Hatay escort Sex hikayeleri Sikiş hikayeleri porno ize

A. Erkin Sarıoğlu
Köşe Yazarı
A. Erkin Sarıoğlu
 

YANDIK HA YANDIK

Mevsim çok güzel, yaşamak da o kadar güzel. Ne var ki insanoğlu bazı şeyleri haketmiyor. Son haftada yurdumuzun en güzel yerlerinde yaşadığımız orman yangınları bizde ne neşe bıraktı ne de yaşama şevki. Yediği yemeğin içine edenler ne yaptınız. Herkesin dilinden düşmeyen lanetlemeleri ben de aynen tekrar ediyorum. Siz o lanetlemeleri binlerce kere hakettiniz. Siz de onlar gibi olasınız umarım. Bizler tabiatı böyle hunharca kullandığımız sürece yaşam koşullarımızda günden güne zora girecek ve bir gün bu güzelim dünya yaşanmaz olacak. Bunu hatırlatmaya gerek bile duymuyorum. Görünen dağın ardı yakındır. Yandık ha yandık. Özellikle de turizm bölgelerinde çıkan yangınlar hepimizi yürekten yaraladı. Hele ağzı söylemez dili konuşmaz binlerce canlının o alanlarda telef olması bizleri daha derinden yaraladı. Elbette verdiğimiz şehitlere de üzülmekteyiz. Ama ya o yangını çıkaranlar. Çıkartanlar ya da es kaza sebep olanlara neler demeli. Yaktıklarınızın binlerce mislinde siz de yanasınız. Başka ne diyeyim... Her yıl sanki planlanmış gibi çıkan bu yangınların modern dünyada daha kısa sürede söndürülmesi ve fazla zarar görmeden bertaraf edilmesi beklenirken yanlışlar yüzünden binlerce dönüm ormanımız kül olup gitmektedir. Konuyla ilgili bir dostumun facebooktan paylaşmış olduğu yazıyı size aktarıyorum. “Ben Bergamalıyım. Senelerdir kozak yaylalarında orman yangını çıkmaz neden biliyor musunuz; çünkü ormandaki tüm fıstık çamlarının sahibi vardır. Ormandaki çam ağaçları oradaki orman köylülerine meyvelerini toplama hakkı verilmiştir. Bu yüzden orman köylülerinin ekmek kapısıdır. En ufak bir duman görseler hemen hepsi ayaklanır. Yaza girerken ağaç altındaki püremleri temizlerler. Her yıl kozalakları topladıkları için yangının en çabuk yayılmasını sağlayan tohumlar ağaç üzerinde kalmaz. Ormanlarımızı en iyi koruma yöntemi onları ormanın ürünlerinden yararlanmasını sağlayan köylülerimize vermektir. Böylece orman köylümüze de bir kazanç sağlamış oluruz”. Buna benzer bir olayı da ben Paşacıoğlu köyünde çalışırken yaşamıştım. Köye gidip gelirken yakınından geçtiğim ormanda kozalakların bir hayli yoğun olduğunu gördüm. Bir gün öğrencilerle bunları toplayıp kışın okulda yakarız diye düşündüm. Mayıs ayı geldiğinde çocukları toplayıp “yarın ormana kozalak toplamaya gidelim mi?” deyince hepsi sevindiler. Hazırlandık ve sabah şarkılar, marşlar söyleyerek ormana vardık. Herkese birer mıntıka verip toplamaya başladık. Birden elinde sopa ve naralar savurarak yaklaşan yaşlıca bir ninemiz; “napıyorsunuz, benim ormanımı talan ettiniz tez çıkın benim ormanımdan” diyerek bizi tehdit