A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

ŞUBAT SANCISI

Üzerinden iki yıl geçmiş olsa da 6 Şubat depremini unutmadık. Ve bundan sonra da unutmayacağız. Doğrusunu söylemek gerekirse çekilen acılar kolay kolay unutulmuyor. Her ne kadar ateş düştüğü yeri yakar deseler de bu ateş ülkemizin her bir karesine düştü ve hepimizim ciğerini yaktı. 50 bin insanı kaybettik. 11 il topyekün zarar gördü.  Er ya da geç olsa da elbette yaralar sarılacak. Ama insanları incitmemek, acıları paylaşarak sorunları azaltmak gerek. Biliyoruz ki Gölcük depremi unutulmadı. Acıları dindi mi derseniz görünürde evet dense de gerçekte içimizde duruyor hala. İzmir depremi de unutulmuş gibi görünse de o da ne yazık ki unutlmadı. Asıl sorun bunları bir daha yaşamamak adına neler yapmamız gerektiğini unutmamak. Depremler yaşandı ve daha da yaşanacak. Ama depremin acılarını, zararlarını en aza indirmek amacımız olmalıdır. İzmir’deki deprem yaşanalı neredeyse dört yılı geçiyor. Bir süre ara verilen inşaatlar şimdilerde yoğunluk kazandı. Ve o devası yapılar yeniden yükselmeye başladı. Vaktim olduğu sürece onları araştırıyor, inceliyorum. Gördüğüm en olumlu olay ise; kazıklar. O devasa makinalar yerin neredeyse yedi kat altına kazık çakmakla meguller. Be insanoğlu bu kazıkları daha önce çaksaydınız da bu karanlık günleri yaşamasaydık diye düşünmeden edemiyorum. Televizyonlardan 6 Şubat’ın anmalarını izledik. Acılar hala sıcaklığını korumakta ve çözümlenmemiş bir çok problem olduğu yansıyor. Yöre halkının sancılarını bir an önce bitirmek için daha bir gayret gerek. Bu izlenimlerden beni en çok yaralayan olay da sayın cumhurbaşkanımızın bir banka genel müdürüne hitabı oldu. “En çok yardımı ben yaptım” diyen bu şahsa “bu paralar devletin parası, sen o paralarla yaptın bu yardımı” demesi ve o banka görevlisinin hala pişkin pişkin gülümsemesi beni daha çok yaraladı. Gerçi istifa müessesesi pek çalışmıyor ama o zatın oradan hemen ayrılması gerektiğini düşünüyorum... Otel yangını yine yakın zamanda içimizi karartan, ve bir çok canımızın gittiği sıcak bir olaydı. Sorunlar çözülmedi. Sorumlulardan bir kısmı içeride ama giden canlar için sadece içimize sızı kaldı. Baştan sona her işte mutlaka doğruyu yapmaya çalışsak ve gerçekleri saklamasak belki bu kadar acı yaşamayız. Geçtiğimiz haftayı da Yunanistan’ın Santorin adasındaki deprem ile korku içinde geçirdik. Deprem bilimcilerinin yorumları gecelerimizi kararttı. Deprem sonu yaşanabilecek yanardağ patlaması ve ardından hayatımızı tehdit eden tsunami gerçeği yaşadığımız korku çıtasını daha da yükseltti. Her ne kadar bize uzak gibi görünse de az da olsa risk olduğu için endişelerimiz doruğa çıktı. Ama bazı uzmanların daha itidallı yorumlarıyla kısmen rahatlasak da yaşanacak deprem gerçeklerini yok edemeyeceğimiz ortada. Zaten bizde usul şöyle; olaylar olup bittikten sonra aklımız başımıza geliyor. Oysa 1999'da yaşadığımız Gölcük ve ardından gelen Düzce depremleri bizi fazlasıyla uyarmıştı. O günden sonra gereken önlemler alınmalıydı ve bu günleri daha az zararla geçiştirebilirdik. DASK çıktı ama acıları yok edemedi. Sanırım ülkemizdeki bir çok konutun belki de Dask’ı yoktur. Sonra Dask yapılsa bile zararı karşılayabilecek bir karşılığı yok gibi bence. Eviniz yıkılsa da ödeyeceği rakam cüzzi bir miktar ve sizleri tatmin edecek düzeyde değil. Bunun yerine yapılar ciddi ciddi denetlenmeli. Uzmanların vereceği raporlara göre uygulamalara geçilmeli. Dask bir nebze acıya su serpse