Oflaya puflaya sesle, beyaz dumanlar üfleyerek gelen kara trenler yok artık. Şimdilerde moda dizel motorlu ve elektrikli trenler. Akaryakıt fiyatlarının arşı alaya çıktığı bu günlerde rağbet trenlere olmuş. Tıklım tıklım yapılan yolculuklar gösteriyor ki insanlarımızın ekonomik sıkıntılarını bir nebze olsun rahatlatmak için zevk için veya zorunlu olarak yapacakları seyahatleri artık trenlerle yapmaktalar. Biz de bu hafta sonunda bir tren seyahatini tercih ederek durumlara vâkıf olmaya çalıştık. Çok sevdiğim yeğenlerimden biri olan Yusufcan’ı nişanladık. Acıpayam’da değerli DEMİRAY ailesinin biricik kızları Selma kızımız ile. Evlilik birliğinin ilk aşaması olan bu nişan ile birlikteliğe ilk adımı atmış oldular. Kutluyor ve mutluluklar diliyorum.
Tabii ki nişan için yolumuz Denizli’nin Acıpayam ilçesine doğru gidecekti. Günler öncesinden planlamalar yapmaya başladım. Ve ilk etapta otobüs fiyatlarını araştırdım.
Kişi başı gidiş geliş ortalama 300 lirayı bulacaktı. Biz de bir hayli kalabalığız. Nasıl edelim, nereden girip nereden çıkalım dedik. Başka alternatif düşündük ki araçla gitsek ve kilometrede ortalama 1,50 kuruş yaksa aracımız 600 kilometre için 900 lira ödeyeceğiz. Olmuyor, biraz dokunuyor keseye. Derken tren için karar verdik. Otobüs ve özel araca göre o kadar ekonomik geldi ki anlatamam. Rotamızı belirledik. Son karar TREN.
Biletlerimizi aldık. sabahın yedisinde garda idik. Tren hazırdı, numaralı yerlerimize oturarak erken kalkmanın verdiği rehavetle uyku moduna geçmiştik. Ama ne mümkün. Tren kalkış saatine kadar doluverdi. Yol aldıkça pek fazla inen olmuyor aksine ayakta da yer kalmayacak şekilde yolcu alıyordu. Ful dolmuştu tren. Bir taraftan sıkıntı yaşarken bir taraftan da içimde buruk bir sevinç yaşamaktaydım. Yolcuların çoluk çocuk ayakta gidişleri içimi sızlatsa da en küçük istasyonda durup bir iki yolcuyu “yer olmamasına” rağmen alması beni duygulandırmıştı. Bir an empati yaptım. Ben o köyde yaşayan bir vatandaş olsam da tren durmasa beni almasa ne yapardım diye.
Bunları düşündükçe ve akaryakıta gelen zamlarla otobüs fiyatlarının aşırı şekilde yükselmesi insanlarımızın toplu taşımaya ve de özellikle trenlere yöneltmişti.
Geçen yıl DEMİR AĞLAR başlığıyla bir nebze olsun konuyu irdelemeye ve talepleri sıralamaya çalışmıştım. Bu ahval ve şartlar dahilinde ülkemizin TREN YOLU taşımacılığına biraz daha fazla önem vermesi gerektiğine vurgu yapmıştım.
Evet, toplu taşıma çok önemli. Az masrafla daha çok yolcu taşımak çok önemli. Şehirler arasında terenler şehir içinde metro, bu işin en önemli unsurları. Güzelleştirilip geliştirilmeli. Ülkemizde demir yolu olmayan yerleşke kalmamalı. DDY’ye gereken destek sağlanmalı ve seyahatler kısa zamanda ve güvenli yapılabilmeli. Ve hatta şimdilik birkaç il arasında başlamış olan hızlı tren çalışmalarına daha da hız verilmeli. Önceden edindiğimiz bilgiler doğrultusunda 2019 yılında bitirileceği varsayılan ve bazı aksamalar sonunda 2023 yetiştirilmek istenen ve ilimizden de geçecek olan İzmir-Ankara hızlı treni için çalışmalara hız verilmeli.
Elbette tren içi sorunlara da daha uygun çözümler bulunmalı. UCUZ olarak nitelendirsekte bunun yanında kaliteye de önem verilmeli. Her durakta “yeni binenler” diyerek anons yaparak kompartımanları adım adım kat eden kondüktör arkadaşlar için başka çözümler üretilmeli. Tuvaletler daha kullanılır hale dönüştürülmeli. Seyahat sırasında çevreyi gözlemleme adına pencerelerin buğu yapmış görünümleri bertaraf edilmeli. Güneşlikler elden geçirilmeli. Bu yazdıklarımla görevlileri suçlamak değil, daha iyi ve kaliteli hizmet sunmak adına birkaç girişimin yapılmasını sağlamak istedim. Onları suçlamak değil asıl amacım. Suç varsa bu suçların önemli bir kısmı da bu güzelim hizmetleri “HOR KULLANAN” biz yolculara aittir. Tuvaletleri kötü kullanan, pencereleri kirleten, güneşlikleri kullanılmaz hale getiren, yatar koltukları tarümar eden biz yolcularız. Bu hizmetleri alırken hani tuvaletlerde yazarlar ya “temiz bulmak istiyorsak temiz bırak” gibi, sizler de bu hizmetleri en iyi şekilde kullanıp daha çok insanımızın yararlanması için temiz bırakalım.
Kara trenler maviye dönüştü artık. O dumanlar da görülmez oldu. Şimdi daha lüks ve daha seri hizmet ağı oluşturulmakta. Yetkililere düşen onları geliştirip hız kazandırmak. Bizlere düşen de onları daha titiz kullanıp korumaktır.
Tavsiye ederim, seyahatlerinizde mümkün olduğun kadar trenleri kullanın. Belki zamandan kaybınız olur ama cebinizde bir miktar para kalır. Benim kaldı. Elbette Devlet Demir Yolları da hizmetlerinin kalitesini yükseltmek adına daha olumlu, daha verimli adımlar atarlar. Sağlıklı seyahatler dilerim.