İçinde bulunduğumuz ekonomik krizin sebebi olarak gösterilen Rusya-Ukrayna savaşı neredeyse iki ayı doldurmak üzeredir. Bu olayla birlikte tüm dünya etkilense de esasen ülkemizdeki herşey alt üst oldu. Fiyatlar, enflasyon zirve yaparken iğneden ipliğe bütün ürünler ikiye, üçe katladı.
Şimdilerde bu savaşla ilgili çok şey konuşulmuyor. Yani artık haberlerin ilk sırasında yerini arkalara bıraktı. Ancak bizdeki etkileri halâ da azalmadan devam ediyor.
Bizim sektör, yani basın ve basım sektörü bu artışlardan en çok etkilenen kesim. Yani internetten de araştırıldığında karşınıza çıkacak bilgi; “Zam rekortmeni kağıt” olarak çıkmaktadır. Durum böyle olunca ne yazık ki en çok etkilenenler, bu rekortmen olan sektörlerin başındakiler olmaktadır.
Hadi bunları geçtik. Markete, pazara çıktığımızda inanın insanın içi kararıyor, karabasanlar basıyor. Kısa süre önce temel ihtiyaçlardan birer kilo aldığında 50 lirayı yetirirken bugün bu ihtiyaçları 200 liraya alamıyorsun. Daha dün zincir markette 18 liraya satılan hazır kıyma bugün itibariyle 42 lira... Yani net bir şekilde yüzde yüzü geçmiş.
Ama yine net şekilde söylüyorum, büyük şehirlerdeki marketlerdeki fiyatlar, daha kötü sezonun geleceğine işarettir. Bunu böyle bilelim.
Bu fiyatlar, zamlar neden durmuyor? Bu piyasa neden durulmuyor? Bu ülkeyi yönetenler bu soruna neden çözüm bulmuyorlar?...
Her zaman söylediğimiz gibi bir ülkede akaryakıt, elektrik, doğalgaz ve kömür gibi hükümetlerin tekelinde olan ürünlerin fiyatları arttığı sürece diğer piyasayı durdurmanın, duraklatmanın imkanı yoktur. Zira bu önemli köşe taşı ürünleri de hükümetler artırınca bu işe ne çözüm bulunur, ne de zamlar dur durak bilir.
O halde ortaya ne çıkıyor, bu işlere ne sebep oluyor ilerisini-gerisini siz düşünün artık!..
Şimdi sadece iki örnek vereceğim.
Birincisi; bu ülkede insanlar 2 bin 500 liraya geçinmeye çalışırken 2 yıl görev yapan, 5-10 liraya mecliste pirzola yiyerek sefa süren milletvekillerine ömür boyu en yüksek rakamlardan maaş verilmesi haksızlıktır, yanlıştır. Sen kalk 30 sene, 35 sene dişinden tırnağından artırarak sigorta, bağkur primi yatıracağım diye sürün, adam suya sabuna dokunmadan sadece iki yılcık görev yapsın ve senin alacağın maaşın kat kat fazlasını cebe indirsin! REVA MIDIR BU?...
Diğer basit bir konu; bilindiği gibi yeni açılan Artvin-Rize havaalanına 3 milyon yolcu garantisi verildiği iddia ediliyor. Ulaştırma ve Altyapı bakanlığı konuyla ilgili böyle bir durumun olduğunu belirtse de açıklamanın çok net olmadığı belirtiliyor.
Şayet böyle bir garantisi verildiyse vah ki ne vah!...
Daha yakın zamanda yanıbaşımızdaki Kütahya-Altıntaş Havaalanında ne kadar yanlışa düşüldüğü, devletin ne kadar zarar ettiği ayyuka çıkmıştı. Dahası bu konu Avrupa’da bile yankı bulmuş, böyle bir garantinin nasıl verildiği sorulmuştu.
Öyle ya!... Çok büyük sevinçle karşılanan asgari ücretin 4 bin 250 liraya çıkarılması henüz maaşlar alınmadan eridi. Emekliyi 2 bin 500 liraya mahkum edin... Adeta yaşam savaşı veren emeklinin bayram ikramiyesini bile bir kuruş artırmayın ama haktan, adaletten bahsedin...
Geçin bunları, geçin!...