyguları yaşadım. Ellerin babaları neler bırakmış!...
Seçimler olacak. Ve sadece bir kişi kazanacak. Ama kalpler kırılmadan, bel altı vurulmadan ve yürekler yorulmadan bu seçimi de sağduyuyla, güzellikle ve sakinlikle yaşayalım olmaz mı?..