Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

YOLLARA DÜŞTE GÖR

Ülkemizde her kesimde olduğu gibi karayollarında da garip gelişmeler oluyor. Hele bir yola çıkın, hele bir yola düşün, ondan sonrasını sen düşün. Ülkede araçlar arttıkça, teknoloji geliştikçe, yollar genişledikçe, sistem ilerleyeceği yerde maalesef geriliyor. Aracınıza binip az bir mesafe bile gitseniz, sinir olmadan, gerilmeden dönmeniz mümkün değil. Kontağa basıp hareket ettiğiniz andan itibaren tehlike ve gerilim sizinle birlikte yol alıyor. Başkalarının "bela" dediği durumu ben “tehlike” olarak yumuşak bir kelimeyle adlandırıyorum ama sanırım bu da olmuyor gibi. Evet; belirttiğim gibi yollar güzelleşiyor, araçlar güvenlik ve konforla donatılıyor ama sürücüler bir türlü yola gelmiyor. Eskilerden beri "trafik canavarı"olarak adlandırılan bu olay bana göre "trafik terörü"ne dönüşmüş durumdadır. Sürücülerde kurala uyma yok, anlayış, hoşgörü kendini kaybetmiş durumda. Saygının sevginin eseri kalmamış. Hele bir trafiğe çıkın, çıldırmadan da gideceğiniz yere ulaşın, kahraman sizsiniz. Dedim ya, kurallar... Maalesef kurallara uymak yok! Adam direksiyona geçti mi bütün yolları kendinin sanıyor. Trafikte en çok kızdığım olay "sinyal kullanmama" hastalığı-dır. Ama buna son zamanlarda yenileri eklendi. Sanıyorum eklenmeye de devam edecek gibi!... Yolda hakkı ve kuralı olmadığı halde sebepsiz yere sol şeritten gidenler, arkadan selektör yapsanız da, korna bassanız da yol vermeyenler, bir aracın arkasında yol alırken camdan üstünüze doğru bir şeyler atanlar, yoğun trafik olan yerlerde arkasında dizi dizi küçük araçlar gelirken ani bir hareketle önünüze fırlayan tırlar, trafik ışıklarında yine sol şeritte sıralanan ağır vasıtalar ve daha niceleri... Umuyorum ki bir çoğuna sizler de kızıyorsunuzdur. İşte bu kızgınlıklar gerilmelere, bu gerilmeler de kavgalara sebep oluyor. Ve bu olayların sonunda da küfürler, sopalar, levyeler çıkarılıyor hatta silahlar bile çekilip cinayetler işlenebiliyor. Ve de bu olaylar yine başta bizim ve bizim gibi ülkelerde oluyor. Günümüzde karayollarında 28-30 milyon araç olduğu belirtilirken bu 50 milyonlara falan ulaştığında bu olayların ne duruma geleceğini hayal bile etmek istemiyorum. Bence bütün bunlar sürücü belgesi alacakların yeterince iyi bir eğitim verilmediğinden kaynaklanıyor. Sürücü adaylarının özellikle direksiyon sınavlarında kuzu gibi davranarak adeta köprüyü geçene kadar "dayı" kelimesinin hakkını vermelerinden kaynaklanıyor. Oysa iyi bir direksiyon eğitimiyle iyi bir sürücü yetiştirilmesi gerekmez mi? Eskiden bu işler daha sıkı ve titizdi. Zira bizler 1981 yılında 6 yıl araç kullanmış, yetişmiş bir sürücü adayı olarak direksiyon sınavını üçüncü girişimde geçiyorduk. İlk sınavımda görevli trafik polisleri direksiyonu tutuşumdan vermediler ehliyeti. İkincisinde ise onların deyimiyle koltukta "mezarlıkbaşı şoförleri gibi" yan oturuşumdan elemişlerdi. Sanırım aracı çok iyi kullanmam "ukalalık ve çok bilmişlik" olarak yorumlanmıştı. Araç kullanmak ne kadar zevkli olsa da bir o kadar da riskli. Hatta çok kötü bir hal almaya başladı. Ne yazık ki yollarda durumlar böyle. Aynı zamanda da gidişat hiç hoş değil. Siz ne kadar iyi ve nizami araç kullansanız da, biz ne zaman kurallara harfiyen uyduk o zaman adam oluruz, diye düşünüyorum.
Ekleme Tarihi: 27 Şubat 2024 - Salı

