Banaz tren istasyonumuzda bizim dilimizde “Ambaraltı” olarak bilinen, trencilerin HANGAR dedikleri yarı kapalı bir alan vardır. Ömrünün çoğunu atıl olarak geçiren bu yer bir ara özel bir firmanın deposu, bir ara da yine özel bir şahsa ait düğün salonu olarak kullanıldı.
Sanırım Banaz’ın yerlilerinin önemli bölümünün çocukluğu bu alanda geçmiştir. Kimi zaman top oynamış, kimi zaman çeşitli oyun aktiviteleriyle zamanını bu alanda geçirmişlerdir.
Bu güzel bayramı sonlandırırken ve temmuz ayının tüm sıcaklığını vücudumuzda hissederken güzel bir haber almanın mutluluğunu da yaşadım. Aldığım bu haber beni ziyadesiyle sevindirdi. Nedir bu haber diyeceksiniz. Hemen müjdelemek isterim. Şu yukarıda bahsettiğim gâh ambaraltı, gâh hangar dediğimiz alan hayırlı bir iş için belediyeye devredilmiş.
Eskilerden beri hep özlemimizdi. Onun için “hayırlı bir iş” diyorum. Banaz Belediyesi bu alanı KENT MÜZESİ yapmak üzere Devlet Demir Yolları’ndan yapılan bir protokol ile devralmış.
Burayı KENT müzesi yapmak üzere girişimlere başlamış diye duyunca tavanları delesim geldi. Nerede, hangi alanda BANAZ için bir çivi çakılırsa ziyadesiyle mutlu oluyorum. Belki başkan bizim kıymetimizi bilmez ama ben onun için Banaz’ın Hamamboğazı’nı yaptığı, yaptırdığı ve cazibe merkezi haline getirdiği için ÖVGÜ’yü hak ettiğini defalarca yazdım. Tabi sayın başkan bu yazılarımızı okuyupta bizlere şöyle dil ucuyla bile seslenip sevindirmedi. Ama ben yine doğruları takdir etmeye, yapılan güzel işleri insanlarımıza duyurmaya devam edeceğim. Yurdumuzda bir çok ili, ilçeyi seyahatlerimiz sırasında ziyaret ettim. Bir çoğunda tarih MÜZELER’de sergilenmekte. Kiminde devasa müzeler, kiminde doğal müzeler, kiminde de açık hava müzeleri o kentin tarihine ışık tutmaktadır..
Bizim de ortaokul yıllarımızda fizik öğretmenimiz rahmetli Rıza İNCEL, zamanının önemli bölümünü tarihi eserleri incelemeye ayırmış, yaptığı araştırmaları, bulduğu tarihi eserleri Banaz Ortaokulu’nun bahçesinde ve salonunda sergilemiş ve rahmetli olduktan sonra bu eserler UŞAK MÜZESİ’ne aktarılmıştır. Orada sergilenmektedir.
Şimdi BANAZ BELEDİYESİ’nin girişimleri ile bu Ambaraltı-HAHGAR müze olarak dizayn edilip güzel bir yapıya kavuşturulursa o kadar şahane bir eser ortaya çıkar ki sormayın.. Böyle bir eser ortaya çıktığında da en büyük alkış emeği geçen tüm insanlara olacak. Takdirlerimi ellerim patlayıncaya kadar alkış tutarak veririm.
Eğer bu proje gerçekleşirse: Öncelikle Uşak müzesindeki BANAZ’a ait tüm tarihi eserler buraya nakledilmelidir. Çünkü Uşak Müzesi kendisine ait eserleri taaa yurt dışından getirterek müzesine koymuştur. Biz de aynı talebi tekrarlamalı ve rahmetli öğretmenimizin el emeği göz nuru tüm eserlerini Banaz’a getirtmeliyiz. Boş vakitlerinde ilçemizin köylerini karış dolaşmış, tırnağıyla kaza kaza tarihimize kazandırmıştır.. O zaman bu eserler bizim hakkımızdır diye düşünmekteyiz. Belediyemiz ve Kaymakamlığımız, Kültür Bakanlığı ile istişareler yapıp bu olayları gerçekleştirmelidirler.
O müzemize tüm Banazlıların katkı sunacağından asla şüphem yoktur. Müzemize; BANAZ tarihini yansıtan binlerce eserin BANAZLILAR tarafından bağışlanacağını umuyorum. Aklımdan ilk geçen Gazozcu Kamil Amca’nın gazoz makinası, Ülfetanın sarı tomofili, Yamyam Şükrü’nün velesbitleri, Çaylak değirmeninin taşları, Garagaranın at arabası... Evlerde atıl vaziyette bekleyen bakraçlar, çıkrıklar, ütüler, maşalar, sobalar, ateş tavaları, fırın kürekleri, söngiyeler, ip eğirme aparatları, çocuk beşikleri, yemek tahtaları, hamur tekneleri, ıskıranlar, koyun kırklıkları yani aklınıza gelebilecek eski eser, eski eşya ve gereçleri bu müzede toplayıp geçmişimize ışık tutmak ne kadar güzel olacaktır.
Ve en önemlisi yıllarca Büyükoturak istasyonunda çürümeye terk edilmiş durumdayken Banazlı girişimciler sayesinde müzeye dönüştürülen SIHHİYE VAGONU, gezilerini tamamladıktan sonra bu müze önündeki lokomotif konulacak özel bölümde yerini alıp sergilenmelidir. Bunu mutlaka sağlamalıyız. Çünkü tarihimiz açısından eşsiz bir ederdir.
Rıza hocamızın tarihi eserler tutkusu ziyadesiyle vardı. O kadar vardı ki; ders işleme anında bir öğrencinin cebinde getirdiği bir kırık testi parçasını inceler, dersi bırakır ve bu tarihi eser hakkında uzun uzadıya bilgiler verirdi. “Çocuklar bu tarihi eser Lidyalılardan veya Frigyalılardan kalmıştır” diye söze başladı mı artık o ders bitmiştir...
Aklıevvel bir öğrenci arkadaşımız da bu durumu gayet iyi analiz ettiğinden yaz tatilinde köye gidince eski bir testiyi kırıp parçalara ayırarak üzerini de yağlı boya ile boyamış ve toprağa gömmüş.. Aylar sonra bu parçalardan bir ikisini cebine koyarak okula getirmiş. Amacı ise Rıza hoca bu öğrenciyi sözlüye kaldırdığında ona vererek dersi kaynatmakmış. Plan tutmuş ve öğrenciyi sözlüye kaldırdığında çocuk cebinden kırık bir parçayı çıkarıp “öğretmenim yazın çift sürerken bu parça pulluğa takıldı da ben de size getirdim” demiş.
Rıza öğretmen akıllı bir öğretmendi. Parçayı almış bakmış, evirmiş çevirmiş ve bunun yakın zamanda yapılmış bir katakulli olduğunun farkına varmış. Durumu çaktırmamak için öğrencilere bir şeyler anlatmaya başlayınca çocuk “plan tuttu” diye kıs kıs gülmekteymiş. Rıza öğretmen aniden geriye dönerek öğrenciye; “ulen terbiyesiz bunu ne zaman toprağa gömdün” diyerek cezalandırmıştı... Sonuç olarak bu sıcak havalarda kuşların üşenmeyip bizlere ulaştırdığı bu güzel haberin GERÇEK olmasını ve BANAZ’ımıza güzel bir eser kazandırmaya vesile olmasını canı gönülden diliyorum. Emeği geçenlere, düşünenlere ve gerçekleşmesine katkı sağlayanlara şimdiden teşekkürlerimi sunarım.