etti.. “Dur!” dedim. “Sen kimsin, burası orman. Hepimizin”.. “Bura benim atalarımdan, kaldı tez çıkın yoksa vururum bak” dedi.. “Teyzem; ben bu köy okulunun öğretmeniyim bu çocuklar da sizlerin ve okulda yakmak için kozak toplayacağız”. Biraz yumuşadı ve elini öptüm.. “Kızma, zarar vermeyiz.” Anlaştık... O anda ormanları en iyi böyle koruyabileceğimizi düşündüm.. Gerçekten ormanda gözle görülür bir bakım olduğunu hissedebiliyorduk. Gelelim yanan ormanlarımıza. Her ne şekil olursa olsun bu durum tüm insanlarımız için derin yaralar açmıştır. Bize düşen yanan her ağaç, kül olan her bitki için mutlaka iki ağaç dikilmeli ve yaraları tez zamanda sarmalıyız. Belki giden diğer canlıları yerine getiremeyiz ama onların günahları da oraları yakan canavarlara, hainlere yüklensin. Sokullu Mehmet paşanın dediği “siz bizim sakalımızı kestiniz.. kesilen sakal biliniz ki daha gür çıkacak” sözünde olduğu gibi bir seferberlik şekliyle yananların yerine yeni fidanlar dikmek boynumuzun borcu olmalı. Bu yangınlarla ilgili bir çok spekülasyon yapıldı. Söndürme çalışmalarında yaşanan olumsuzluklar ve bu yangınların çıkış şekilleri daha salim ve daha sakin bir ortamda masaya yatırılmalı ve gelecek yıllara daha fazla sorun yaratmayacak önlemler ivedilikle alınmalıdır. Geçen yıllarda yanan bazı ormanlar yerine bizler de İmroz’da okul arkadaşlarımızın ve belediyenin organizasyonu ile binlerce ZEYTİN fidanı dikerek bir zeytin ormanı oluşturduk. Sahillerimize de belki zeytin ağaçları dikerek vatandaşlar olarak katkı sağlamamız daha gerçekçi olacaktır. Farkındasındır. Ülkemiz bu dönemde bir çok tabiat olayları ile karşı karşıyadır. Yaradan sonumuzu hayır eylesin. Bir yandan depremler, bir yandan sel felaketleri, bir yandan fırtına ve son yaşadığımız yangınlar ülke insanı olarak hepimizi üzmektedir. Bunlardan kurtulmak, yaşamamak veya daha az zarar görmek adına yaşadığımız dünyayı daha dikkatli kullanmak ve tabiatın dengelerini bozmamak zorundayız. Yani biz tabiatı ne kadar hor kullanırsak o da bir gün bizden intikamını alıyor. Ve bitmeyen bir başka sorunumuz SALGIN.. Bayram öncesi 5000'lere düşen vaka sayıları son günlerde tehlike boyutlarına yeniden ulaşmıştır. Alınan tedbir ve önlemler harfiyen uygulanmazsa daha çok çekeceğimiz var demektir. Yani yasaklar yeniden konabilir ve kısıtlamalar başlayacaktır. Vatandaş olarak bize düşen zor şartlarda temin edilmiş olan AŞI programlarına dahil olmak ve bir an önce aşılarımızı yaptırarak salgını önlemeye yardımcı olmalıyız. Her zaman üzerine basa basa söylediğimiz gibi bu işin şakası yok. Gevşemek yok. Maske-mesafe ve hijyene sonuna kadar uymakla yaşamımızı kolaylaştırabiliriz. Daha güzel ve daha özgür yaşamak için elele.
Ekleme Tarihi: 03 Ağustos 2021 - Salı