YOLLARA DÜŞTE GÖR

Ülkemizde her kesimde olduğu gibi karayollarında da garip gelişmeler oluyor. Hele bir yola çıkın, hele bir yola düşün, ondan sonrasını sen düşün.
Ülkede araçlar arttıkça, teknoloji geliştikçe, yollar genişledikçe, sistem ilerleyeceği yerde maalesef geriliyor. Aracınıza binip az bir mesafe bile gitseniz, sinir olmadan, gerilmeden dönmeniz mümkün değil. Kontağa basıp hareket ettiğiniz andan itibaren tehlike ve gerilim sizinle birlikte yol alıyor. Başkalarının "bela" dediği durumu ben “tehlike” olarak yumuşak bir kelimeyle adlandırıyorum ama sanırım bu da olmuyor gibi.
Evet; belirttiğim gibi yollar güzelleşiyor, araçlar güvenlik ve konforla donatılıyor ama sürücüler bir türlü yola gelmiyor. Eskilerden beri "trafik canavarı"olarak adlandırılan bu olay bana göre "trafik terörü"ne dönüşmüş durumdadır. Sürücülerde kurala uyma yok, anlayış, hoşgörü kendini kaybetmiş durumda. Saygının sevginin eseri kalmamış. Hele bir trafiğe çıkın, çıldırmadan da gideceğiniz yere ulaşın, kahraman sizsiniz.
Dedim ya, kurallar... Maalesef kurallara uymak yok! Adam direksiyona geçti mi bütün yolları kendinin sanıyor. Trafikte en çok kızdığım olay "sinyal kullanmama" hastalığı-dır. Ama buna son zamanlarda yenileri eklendi. Sanıyorum eklenmeye de devam edecek gibi!...
Yolda hakkı ve kuralı olmadığı halde sebepsiz yere sol şeritten gidenler, arkadan selektör yapsanız da, korna bassanız da yol vermeyenler, bir aracın arkasında yol alırken camdan üstünüze doğru bir şeyler atanlar, yoğun trafik olan yerlerde arkasında dizi dizi küçük araçlar gelirken ani bir hareketle önünüze fırlayan tırlar, trafik ışıklarında yine sol şeritte sıralanan ağır vasıtalar ve daha niceleri...
Umuyorum ki bir çoğuna sizler de kızıyorsunuzdur. İşte bu kızgınlıklar gerilmelere, bu gerilmeler de kavgalara sebep oluyor. Ve bu olayların sonunda da küfürler, sopalar, levyeler çıkarılıyor hatta silahlar bile çekilip cinayetler işlenebiliyor. Ve de bu olaylar yine başta bizim ve bizim gibi ülkelerde oluyor.
Günümüzde karayollarında 28-30 milyon araç olduğu belirtilirken bu 50 milyonlara falan ulaştığında bu olayların ne duruma geleceğini hayal bile etmek istemiyorum.
Bence bütün bunlar sürücü belgesi alacakların yeterince iyi bir eğitim verilmediğinden kaynaklanıyor. Sürücü adaylarının özellikle direksiyon sınavlarında kuzu gibi davranarak adeta köprüyü geçene kadar "dayı" kelimesinin hakkını vermelerinden kaynaklanıyor. Oysa iyi bir direksiyon eğitimiyle iyi bir sürücü yetiştirilmesi gerekmez mi? Eskiden bu işler daha sıkı ve titizdi. Zira bizler 1981 yılında 6 yıl araç kullanmış, yetişmiş bir sürücü adayı olarak direksiyon sınavını üçüncü girişimde geçiyorduk. İlk sınavımda görevli trafik polisleri direksiyonu tutuşumdan vermediler ehliyeti. İkincisinde ise onların deyimiyle koltukta "mezarlıkbaşı şoförleri gibi" yan oturuşumdan elemişlerdi. Sanırım aracı çok iyi kullanmam "ukalalık ve çok bilmişlik" olarak yorumlanmıştı.
Araç kullanmak ne kadar zevkli olsa da bir o kadar da riskli. Hatta çok kötü bir hal almaya başladı. Ne yazık ki yollarda durumlar böyle. Aynı zamanda da gidişat hiç hoş değil. Siz ne kadar iyi ve nizami araç kullansanız da, biz ne zaman kurallara harfiyen uyduk o zaman adam oluruz, diye düşünüyorum.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.