Adeta bir kaleydi hepsi. Tam donanımlı birer kale... Ama savaş amaçlı değil, eğitim, öğretim, çağdaşlaşma amaçlı bir kaleydi. Nerden, nasıl akıl ettilerse eğitimde gerçekten bir devrim. Çünkü başarısızlık kavramı tamamen bertaraf edilmiş, her şey başarıya göre tasarlanmış.
Elbette KÖY ENSTİTÜLERİNDEN bahsediyoruz.
17 Nisan 1940 yılında uygulanan proje bizzat dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından yürütüldü. Projenin baş mimarı da İsmail Hakkı Tonguç idi.
O günün zor şartlarında gerçekten de birer eğitim kalesi olan proje ile ülkemiz Cumhuriyetin ışığında bugünlere kadar başarıyla geldi. Ki bu okullar Demokrat Parti döneminde 27 Ocak 1954 yılında kapatıldı. Kimler tarafından baskı yapıldı, ya da kimlere söz verildi de hangi akla hizmet kapatıldı bu gün dahi anlamış, çözebilmiş değiliz.
Eğitim dönemimde imrenerek bakardım Köy Enstitülü öğretmenlere. Hepsi donanımlı, hepsi bilgili, hepsi saygın, hepsi yapıcı, birleştirici... Çünkü bu felsefe ile eğitilmişlerdi.
Bugün büyük çoğunluğunu rahmetlerle andığımız Köy Enstitülü öğretmenler saygıyla anılacak, parmakla gösterilecek kadar azaldı. Hüzünlendiriyor bizleri...
Bu okulları kapatanların amacı ve düşüncesi ne olursa olsun yanlış olduğunu, günün siyasi menfaatleri uğruna kurban edildiklerini bildiklerine eminim. Eee artık bunun hesabını da gereken yerlere kendileri versinler.
Bu işteki en garip durum şudur ki; bu yanlış sonraki zamanlarda, sonraki siyasiler tarafından da yapıldı.
Bir iktidar bu okulların sonrasında açılan yatılı öğretmen okullarını kapatırken, bir iktidar da köylerdeki ilkokulları kapattı... Kapatınca da ülkemizdeki yaşam dengesi alt üst oldu, köy ve kent yaşamı birbirine girdi, çorba oldu.
Bugün köylerde eğitim, kültür, çağdaşlaşma konularında yozlaşma olduysa bunun yüzündendir. Köy yaşamına; çarpık ilişkilerin normal sayıldığı dizilerle zirve yapmış televizyonlar, ahlaksızlaşmış sosyal medya ve egemenliğini satmış gazetelerle götürülmeye çalışılan eğitim ve kültürün halini siz düşünün artık.
Dedim yaa!... Bir kaleydi Köy Enstitüleri...
Bu şaheserin mimari İsmail Hakkı Tonguç; "Elimden gelse, bütün dünya okullarının programlarına insanın insanı sömürmemesi adlı bir ders koyardım" sözündeki temiz düşünceyi şimdi nerde bulabilirsiniz ki?...
Ülkemizin 21 bölgesinde açılan ve siyasi kaygılara kurban edilen bu eğitim yuvalarında sayısız öğrenci yetişti; ülke üretimine, yönetimine başarılı katkı sağladılar. Şayet Köy Enstitüleri faaliyetini bugünlere kadar sürdürseydi emin olun ki ülkemiz çok daha iyi seviyelerde olacaktı. Bugün için görüyoruz ki dünyanın emperyalist güçlerine boyun eğen geri kalmış ülkelerin en zayıf tarafı cehaletleridir.
Son söz; Öğretmen çevresini aydınlatan bir ışıktır. Taşımalı öğretime son verilip kapatılan köy okulları açılmalıdır. Aydın, başarılı, vatanını seven öğretmenler yetiştirilip köylerde de öğretmenlerin aydınlık ışığından yararlanılmalıdır...