YANDIK HA YANDIK

Mevsim çok güzel, yaşamak da o kadar güzel. Ne var ki insanoğlu bazı şeyleri haketmiyor. Son haftada yurdumuzun en güzel yerlerinde yaşadığımız orman yangınları bizde ne neşe bıraktı ne de yaşama şevki. Yediği yemeğin içine edenler ne yaptınız. Herkesin dilinden düşmeyen lanetlemeleri ben de aynen tekrar ediyorum. Siz o lanetlemeleri binlerce kere hakettiniz. Siz de onlar gibi olasınız umarım. Bizler tabiatı böyle hunharca kullandığımız sürece yaşam koşullarımızda günden güne zora girecek ve bir gün bu güzelim dünya yaşanmaz olacak. Bunu hatırlatmaya gerek bile duymuyorum. Görünen dağın ardı yakındır.
Yandık ha yandık. Özellikle de turizm bölgelerinde çıkan yangınlar hepimizi yürekten yaraladı. Hele ağzı söylemez dili konuşmaz binlerce canlının o alanlarda telef olması bizleri daha derinden yaraladı. Elbette verdiğimiz şehitlere de üzülmekteyiz. Ama ya o yangını çıkaranlar. Çıkartanlar ya da es kaza sebep olanlara neler demeli. Yaktıklarınızın binlerce mislinde siz de yanasınız. Başka ne diyeyim...
Her yıl sanki planlanmış gibi çıkan bu yangınların modern dünyada daha kısa sürede söndürülmesi ve fazla zarar görmeden bertaraf edilmesi beklenirken yanlışlar yüzünden binlerce dönüm ormanımız kül olup gitmektedir. Konuyla ilgili bir dostumun facebooktan paylaşmış olduğu yazıyı size aktarıyorum.
“Ben Bergamalıyım. Senelerdir kozak yaylalarında orman yangını çıkmaz neden biliyor musunuz; çünkü ormandaki tüm fıstık çamlarının sahibi vardır. Ormandaki çam ağaçları oradaki orman köylülerine meyvelerini toplama hakkı verilmiştir. Bu yüzden orman köylülerinin ekmek kapısıdır. En ufak bir duman görseler hemen hepsi ayaklanır. Yaza girerken ağaç altındaki püremleri temizlerler. Her yıl kozalakları topladıkları için yangının en çabuk yayılmasını sağlayan tohumlar ağaç üzerinde kalmaz. Ormanlarımızı en iyi koruma yöntemi onları ormanın ürünlerinden yararlanmasını sağlayan köylülerimize vermektir. Böylece orman köylümüze de bir kazanç sağlamış oluruz”.
Buna benzer bir olayı da ben Paşacıoğlu köyünde çalışırken yaşamıştım. Köye gidip gelirken yakınından geçtiğim ormanda kozalakların bir hayli yoğun olduğunu gördüm. Bir gün öğrencilerle bunları toplayıp kışın okulda yakarız diye düşündüm. Mayıs ayı geldiğinde çocukları toplayıp “yarın ormana kozalak toplamaya gidelim mi?” deyince hepsi sevindiler. Hazırlandık ve sabah şarkılar, marşlar söyleyerek ormana vardık. Herkese birer mıntıka verip toplamaya başladık. Birden elinde sopa ve naralar savurarak yaklaşan yaşlıca bir ninemiz; “napıyorsunuz, benim ormanımı talan ettiniz tez çıkın benim ormanımdan” diyerek bizi tehdit etti.. “Dur!” dedim. “Sen kimsin, burası orman. Hepimizin”.. “Bura benim atalarımdan, kaldı tez çıkın yoksa vururum bak” dedi.. “Teyzem; ben bu köy okulunun öğretmeniyim bu çocuklar da sizlerin ve okulda yakmak için kozak toplayacağız”. Biraz yumuşadı ve elini öptüm..
“Kızma, zarar vermeyiz.” Anlaştık... O anda ormanları en iyi böyle koruyabileceğimizi düşündüm.. Gerçekten ormanda gözle görülür bir bakım olduğunu hissedebiliyorduk.
Gelelim yanan ormanlarımıza. Her ne şekil olursa olsun bu durum tüm insanlarımız için derin yaralar açmıştır. Bize düşen yanan her ağaç, kül olan her bitki için mutlaka iki ağaç dikilmeli ve yaraları tez zamanda sarmalıyız. Belki giden diğer canlıları yerine getiremeyiz ama onların günahları da oraları yakan canavarlara, hainlere yüklensin. Sokullu Mehmet paşanın dediği “siz bizim sakalımızı kestiniz.. kesilen sakal biliniz ki daha gür çıkacak” sözünde olduğu gibi bir seferberlik şekliyle yananların yerine yeni fidanlar dikmek boynumuzun borcu olmalı.
Bu yangınlarla ilgili bir çok spekülasyon yapıldı. Söndürme çalışmalarında yaşanan olumsuzluklar ve bu yangınların çıkış şekilleri daha salim ve daha sakin bir ortamda masaya yatırılmalı ve gelecek yıllara daha fazla sorun yaratmayacak önlemler ivedilikle alınmalıdır.
Geçen yıllarda yanan bazı ormanlar yerine bizler de İmroz’da okul arkadaşlarımızın ve belediyenin organizasyonu ile binlerce ZEYTİN fidanı dikerek bir zeytin ormanı oluşturduk. Sahillerimize de belki zeytin ağaçları dikerek vatandaşlar olarak katkı sağlamamız daha gerçekçi olacaktır.
Farkındasındır. Ülkemiz bu dönemde bir çok tabiat olayları ile karşı karşıyadır. Yaradan sonumuzu hayır eylesin. Bir yandan depremler, bir yandan sel felaketleri, bir yandan fırtına ve son yaşadığımız yangınlar ülke insanı olarak hepimizi üzmektedir. Bunlardan kurtulmak, yaşamamak veya daha az zarar görmek adına yaşadığımız dünyayı daha dikkatli kullanmak ve tabiatın dengelerini bozmamak zorundayız. Yani biz tabiatı ne kadar hor kullanırsak o da bir gün bizden intikamını alıyor.
Ve bitmeyen bir başka sorunumuz SALGIN.. Bayram öncesi 5000'lere düşen vaka sayıları son günlerde tehlike boyutlarına yeniden ulaşmıştır. Alınan tedbir ve önlemler harfiyen uygulanmazsa daha çok çekeceğimiz var demektir. Yani yasaklar yeniden konabilir ve kısıtlamalar başlayacaktır. Vatandaş olarak bize düşen zor şartlarda temin edilmiş olan AŞI programlarına dahil olmak ve bir an önce aşılarımızı yaptırarak salgını önlemeye yardımcı olmalıyız. Her zaman üzerine basa basa söylediğimiz gibi bu işin şakası yok. Gevşemek yok. Maske-mesafe ve hijyene sonuna kadar uymakla yaşamımızı kolaylaştırabiliriz. Daha güzel ve daha özgür yaşamak için elele.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.