Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

DURUMLAR NASIL?

Ne diyelim, vallahi iyi demek adet olmuş. Nasıl olalım, işte şöyle böyle geçinip gidiyoruz. Bu cümleler bir çoğumuz tarafından eş-dost-akraba-arkadaş arasındaki konuşmaların başında geçen birkaç kelimeden ibaret ifadeler. Ama konu daha da derinleştikçe ortaya neler neler çıkıyor. Anlattıkça insanın içi kararıyor. Bazen de keşke sormasaydım diyesiniz bile aklınızdan geçiyor. Netice itibariyle ülkemizde hatta dünyada yaşanan olumsuzluklar var. Buna ister KRİZ deyin ister başka bir sıfat takın “VAR”. Evet var da bundan nasıl sıyrılırız veya daha az hasarla nasıl atlatırız hesabını yapmak gerek. KRİZ yok demek o an yanınızdaki birkaç kişinin kulaklarına hoş gelmiş olsa da her şey apaçık ortada. Öncelikle KRİZ ne anlam ifade eder ona bakmak lazım. KRİZ, dar gelirli bir aile için evine ekmek götüre-memektir. Çocuğuna istediklerini alamamaktır. Kirasını ödeyememektir. Aylardır hayalini kurduğu bir olayı gerçekleştirememektir. Zenginler için KRİZ, mersedesini porşe yapamamaktır.. Kazancına kazanç katamamaktır.. Ülkeler için de aynıdır. Ülkemizde herkesin belli bir şekilde etkilendiği kriz var. Bunu yaşıyoruz. Fakir-yoksul kesim daha çok ama varsıllar biraz daha az etkileniyorlar. Ama şunu gayet iyi biliyorum ki ilk söylediğim kesim yani dar gelirliler bu krizleri uzun zamandır yaşadıkları için daha dirençli oluyorlar. Alışkın olduklarından etki-tepki daha farklı oluyor. Zenginler yani varsıllar böyle krizlerde bir devrildi mi çatırtı daha etkin olarak duyuluyor. Çevremizde görüyor, duyuyoruz. Falanca fabrikatör batmış. Herkesin dilinde.. “Vay be!” demekten kendimizi alamıyoruz. Ama fakirin batmış-çıkmış esamesi okunmuyor. Biz var mı, yok mu demekten öte, aslında var olup yok gibi gösterilmeye çalışılan bu durumdan nasıl kurtuluruz o hesaplar üzerine çalışmalıyız. Kim ne derse desin KRİZ var. Rahmetle anayım, Süleyman DEMİREL “petrol vardı da biz mi içtik” derdi. Toprağı bol olsun. Krizden kurtuluş reçetesi her zaman aynıdır. Birincisi ÜRETİM, ikincisi İSRAF’ı önlemek. ÜRETİM için yediden yetmişe birlik olmalıyız. Biri yer biri bakarsa işte o zaman KIYAMET kopar. Bizim bize yetecek kadar toprağımız var. Allaha şükür ki etrafımız da denizlerle çevrili. Bir yandan toprağın verdiklerini diğer yandan denizden çıkardıklarımızı en iyi şekilde değerlendirmek zorundayız. Toprak cömerttir. Toprak aldığının en az kırk mislini verir. Yani bakarsan olur bakmazsan ölür. Yirmi dört saat otuz gün, oniki ay elimizi topraktan ayırmadan, gözüne bakmalıyız. Asla nankörlük yapmaz. Verir. Böylece yaşadığımız krizden hemen olmasa da, mutlaka kurtuluruz. İnanıyorum. Ancak bunları yaparken samimi olmalı, dürüst olmalı ve eşit olmalıyız. Birilerini kayırmaca yaparak birilerini yerin dibine itmemeliyiz. Biz 80 milyon biriz, birlikteyiz. İSRAF!.. Doğrusunu söylemek gerekirse biz başkalarına bakarak biraz daha israfçı bir milletiz. Artıklarımızı değerlendirmekte yeteri kadar iyi davranamıyoruz. En başta sofrada artan ekmeklerimizin artanını çöpe atıyoruz. Hep duyarız. Almanlar lokantada artan ekmeklerini pakete sarar evlerine götürürlermiş. Bir keresinde artan ekmeği peçeteye sarıp cebime koyacaktım. En başta eşim elime vurdu. Yapma!.. bir gören olur.. ayıp.. dedi. Nesi ayıp. Artık olan ekmeği cebime alacağım. Mis gibi ekmek. Burada kalırsa çöpe atarlar dedim. İnandıramadım. Buna benzer daha bir çok durumda israf etmekten geri durmuyoruz. Kim bilir evimizde giymediğimiz kaç gömlek kaç ayakkabı kaç pantolon var. Daha biri eskimeden ikincisini, üçüncüsünü alıyoruz. Her evde en az iki televizyon mutlaka var. Özenle döşediğimiz MİSAFİR