“Ben köy öğretmeniyim. Bir bahçıvanım
Bir bahçe suluyordum, gönlümden
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden
Ne güller fışkırır çilelerimden
Kandır hayattır emektir benim güllerim”.
Ceyhun Atıf Kansu’dan bir bölümünü anımsattığım bu güzel şirden sonra ilk diyeceğim şudur ki; “Haydi Köy Okullarını Açalım”...
Aslında daha da ötelere gidip bu ülkenin daha mutlu daha çağdaş günlere erişebilmesi adına KÖY ENSTİTÜLERİNİ bu günün koşullarıyla yeniden hayata geçirebilsek güzel olmaz mı?. O on parmağında on marifet, o güzel insanlar gibi bir eğitim ordusu yaratsak güzel olmaz mı? Bunun zor olduğunun bilinciyle derim ki hiç olmaya köylerimizin okullarını haydi açalım.
Taşımalı diye insanlarımızı eğitimden taşımalı diye köylerimizin yalnız bırakılmasından kurtulalım. Bakın bu hafta “Öğretmenler Günü” kutlanacak. Ama köylerinde okulu olmayan öğretmeni bulunmayan köyler bu güzel günün kutlanmasına şahit olamayacaklar.
Doğru mu değil mi bilemiyorum ama inanıyorum ki doğrudur, geçenlerde okuduğum bir anekdotu sizlerle paylaşmak isterim.
Uzun bir uçak yolcuğu sırasında ağzına kadar dolu uçak tam da okyanus üstünde arıza yapar. Pilot bir anons yapar, “aranızda motordan anlayan var mı?”.. Kısa bir sessizlik olur ve yolcular arasından yaşlı bir bey yerinden kalkarak pilotun yanına gider 10-15 dakika sonra pilot, “çok şükür arıza giderildi” diye yolculara müjdeyi verir. Ama yolculuk devam ederken yine pilotun sesi, “aranızda elektrik arızasından anlayan var mı?” der.. Birkaç dakika sonra yine o yaşlı bey yerinden kalkıp kokpite gider ve yine kısa süre sonra arızanın giderildiği anonsu yapılır. Yolcular rahatlamıştır.. Bu rahatlama uzun sürmez ve pilotun anonsu bu kez, “aranızda doktor var mı?” sorusuyla karşılaşırlar.. Kimse çıkmayınca yine o yaşlı bey duruma dahil olur ve bir kadının doğumunu gerçekleştirir. Yolcular şaşkındır. Herkes birbirine sorar. Kim bu diye.
Yaşlı bey ayağa kalkar yolcuları selamlar ve “Ben bir TÜRKÜM ve KÖY ENSTİTÜSÜ mezunu emekli bir öğretmenim?”.. der. Uçaktaki yolcular alkışlara öğretmeni kutlar... Ne dersiniz..
Benim bildiğim, tanıdığım ve bir çok şeyi paylaştığım onlarca köy enstitülü öğretmen vardır. Hepsi teker teker birer üretim harikasıydı. Ellerinden her iş gelen, her konuda fikir sahibi olan ve becerikli, başarılı öğretmenler idi. Yaşayanlara daha uzun ve mutlu bir yaşam dilerken ebediyete göç edenlere de rahmetler diliyor, minnetle şükranla anıyorum.
Ve gelelim yine KÖY okullarımıza. Ben 24 yıl köylerde öğretmenlik yaptım. Yaptığıma da pişman değilim. Şimdi köy okullarını açıyoruz deseler inanın bir yıl hiç ücret almadan seve seve görev yapabilirim. Türkiye’nin her neresinde olursa olsun. Benim gibi daha onlarca, binlerce emekli öğretmen bu görev için hazırdır diye düşünüyorum. Haydi açıverin köy okullarımızı..
İlk başladığı günden bu güne kadar bu taşımalı eğitim dediğiniz sisteme hiç aklım yatmadı. Isınamadım. Oysa köy okullarımız açılmış olsaydı o köyde daha güzel işler başarılabilirdi. Köyde, o köye ışık saçacak bir öğretmen olurdu. O köyde, sereninde bir TÜRK bayrağı dalgalanırdı. Her pazartesi ve her cuma miniklerin arşa yükselen sesleriyle İstiklal Marşı’mız okunurdu.
Gördüğüm kadarıyla taşımalı eğitim başladığından bu yana bir çok köylümüz bu durumdan kurtulmak adına köylerini terk edip şehrin metruk mahallelerinden ev tutarak çocuklarının başında olmayı düşünüp tarlasından tokatından uzaklaşıp üretmeyi bir kenara atmış görünmektedir. O köylere IŞIK saçtığına inandığım öğretmenden mahrum kalmaktadırlar. Haydi inadı bırakıp bu güzel köylerimize okulları yeniden açalım..
Bu hafta “Öğretmenler Haftası”. 24 Kasım “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır. Aslında tüm dünya 5 Ekim’i öğretmenler günü olarak kutluyor ama biz ATATÜRK’ün millet mekteplerini açtığı gün olan 24 Kasım’ı seçmişiz. Olsun. Yılın her günü olmasa da senede bir gün bile olsa bu günün kutlanmasına EVET derim. Ama bu gün de öğretmenlerimize bir iyilik yapmalısınız… En azından ATANMAYAN binlerce öğretmeni öğrencilerle buluşturmalısınız. Ne güzel olur değil mi?..
Son günlerde sayın bakan öğretmenlere forma işiyle meşgul olduğunu görmekteyiz. Oysa depremde yıkılan okullar daha önemli olmalı. Çadırlarda eğitim yerine modern okullarda ders görmelerine yardımcı olmalı, 50-60 kişilik sınıfların 20 ye 30'a düşürülmesiyle meşgul olmalı. Yarı yılda müfredat değişikliği uygun değildir. Bunu koskoca yaz tatilinde yapmalı yaptırmalı. Ama görmekteyim ki sayın bakan bunlara pek ilgi duymuyor gibi.
En sonunda yine avazım çıktığı kadar haykırmaktayım. Ey eğitime inananlar, ey bu ülkeyi seven değerli eğitimciler; “Her şeyin başı EĞİTİM’dir” diyenler, “EĞİTİM ŞART” diyenler haydi KÖY OKULLARINI açalım diye siz de katılın düşüncelerime..