Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

UYAN ÇAVUŞ

Çocukluğumuzda en sevdiğimiz oyunlardandı. "Yağ satarım, bal satarım, ustam ölmüş ben satarım"... Aradan yıllar geçti, pek yağ falan da satmadık, usta da sağ. Ancak ceremeyi biz ödüyoruz. O zamanlar ceremeyi sadece arkasına mendil konupta farketmeyenler çekerdi. Ama şimdi ceremeyi her nedense bütün dar gelirliler ödüyor. Bu yağ muhabbeti “nereden çıktı”. Böyle bir soru soracağız ama sorun bir tek yağda değil ki! Buğdaymercimek, tüm bakliyatlar, et-tavuk, yağ-şeker, akaryakıt-kağıt hatta tuvalet kağıdı... Olay muhabbet değil; beceriksizliğin, başarısızlığın ta kendisi. Yıllar öncesinden duyduğum, bildiğim bir ayrıntı vardı yağ konusunda. Bir yakınım çiçek yağı fabrikasının pazarlamacısıydı. Bazen dövizde oynama olur, yağ fiyatları artardı. Ben sebebini merak edip sorduğumda; "Bu yağın içine katılan önemli bir madde var Amerika'dan geliyor. (Bu madde her ne ise bugün dahi merak ederim). O madde ülkemizde üretilen ayçiçek yağlarının içine katılmadan olmuyormuş. Bu sebeple fiyatlar dengesiz şekilde artıyor" derlerdi. O zamanlar ki; 15-20 sene öncesi ayçiçek bolca üretiliyor ancak içine sadece katkı maddesi konuluyormuş. Ama bugün için yüz bin tonlarca ayçiçek yağı doğrudan yurt dışından geliyor. Başta dedik ya!, neden?.... Nedeni yok ki, bir tek ayçiçek yağı değil, bir sürü ürünü dışardan alıyoruz. Aslında buğdayı, samanı dışardan almamız ne kadar acı!... Ama sorarsan, “Avrupa bizi kıskanıyor”... Daha önceleri de değinmiştik. Biz yakın geçmişte dünyada kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biriydik. Zira tarım bitti, hayvancılık bitti, sanayi bitti, emekli, esnaf, çalışan, ekonomi, yaşam, gelecek bitti. İşin acı tarafı da bunları yazınca da bizleri felaket tellalı olarak ilan ediveriyorlar. Ama marketlerde kavga dövüş ederek sıra beklerken, ümitle gemilerle gelecek yağlardan bahsetmekten utanmıyorlar. Bre gafil, bu yağı 20 yıl önce uçsuz bucaksız Trakya ovalarında kendi ürettiğimiz ayçiçeklerinden yapıyorduk. Seni yönetenlerden, siyasilerden bunun hesabını sorsana!... Bugün çiftçin üretemiyor, sor bakalım neden diye. Çünkü tohumu zor alıyor, mazotu lüks yatında sefa sürmek için kullanandan 3 kat pahalı kullanıyor. Gübre, ilaç, ekipmanın yanına yaklaşamıyor. Nasıl üretsin, NEDEN üretsin... Sadece tarım değil ki, et, süt, bulgur, nohut, elektronik, inşaat malzemesi, kağıt!..... Hepsi bitmiş, hepsi uçmuş... Bir arkadaşımız babadan kalma tarlasına geçen yıl buğday ekeceğini söyledi. Tohum alacaktı, gübre alacaktı. Bir traktörü olan arkadaşına da sürdürüp, ekip-biçip hem kendi ihtiyacını üretecek, hem de fazlasını satıp üç-beş kuruş para kazanacaktı. Hesap-kitap derken bizzat yanımızda maliyet çıkardılar. Meraklı gözlerle konuşmalarını izlerken ister istemez kulak misafiri oldum. Bu bir yıllık uğraş ve çabanın ardından 5 dönümlük yerden herşey çıktığında kendisine bin sekizyüz lira, evet evet sadece bin sekizyüz lira para kalacağını belirtti. İnanılır gibi değil... Bir yıl boyunca bel bağlayacaksın, yağmur yağarsa, hastalık olmazsa, tarlaya karga dadanmazsa bin sekizyüz lira para.... Gerçekten kim eker, kim diker... “Sen çalış, didin, uğraş, işin sonunda birilerinin fırsatçılara destek olmasıyla dışardan vergisiz, algısız yağ, buğday, et, süt getirsin, sen para kazanacağım diye bekle.... Çok beklersin... Bu ülkede tarım-hayvancılık, köylü-çiftçi desteklemediği sürece biz daha çok gemiyle yağ gelecek diye bekleriz Aaa gözümün nuru, çocukluğunda ustan öldüğünde yağı sen satıyordun ama şimdi ustan da sağ, sen de sağsın senin satacaklarını, kazanacaklarını 5'li çetelere peşkeş çekiyorlar. Ustan da bunu biliyor... Ne zaman uyanacaksın?...
Ekleme Tarihi: 15 Mart 2022 - Salı

