Nasıl bir kargaşadır, nasıl bir gidişattır akıl alacak gibi değil. Bu hıza yetişmek, uyum sağlamak büyük bir çaba gerektiriyor.
Büyük bir kabus olan koronanın elinden kurtulup tam bir soluk aldığımız anda zamlarla, yüksek enflasyonla güç bela tamamlamıştık 2022 yılını. Dedik ki; 2023, bizim için ne hikmetse büyük (!) beklentilerimiz olan, ülkemizin 100. kuruluş yıl dönümü derken bir ay geçip gidivermiş. Yine ülkemiz için bir seçim havası konuşulmaya başlanmış... Ancak tarihler 6 Şubat'ı gösterdiğinde bir felaket, bir başka kabus kapımızı çaldı. Nice canlar gitti, nice mallar, nice hayatlar toprağa gömüldü...
Aslında kapımızı çalan deprem değildir. Depremin bir gün olacağı, her gün olabileceği bir gerçekti. Bizim kapımızı çalan ihmaldi, bizim kapımızı çalan deprem gerçeğini bile bile almadığımız önlemlerin tokadıydı. Bizim kapımızı çalan gözünü para bürümüş, para için anasını bile satabilecek hırsız müteahhitlerin çürük eserleriydi. Ve bu eşsiz eserlere olur veren, onay veren görevlilerin yanlışlarıydı.
Bizim kapımızı çalan çürük malzeme, kalitesiz beton, standarda uymayan çimento, gofret gibi tuğlalardı. Ve kapımızı çalan yirmi yılda 8 kez tekrarlanan imar affı adı altındaki imar katliamlarıydı. Ne yazık ki imar barışı adı altındaki doğaya, fay hatlarına kafa tutan "imar savaşıydı"...
Henüz 24 yıl önce yaşadığımız büyük Marmara Depremi, Elazığ, İzmir depremleri bizlere ders olmamıştı. Biz kendimiz hayattan ve yaşadıklarımızdan ders almayacaksak niye habire "eğitim, eğitim" diye bağırıyoruz. Milyonlar döküp çoluk çocuğumuza özel dersler aldırmaya çalışıyoruz.
Bunları anlamak güç. Gerçekten çok çok güç...
Benim bu yaşadığımız depremde ilk olarak söylediğim bir cümle var ve sonuna kadar, son harfine kadar arkasındayım. "BİZİM 1999 YILINDAN SONRA YAPILAN TEK BİR BİNAMIZ GÖÇMEMELİYDİ"... Neymiş, demek ki Gölcük depreminden pek bir ders almamışız. Peki o zaman bu kayıpların heba olan canların, yok olan hayatların, rakamlara sığmayan evlerin, eşyaların hesabını kim verecek?...
Gelin.... Yapmayın... Vazgeçin bu duyarsız hallerinizden. Ne yapacaksak hilesiz, hurdasız dürüst bir şekilde, düzgün bir şekilde yapalım yapacağımız işleri. Su kısa hayati kendimize, sevdiklerimize, diğerlerine zehir etmeyelim. Cehenneme çevirmeyelim şu güzel dünyayı. İşini doğru, düzgün yapan bu dünyasını da güzel yaşamıştır, gelecek dünyasına da güzel hazırlanmıştır. Daha ne diyelim, daha ne isteyelim ki!...
BANAZ... BANAZ...
Son günlerde Banaz ile ilgili bazı gelişmelerin olduğunu biliyoruz. her zaman, her dönem öksüz kalan, üvey evlat muamelesi gören Banaz’ın yatırımla ilgili, siyasetiyle ilgili kaybettiği önemli bir konu daha gündeme geldi.
Bu konuyla ilgili olarak görüşlerimizi önümüzdeki hafta ayrıntılı olarak ele alacağımızın bilinmesini isteriz.