de acıyı yok edecek duruma yeterli değil. Biraz da meslek sorunlarına değinelim desek nasıl olur. Son zamanlar da gazetecilere yönelik gözaltı ve tutuklamalar yapıldı. Doğru mu değil mi diye tartışmayacağım. Tek doğrum suçlu varsa mutlaka cezalandırılmalı. Ancak tutuklama işin en sonuna gelmeli. Yargılama sonu suçlu olan cezasını çekmeli. Ama adı sanı belli, işi gücü belirgin insanlara yöneltilen suçlamalarda hemen gözaltı olmamalı. İfadeye çağrılıp adalete teslim edildikten ve yargılandıktan sonra bu işlem gerçekleşmeli. Çözüm süreci yine başladı. Umarım doğru bir zeminde ve olumlu sonuç alınır. Ülkemiz bu terörden çok çekti. Canlarımız gitti. Ve yapacağımız bir çok olumlu işin parasını da alıp gitti. Elbette hepimiz bunun sonlanmasını ve ülkemizde silahların sustuğu, canların yok olmadığı sakin huzurlu bir ortam istiyoruz. Seneler önce yazmıştım. Ekmeğimiz aşımız olmasa da huzurumuz olsun istemiştim. Ama tabii ki biraz da ekmeğimiz olsun istemekte hakkımız. Yapılan zamlar, dinmeyen enflasyon, artan fiyatlar da terör kadar içimiz acıtan gerçekler arasında. Ama terör bitsin de biz bu enflasyonun hakkından elbette geliriz. Çalışır çabalar her karış toprağı eker biçer ve güzel günlere kavuşuruz. Bir de şu iç çekişmeleri bırakabilsek… “Eyyyy!” diye başlayan cümleleri azaltabilsek. Geçmişte yaşadığımız depremlerde, selde yangında, yitirdiğimiz canlara rahmetler diler. İnsanların acılarını paylaşırım. Aslında ülkemiz dünyanın gıpta ile baktığı ender ülkelerden biridir. Unutmayalım..
Ekleme Tarihi: 11 Şubat 2025 - Salı

ŞUBAT SANCISI

Üzerinden iki yıl geçmiş olsa da 6 Şubat depremini unutmadık. Ve bundan sonra da unutmayacağız.
Doğrusunu söylemek gerekirse çekilen acılar kolay kolay unutulmuyor. Her ne kadar ateş düştüğü yeri yakar deseler de bu ateş ülkemizin her bir karesine düştü ve hepimizim ciğerini yaktı. 50 bin insanı kaybettik. 11 il topyekün zarar gördü.  Er ya da geç olsa da elbette yaralar sarılacak. Ama insanları incitmemek, acıları paylaşarak sorunları azaltmak gerek.
Biliyoruz ki Gölcük depremi unutulmadı. Acıları dindi mi derseniz görünürde evet dense de gerçekte içimizde duruyor hala. İzmir depremi de unutulmuş gibi görünse de o da ne yazık ki unutlmadı. Asıl sorun bunları bir daha yaşamamak adına neler yapmamız gerektiğini unutmamak.
Depremler yaşandı ve daha da yaşanacak. Ama depremin acılarını, zararlarını en aza indirmek amacımız olmalıdır. İzmir’deki deprem yaşanalı neredeyse dört yılı geçiyor.
Bir süre ara verilen inşaatlar şimdilerde yoğunluk kazandı. Ve o devası yapılar yeniden yükselmeye başladı. Vaktim olduğu sürece onları araştırıyor, inceliyorum. Gördüğüm en olumlu olay ise; kazıklar. O devasa makinalar yerin neredeyse yedi kat altına kazık çakmakla meguller. Be insanoğlu bu kazıkları daha önce çaksaydınız da bu karanlık günleri yaşamasaydık diye düşünmeden edemiyorum.
Televizyonlardan 6 Şubat’ın anmalarını izledik. Acılar hala sıcaklığını korumakta ve çözümlenmemiş bir çok problem olduğu yansıyor. Yöre halkının sancılarını bir an önce bitirmek için daha bir gayret gerek. Bu izlenimlerden beni en çok yaralayan olay da sayın cumhurbaşkanımızın bir banka genel müdürüne hitabı oldu. “En çok yardımı ben yaptım” diyen bu şahsa “bu paralar devletin parası, sen o paralarla yaptın bu yardımı” demesi ve o banka görevlisinin hala pişkin pişkin gülümsemesi beni daha çok yaraladı. Gerçi istifa müessesesi pek çalışmıyor ama o zatın oradan hemen ayrılması gerektiğini düşünüyorum...