UYAN ÇAVUŞ

Çocukluğumuzda en sevdiğimiz oyunlardandı. "Yağ satarım, bal satarım, ustam ölmüş ben satarım"... Aradan yıllar geçti, pek yağ falan da satmadık, usta da sağ. Ancak ceremeyi biz ödüyoruz.
O zamanlar ceremeyi sadece arkasına mendil konupta farketmeyenler çekerdi. Ama şimdi ceremeyi her nedense bütün dar gelirliler ödüyor.
Bu yağ muhabbeti “nereden çıktı”. Böyle bir soru soracağız ama sorun bir tek yağda değil ki! Buğdaymercimek, tüm bakliyatlar, et-tavuk, yağ-şeker, akaryakıt-kağıt hatta tuvalet kağıdı... Olay muhabbet değil; beceriksizliğin, başarısızlığın ta kendisi.
Yıllar öncesinden duyduğum, bildiğim bir ayrıntı vardı yağ konusunda. Bir yakınım çiçek yağı fabrikasının pazarlamacısıydı. Bazen dövizde oynama olur, yağ fiyatları artardı. Ben sebebini merak edip sorduğumda; "Bu yağın içine katılan önemli bir madde var Amerika'dan geliyor. (Bu madde her ne ise bugün dahi merak ederim). O madde ülkemizde üretilen ayçiçek yağlarının içine katılmadan olmuyormuş. Bu sebeple fiyatlar dengesiz şekilde artıyor" derlerdi.
O zamanlar ki; 15-20 sene öncesi ayçiçek bolca üretiliyor ancak içine sadece katkı maddesi konuluyormuş. Ama bugün için yüz bin tonlarca ayçiçek yağı doğrudan yurt dışından geliyor.
Başta dedik ya!, neden?....
Nedeni yok ki, bir tek ayçiçek yağı değil, bir sürü ürünü dışardan alıyoruz. Aslında buğdayı, samanı dışardan almamız ne kadar acı!... Ama sorarsan, “Avrupa bizi kıskanıyor”...
Daha önceleri de değinmiştik. Biz yakın geçmişte dünyada kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biriydik. Zira tarım bitti, hayvancılık bitti, sanayi bitti, emekli, esnaf, çalışan, ekonomi, yaşam, gelecek bitti. İşin acı tarafı da bunları yazınca da bizleri felaket tellalı olarak ilan ediveriyorlar. Ama marketlerde kavga dövüş ederek sıra beklerken, ümitle gemilerle gelecek yağlardan bahsetmekten utanmıyorlar. Bre gafil, bu yağı 20 yıl önce uçsuz bucaksız Trakya ovalarında kendi ürettiğimiz ayçiçeklerinden yapıyorduk. Seni yönetenlerden, siyasilerden bunun hesabını sorsana!...
Bugün çiftçin üretemiyor, sor bakalım neden diye. Çünkü tohumu zor alıyor, mazotu lüks yatında sefa sürmek için kullanandan 3 kat pahalı kullanıyor. Gübre, ilaç, ekipmanın yanına yaklaşamıyor. Nasıl üretsin, NEDEN üretsin...
Sadece tarım değil ki, et, süt, bulgur, nohut, elektronik, inşaat malzemesi, kağıt!..... Hepsi bitmiş, hepsi uçmuş...
Bir arkadaşımız babadan kalma tarlasına geçen yıl buğday ekeceğini söyledi. Tohum alacaktı, gübre alacaktı. Bir traktörü olan arkadaşına da sürdürüp, ekip-biçip hem kendi ihtiyacını üretecek, hem de fazlasını satıp üç-beş kuruş para kazanacaktı. Hesap-kitap derken bizzat yanımızda maliyet çıkardılar. Meraklı gözlerle konuşmalarını izlerken ister istemez kulak misafiri oldum. Bu bir yıllık uğraş ve çabanın ardından 5 dönümlük yerden herşey çıktığında kendisine bin sekizyüz lira, evet evet sadece bin sekizyüz lira para kalacağını belirtti. İnanılır gibi değil... Bir yıl boyunca bel bağlayacaksın, yağmur yağarsa, hastalık olmazsa, tarlaya karga dadanmazsa bin sekizyüz lira para....
Gerçekten kim eker, kim diker...
“Sen çalış, didin, uğraş, işin sonunda birilerinin fırsatçılara destek olmasıyla dışardan vergisiz, algısız yağ, buğday, et, süt getirsin, sen para kazanacağım diye bekle.... Çok beklersin...
Bu ülkede tarım-hayvancılık, köylü-çiftçi desteklemediği sürece biz daha çok gemiyle yağ gelecek diye bekleriz
Aaa gözümün nuru, çocukluğunda ustan öldüğünde yağı sen satıyordun ama şimdi ustan da sağ, sen de sağsın senin satacaklarını, kazanacaklarını 5'li çetelere peşkeş çekiyorlar. Ustan da bunu biliyor...
Ne zaman uyanacaksın?...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.