Bu haftaya 9 Eylül ile başlamak istedim.. 9 Eylül 1922. Kurtuluş savaşımızın son vuruşu. İşgal kuvvetlerinin İzmir’den uğurlanışı. 15 Mayıs 1919'da İzmir e asılan Yunan bayrağının yerine şanlı TÜRK bayrağının çekilişi.
Kimileri bu yaşanmışlıkları bir kenara bırakıp kendilerine paye çıkarmaya çalışsalar da gerçek böyle. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Samsun’dan başlattığı kurtuluş mücadelesinin, yaktığı varoluş meşalesinin vücut bulduğu gündür.. Bu günleri yaşamış olmamız şimdiki zamanın en büyük kaynağıdır. Düşmanın denize dökülmesiyle ulusumuzun varlığı yeniden başlamış ve bizleri bu günlere ulaştırmıştır. Yediden yetmişe emek verenlere, can verenlere yürekten saygılar, şükranlar ve minnetlerimizi sunuyor ruhları şad olsun diyoruz.
Eylül ayı içinde asla unutmadığımız ve yıllar yılı izleri silinmeyecek bir 12 Eylül yaşadık. Sık sık darbelere uğramış bu cennet vatanımız da bir de 12 Eylül’ü yaşadık. Kenan Evren yaşanan olumsuzlukları yok etmeyi amaçladığını bahane ederek yönetime el koydu.
Evren ve ekibi ülkemizi karanlıktan kurtarayım derken olmadık olumsuzluklara sürüklemiş ve demokrasimizi uzun süre inkıtaya uğratmıştır.. NİTEKİM ülkemiz uluslararası arenada on yıllarca geri bıraktırılmıştır. 700 bine yakın genç, öğretmen, aydın ve eğitimciler 12 Eylül zindanlarında çile çekmişlerdir. Suçlu suçsuz bir çok masum insan işkence görmüş, hapis yatmıştır. Bir çok genç idam edilmiştir.. Yaşanan bu olumsuzlukların unutulması kolay değildir.. Ve telafisi de yapılamamıştır. Her ne kadar darbeci EVREN yargılanıp ceza almış olsa da çekilen ızdırapları dindirmeye yetmemiştir. Izdırap hadi bir nebze çekilebilse de ülkenin geri kalması halâ tam manasıyla giderilememiştir. Yine ben DARBE’cileri kınıyor ve lanetliyorum.
* * *
Geçen hafta kadın voleybol takımımızın Avrupa Şampiyonu olması ulusça bizleri gururlandırmıştı. Arada çıkan çatlak sesler ise ufak tefek bile olsa mide bulandırdı. Anlayan anlamayan yaptığı yorumlarla pişmiş aşa adeta su kattılar. Hayatında top görmemiş, eline top almamış kendini bilmezler yorumlar yaptılar, KADINLARIMIZA dil uzattılar. İnşallah dilleri lâl olur. Her zaman ve her zeminde SPOR dostluktur, kardeşliktir barıştır diyoruz. Ve de demeye devam edeceğiz, her türlü aykırılıklara rağmen. Bu nedenle kadın voleybol takımımızın başarısı ülkemizin uluslar arası arenada itibarımızın artmasına yaramıştır. Onları canı gönülden kutluyor ve yeni başarılara ulaşmaları için destekliyorum.
* * *
Bu güzel ve onurlu başarının ardından futbolda milli takımımızın Ermenistan ile berabere kalması ülkemiz adına çok üzücü bir durum yaratmıştır. Elbette sporun içinde yenmekte yenilmekte var. Ama onurlu mücadele olmayınca, rakibiniz sizden üstün değilken ona boyun eğmişseniz ve oynamadan yenilmişseniz bu bizlerde üzüntü yaşanmasına neden olmaktadır. Sizden üstün bir takıma yenilebiliriz ya da iyi oynamışsınız yenilmişinizdir. Bunları kabul ederiz. Ama performansınızı yükseltmemiş, nasıl olsa yeneriz havasına girmiş ve son dakikalarda beraberliği sağlamışsanız kusura bakmayın sizleri baştan sona eleştiririz. En başta TFF’ye sorarız; STEFAN niye halâ görevdedir... Zemini uygun olmayan Eskişehir’de niye maç oynattınız. Milli maçları niye sadece TRT’de yayınlatıp üstüne üstlük bazı durumlarda şifreye sokturuyorsunuz. Bir de dip not olarak şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Maç önceleri söylenen MİLLİ marşlarda seyircinin rakip takımın marşı okunurken ıslıklanmasını kabullenemiyorum. Takımları sevmeyebilirsiniz ama milli marşlara saygısızlık olmamalı.
* * *
Son günlerde MURAT DAĞIMIZA yine el uzatılmaya çalışılmaktadır. Masada ahkâm kesip illaki olsun diyenlere sesleniyorum. Gelin Murat Dağını bir görün. Bu kendi küçük ama işlevi oldukça büyük, çevresindeki derelere, çaylara, nehirlere oluk oluk su sağlayan; insanlara CAN katan, içme ve sulamaya büyük katkı sağlayan MURAT Dağını şöyle bir gezin, görün. Sizin altın çıkarmak için can attığınız o yerler yüzbinlere nasıl can katıyor, nasıl hayat veriyor gelin bir görün. Bir çok insanımız onurlu bir mücadele sergiliyor. Ama yöre halkı pusmuş gibi. Oralardan su içenler ne olur sizler de omuz verin bu onurlu mücadeleye. Geri durmayın, korkmayın ve suyunuza ZEHİR karışmaması için siz de taşın altına elinizi koyun. Ve yöneticilerimiz bu olumsuz işe sizlerde destek olmayın, ÇED raporu verilmesin. Unutmayın ve unutturmayın “yerin üstü her zaman ALTIN dan iyidir”.
* * *
Bu hafta okullarda ders zili çaldı ve öğrencilerimiz uzunca bir tatilin ardından eğitim-öğretime başladılar. Evet, ekonomi oldukça sıkıntılı ve derslerin başlamasıyla birlikte sorunlarda kartopu gibi yuvarlandıkça büyüyecek. Kıyafetler, defterler, kitaplar, servis ücretleri, yurtlar, yemek baştan sona DERT olarak dağ gibi önümüzde durmaktadır. Depremler dolayısıyla yıkılmış okullar, yetersiz sınıflar ve sayıları halâ yetmeyen öğretmenler... Koca bir yaz boşa mı geçmiş oldu. Halâ yeterli öğretmen olmayışı ve öğrenci sayıları kırkı aşan sınıflar da mı eğitim yapılacak olması sorunları daha da büyütecektir. Özel okul ücretleri ve dershanelerin fiyatları ulaşılmaz noktalara ulaşmıştır.
Her şeye rağmen hayat devam ediyor. Biz de mücadeleye devam etmeliyiz. Her şey güzel olsun diye..