Otel yangını yine yakın zamanda içimizi karartan, ve bir çok canımızın gittiği sıcak bir olaydı. Sorunlar çözülmedi. Sorumlulardan bir kısmı içeride ama giden canlar için sadece içimize sızı kaldı. Baştan sona her işte mutlaka doğruyu yapmaya çalışsak ve gerçekleri saklamasak belki bu kadar acı yaşamayız.
Geçtiğimiz haftayı da Yunanistan’ın Santorin adasındaki deprem ile korku içinde geçirdik. Deprem bilimcilerinin yorumları gecelerimizi kararttı. Deprem sonu yaşanabilecek yanardağ patlaması ve ardından hayatımızı tehdit eden tsunami gerçeği yaşadığımız korku çıtasını daha da yükseltti. Her ne kadar bize uzak gibi görünse de az da olsa risk olduğu için endişelerimiz doruğa çıktı. Ama bazı uzmanların daha itidallı yorumlarıyla kısmen rahatlasak da yaşanacak deprem gerçeklerini yok edemeyeceğimiz ortada. Zaten bizde usul şöyle; olaylar olup bittikten sonra aklımız başımıza geliyor. Oysa 1999'da yaşadığımız Gölcük ve ardından gelen Düzce depremleri bizi fazlasıyla uyarmıştı. O günden sonra gereken önlemler alınmalıydı ve bu günleri daha az zararla geçiştirebilirdik.
DASK çıktı ama acıları yok edemedi. Sanırım ülkemizdeki bir çok konutun belki de Dask’ı yoktur. Sonra Dask yapılsa bile zararı karşılayabilecek bir karşılığı yok gibi bence. Eviniz yıkılsa da ödeyeceği rakam cüzzi bir miktar ve sizleri tatmin edecek düzeyde değil. Bunun yerine yapılar ciddi ciddi denetlenmeli. Uzmanların vereceği raporlara göre uygulamalara geçilmeli. Dask bir nebze acıya su serpse de acıyı yok edecek duruma yeterli değil.
Biraz da meslek sorunlarına değinelim desek nasıl olur. Son zamanlar da gazetecilere yönelik gözaltı ve tutuklamalar yapıldı. Doğru mu değil mi diye tartışmayacağım. Tek doğrum suçlu varsa mutlaka cezalandırılmalı. Ancak tutuklama işin en sonuna gelmeli. Yargılama sonu suçlu olan cezasını çekmeli. Ama adı sanı belli, işi gücü belirgin insanlara yöneltilen suçlamalarda hemen gözaltı olmamalı. İfadeye çağrılıp adalete teslim edildikten ve yargılandıktan sonra bu işlem gerçekleşmeli.
Çözüm süreci yine başladı. Umarım doğru bir zeminde ve olumlu sonuç alınır. Ülkemiz bu terörden çok çekti. Canlarımız gitti. Ve yapacağımız bir çok olumlu işin parasını da alıp gitti. Elbette hepimiz bunun sonlanmasını ve ülkemizde silahların sustuğu, canların yok olmadığı sakin huzurlu bir ortam istiyoruz.
Seneler önce yazmıştım. Ekmeğimiz aşımız olmasa da huzurumuz olsun istemiştim. Ama tabii ki biraz da ekmeğimiz olsun istemekte hakkımız. Yapılan zamlar, dinmeyen enflasyon, artan fiyatlar da terör kadar içimiz acıtan gerçekler arasında. Ama terör bitsin de biz bu enflasyonun hakkından elbette geliriz. Çalışır çabalar her karış toprağı eker biçer ve güzel günlere kavuşuruz.
Bir de şu iç çekişmeleri bırakabilsek… “Eyyyy!” diye başlayan cümleleri azaltabilsek.
Geçmişte yaşadığımız depremlerde, selde yangında, yitirdiğimiz canlara rahmetler diler. İnsanların acılarını paylaşırım.
Aslında ülkemiz dünyanın gıpta ile baktığı ender ülkelerden biridir. Unutmayalım..
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.