Dünyamız var olduğundan beri, yani bilinebildiği günden bu yana oldukça büyük salgınlar yaşamış. MÖ. 429 yılında Yunanistan’da 75 bin 100 bin arası kayıp yaşanan ilk salgın (bilinen) tifüs olabileceği tahmin ediliyor.
Sonra ardı arkası kesilmemiş. Orta Asya’da nüfusun 30'u çiçek ya da kızamık salgınına maruz kalmış. Kıbrıs vebası başlamış, Avrupa’yı tehdit eden. MS 541 ve 641 yıllarında yine veba musallat olmuş insanlara. 600'lü yıllarda veba başta İngiltere olmak üzere Avrupa’nın bir çok ülkesini etkisi altına almış veba. 1500'li yılların devamında kanamalı ve ateşli hastalıklar belli periyotlarla sürmüş gitmiş. İnsanların canını almayı sürdürmüş. Sarı humma, hıyarcıklı veba, grip, çiçek, tifus bırakmamış insanlığın peşini.
Dünyada bir çok ülke veba, çiçek ve kızamık salgınlarına uğramış. 1820'li yıllarda bu kez bilinen hastalıklara kolera eklenmiş.1920 yıllarda 900 bin kayba ulaşan koleranın 6.cı salgını yaşanmış, 75 milyon insanın yakalandığı İspanyol gribi. 2 milyon kayba ulaşan Asya gribi tehtidine devam etmiş. 1960 yıllarda hiv virüsü çıkıvermiş ortaya. 2007'li yıllarda kolera hortlamış. 2009'da kabakulak, domuz gribi, kolera ve menenjit görülmeye devam etmiş. 2012 mers, 2013'te ebola ve 2019'da dünya çapında COVİD 19 başlamış.
Kısaca özetlemeye çalıştığım bu salgınların en canlısını ve günümüzün vebası olarak nitelendirdiğimiz COVİD 19 salgınını birlikte yaşamaktayız. 2019 başlarında adından söz ettiren ve mart ayının ilk günlerinden beri htiğimiz bu melun hastalık dünyada ve ülkemizde varlığını hala sürdürmektedir. İlk günlerde yaşadığımız bocalamayı kısa sürede atlatıp çözüm yolları aradığımızda bazıları inanmadı ya da inanmak istemedi, bazılarımızda aşırı endişeye kapıldı. Devamında işin vahametini kavrayanlar çözümlere ortak oldu. Bazı vurdumduymazlar ise “hadi canım sende” deyip geçiştirmeye çalıştılar. Kimileri “sürü bağışıklığı kazanacağız” diye oralı bile olmamıştı ilk etapta ama kuyruk sıkışınca onlarda çizgiye döndüler.
Kelime dağarcığımıza bakın neler ekledik. Hiç kullanmadığımız bir çok kelime ve cümle literatürümüze bir anda giriverdi. CORONA dedik. Hep bir ağızdan. Belki de şiir yazanlar oldu onun üstüne COVİD 19'u Çorumlu Cavit diye adlandırdık. Plakası da 19 diye. Sonrasında MASKE, MESAFE ve HİJYEN dilimizden düşmeyen kelimler oldu. BİLİM KURULU her akşam gözümüz kulağımız oldu televizyonlarda. Bu günden öncesinde maske takan insanları gördüğümüzde onlara “hasta” diye bakarken bir anda bu hastaların mantar gibi çoğaldığını gördük. Maskenin yararları var mı yok mu sorusu uzun süre tartıştık. Ağzımızı burnumuzu kapattığımız günlerde yanımızdan geçeni bile tanıyamaz duruma geldik günlerce. Yolda karşılaştık “selam vermedin” diye serzenişte bulunduk dostlarımıza.
AŞI daha çıkmamışken, kapanma ve temaslı kelimelerini öğrendik. FİLYASYON girdi belleklerimize. Ve bu salgının 2022 yılının ikinci dönemine kadar süreceği söylendiğinde içimizden ah çektik.
Ve geldik 2022'ye ama görünen o ki bu salgın bizi bir süre daha bırakmayacak. Çünkü biz insanlar, sağlık kuruluşlarınca yapılan tüm uyarılara rağmen hala dalga geçmeye ve umursamazlığımızı sürdürmeye devam ediyoruz.
Dünyanın en iyi tenisçiymiş!.. Ben aşı olmam diye diretince şampiyonaya dahil edilmeyip sınır dışı edilmiş. Toplumun önünde olan kişilerin daha sağduyulu ve daha duyarlı olmaları gerekmez mi? Özgürlük varmış. Elbette, ama insan sağlığı özgürlük kadar önemli değil mi?..
Bizim için gecesini gündüzüne katan sağlıkçılara ne yazık ki sadece TEŞEKKÜR edebildik. Onların neler çektiğini, nasıl zorluklarla karşı karşıya kaldıklarını empati yaparak düşünmedik bile. Kimini dövdük kimine sövdük. Biz maskemizi bir iki saat üst üste takamazken, zaman zaman kolumuza takıp yada çenemize indirirken, maskemizi takmayı uyaranlara sitemle bakarken onların gün boyu maske takarak yaşamlarını sürdürmesini kabullenemedik. Halbuki onlar Hipokrat yemini etmiş ve gereğini yapmak için birçokları canını bile vermekten geri durmamışlardı. Biz onlara hak ettikleri oranda sahip çıkamadık. Bu konularda kendimi suçlu hissediyorum.
Dilimizde tüy bitse de, kalemimizde mürekkep kalmasa da söylemekten ve yazmaktan geri durmayacağım. Maske mesafe ve hijyen gerçekten çok önemli. Hele AŞI daha da önemli. Şimdi Sinovak- Biontek ya da Türkovak tercihi yapmanın zamanı değildir. AŞI aşıdır. Ve dünya yüzünde yaşanmış salgınların azaltılması ve yok edilmesinde en başta gelen tedbirlerden en önemlisidir. Aşılar üzerinde yapılan spekülasyonları kabullenmiyor ve inadına AŞI, inadına AŞI diye avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Ben 21 yıldır GRİP aşısı oluyorum ve corona için de dördüncü aşımı oldum. Belki bazıları gibi sosyal medyada olduğum aşıları ifşa etmiyorum ama günü geldiğinde beşinci aşıyı olmaktan mutluluk duyacağım.
Bakın bu dönemde bir çok sevdiğimiz insanı bu uğurda kaybettik. Elbette yaşam sonsuz değil ama elde olan imkanları da kullanmaktan geri durmamak gerek. Haydi sağlığımız yani hepimizin sağlığı için AŞI olmaya. Gece gündüz demeden gereğini yapmaya.
Herkese sağlıklı ve güzel günler dileklerimle.