odalarımız, ayda yılda bir yakınımız gelecekte onları orada ağırlayacağız. En kızdığım.. artık 5-6 yaşındaki çocuklarda bile fevkalade pahalı telefonlar. eniğinde çocuğunda. Sanki oyuncak.. Ne diyelim. Bu şartlara birileri bizi alıştırdı. Ayranımız yokken içmeye traktörle gider olduk ekin biçmeye. Şimdi ileriye daha umutlu bakabilmek için hep birlikte, yaptığımız israftan geri dönerek iktisatlı olmaya çalışacağız. Belki hayal ama yeniden yerli malları haftalarının kutlamaya başlasak fena olmaz derim. Yukarıdan “YERLİ ve MİLLİ” sesleri çokça geliyor ama uygulamada bunları göremiyoruz. Bu işlere en baştan başlanırsa gerisi gelir.  Winston ÇHURÇHİLL (İngiltere Cumhurbaşkanı) ülkesinde yaşanan krizden kurtulmak için herkesi iktisatlı yaşamaya davet etmiş ve kendisi de üzerindeki ceketi tam yedi yıl giymiştir. Biz de aynısını yapalım demesem de benzer iktisatlı davranışları görmek isteriz. Her alanda tutumlu olmak yatırımları kısmak demek değildir. Görünen fuzuli harcamaları azaltmak. Yerinde ve zorunlu olanları yapmaktır. Her akşam restoranlarda yemek yemektense evde oturup peynir ekmeğe talim etmek gibi. Pahalı yaşamı bir kenara bırakıp ekonomik bir yaşam türüne kendimizi adapte etmek gibi. Kötü alışkanlıkları bir kenara bırakıp sağlıklı bir yaşam tarzı seçmek gibi. Elbette OT gibi yaşayalım demiyorum. Ama har vurup harman savurma zamanının çoktan geçtiğinin farkına varmak gibi. Fast Food beslenme yerine tarhana çorbasına kaşık sallamak gibi.. Evde bulgur pilavına kaşık sallamazken dışarıda çiğ köfte diye yiyeceklerle beslenmek gibi. Dışarıda waffle yemek yerine evde her türlü meyvemizi çerezimiz yeme gibi. Yani sözün özü baştan ayağı, yediden yetmişe yapacağımız tutumlu davranışlar ülkemizin geleceğine de IŞIK tutacaktır. İnanalım ve hep birlikte yapmaya özen gösterelim. Gelecek hepimiz için aydınlık olacak. Kriz var ama çaresi de var. Çare asla tükenmez. Umutlar sürmeli. Daha daha nasılsınız.. İyi olacak .. diyorum.. 
Ekleme Tarihi: 09 Ocak 2024 - Salı

DURUMLAR NASIL?

Ne diyelim, vallahi iyi demek adet olmuş. Nasıl olalım, işte şöyle böyle geçinip gidiyoruz. Bu cümleler bir çoğumuz tarafından eş-dost-akraba-arkadaş arasındaki konuşmaların başında geçen birkaç kelimeden ibaret ifadeler. Ama konu daha da derinleştikçe ortaya neler neler çıkıyor. Anlattıkça insanın içi kararıyor. Bazen de keşke sormasaydım diyesiniz bile aklınızdan geçiyor. Netice itibariyle ülkemizde hatta dünyada yaşanan olumsuzluklar var. Buna ister KRİZ deyin ister başka bir sıfat takın “VAR”.
Evet var da bundan nasıl sıyrılırız veya daha az hasarla nasıl atlatırız hesabını yapmak gerek. KRİZ yok demek o an yanınızdaki birkaç kişinin kulaklarına hoş gelmiş olsa da her şey apaçık ortada. Öncelikle KRİZ ne anlam ifade eder ona bakmak lazım.
KRİZ, dar gelirli bir aile için evine ekmek götüre-memektir. Çocuğuna istediklerini alamamaktır. Kirasını ödeyememektir.
Aylardır hayalini kurduğu bir olayı gerçekleştirememektir. Zenginler için KRİZ, mersedesini porşe yapamamaktır.. Kazancına kazanç katamamaktır.. Ülkeler için de aynıdır. Ülkemizde herkesin belli bir şekilde etkilendiği kriz var. Bunu yaşıyoruz. Fakir-yoksul kesim daha çok ama varsıllar biraz daha az etkileniyorlar. Ama şunu gayet iyi biliyorum ki ilk söylediğim kesim yani dar gelirliler bu krizleri uzun zamandır yaşadıkları için daha dirençli oluyorlar. Alışkın olduklarından etki-tepki daha farklı oluyor. Zenginler yani varsıllar böyle krizlerde bir devrildi mi çatırtı daha etkin olarak duyuluyor. Çevremizde görüyor, duyuyoruz. Falanca fabrikatör batmış. Herkesin dilinde.. “Vay be!” demekten kendimizi alamıyoruz. Ama fakirin batmış-çıkmış esamesi okunmuyor.
Biz var mı, yok mu demekten öte, aslında var olup yok gibi gösterilmeye çalışılan bu durumdan nasıl kurtuluruz o hesaplar üzerine çalışmalıyız. Kim ne derse desin KRİZ var. Rahmetle anayım, Süleyman DEMİREL “petrol vardı da biz mi içtik” derdi. Toprağı bol olsun. Krizden kurtuluş reçetesi her zaman aynıdır. Birincisi ÜRETİM, ikincisi İSRAF’ı önlemek.
ÜRETİM için yediden yetmişe birlik olmalıyız. Biri yer biri bakarsa işte o zaman KIYAMET kopar. Bizim bize yetecek kadar toprağımız var. Allaha şükür ki etrafımız da denizlerle çevrili. Bir yandan toprağın verdiklerini diğer yandan denizden çıkardıklarımızı en iyi şekilde değerlendirmek zorundayız. Toprak cömerttir. Toprak aldığının en az kırk mislini verir. Yani bakarsan olur bakmazsan ölür. Yirmi dört saat otuz gün, oniki ay elimizi topraktan ayırmadan, gözüne bakmalıyız. Asla nankörlük yapmaz. Verir. Böylece yaşadığımız krizden hemen olmasa da, mutlaka kurtuluruz. İnanıyorum. Ancak bunları yaparken samimi olmalı, dürüst olmalı ve eşit olmalıyız. Birilerini kayırmaca yaparak birilerini yerin dibine itmemeliyiz. Biz 80 milyon biriz, birlikteyiz.
İSRAF!.. Doğrusunu söylemek gerekirse biz başkalarına bakarak biraz daha israfçı bir milletiz. Artıklarımızı değerlendirmekte yeteri kadar iyi davranamıyoruz. En başta sofrada artan ekmeklerimizin artanını çöpe atıyoruz. Hep duyarız. Almanlar lokantada artan ekmeklerini pakete sarar evlerine götürürlermiş. Bir keresinde artan ekmeği peçeteye sarıp cebime koyacaktım. En başta eşim elime vurdu. Yapma!.. bir gören olur.. ayıp.. dedi. Nesi ayıp. Artık olan ekmeği cebime alacağım. Mis gibi ekmek. Burada kalırsa çöpe atarlar dedim. İnandıramadım. Buna benzer daha bir çok durumda israf etmekten geri durmuyoruz. Kim bilir evimizde giymediğimiz kaç gömlek kaç ayakkabı kaç pantolon var. Daha biri eskimeden ikincisini, üçüncüsünü alıyoruz. Her evde en az iki televizyon mutlaka var. Özenle döşediğimiz MİSAFİR odalarımız, ayda yılda bir yakınımız gelecekte onları orada ağırlayacağız. En kızdığım.. artık 5-6 yaşındaki çocuklarda bile fevkalade pahalı telefonlar. eniğinde çocuğunda. Sanki oyuncak.. Ne diyelim. Bu şartlara birileri bizi alıştırdı. Ayranımız yokken içmeye traktörle gider olduk ekin biçmeye.
Şimdi ileriye daha umutlu bakabilmek için hep birlikte, yaptığımız israftan geri dönerek iktisatlı olmaya çalışacağız. Belki hayal ama yeniden yerli malları haftalarının kutlamaya başlasak fena olmaz derim. Yukarıdan “YERLİ ve MİLLİ” sesleri çokça geliyor ama uygulamada bunları göremiyoruz. Bu işlere en baştan başlanırsa gerisi gelir. 
Winston ÇHURÇHİLL (İngiltere Cumhurbaşkanı) ülkesinde yaşanan krizden kurtulmak için herkesi iktisatlı yaşamaya davet etmiş ve kendisi de üzerindeki ceketi tam yedi yıl giymiştir. Biz de aynısını yapalım demesem de benzer iktisatlı davranışları görmek isteriz.
Her alanda tutumlu olmak yatırımları kısmak demek değildir. Görünen fuzuli harcamaları azaltmak. Yerinde ve zorunlu olanları yapmaktır. Her akşam restoranlarda yemek yemektense evde oturup peynir ekmeğe talim etmek gibi. Pahalı yaşamı bir kenara bırakıp ekonomik bir yaşam türüne kendimizi adapte etmek gibi. Kötü alışkanlıkları bir kenara bırakıp sağlıklı bir yaşam tarzı seçmek gibi. Elbette OT gibi yaşayalım demiyorum. Ama har vurup harman savurma zamanının çoktan geçtiğinin farkına varmak gibi. Fast Food beslenme yerine tarhana çorbasına kaşık sallamak gibi.. Evde bulgur pilavına kaşık sallamazken dışarıda çiğ köfte diye yiyeceklerle beslenmek gibi. Dışarıda waffle yemek yerine evde her türlü meyvemizi çerezimiz yeme gibi.
Yani sözün özü baştan ayağı, yediden yetmişe yapacağımız tutumlu davranışlar ülkemizin geleceğine de IŞIK tutacaktır. İnanalım ve hep birlikte yapmaya özen gösterelim. Gelecek hepimiz için aydınlık olacak. Kriz var ama çaresi de var. Çare asla tükenmez. Umutlar sürmeli.
Daha daha nasılsınız..
İyi olacak .. diyorum.. 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.