Tarım ve hayvancılık ülkemizde neden zor durumlara düşüyor, istenilen verim neden sağlanamıyor merak ediyorum doğrusu. Şöyle görüldüğü kadar birazcık doğru ve bilinçli yapılsa kazanmamak elde değil gibi.
Geçen hafta bir tanıdığım güney köylerimizin birine yüzlerce ceviz fidanı diktiğini söyledi. Bu kişi geçen sene de buraya 400 civarı ceviz diktiğini belirtmişti. Bu sene onların bir kısmını söktüğünü, bir kısmını aşıladığını belirtti.
Dün de kuzeyde yer alan köylerden birinde vatandaşların habire ceviz fidanı diktiğini gördüm.
Ben bu işleri pek anlamam ancak zaman zaman sohbetlerden dinlediğim kadarıyla cevizin dikim esnasında çok fazla olmasa da ürün vermeye başladığında soğuk ve rüzgardan fazlaca etkilendiği söylenmektedir. Yukarıda belirttiğim her iki yerin de kışın ayazına maruz kalabilecek açık alanlar olduğu gerçeği var.
Bu işleri yapacak olan vatandaşlarımız acaba tarımla ilgili kurum ve kuruluşlardan teknik bilgi alıyorlar mı? Bu kurumlardan istenilen konularda destek veriliyor mu bilmiyorum ama gerçek şu ki; teknolojinin cebimizde olduğu bu devirde yararlanmamız gerekmez mi?
İlçemizde son zamanlarda başlayan örnek ürün ve tarım alanları uygulamasının yaygınlaşması ve bu konunun tüm vatandaşlarla paylaşılarak geliştiril-mesi gerekmektedir.
Bu alanların incelemelere açılarak belli dönemlerde buralarda üreticilere bilgilendirme yapılmalıdır.
Mesela fidan dikmenin yapılması gereken bu günlerde ufakta olsa hareketlenmeler başladı. Ancak bazıları erken diyor, bazıları tam zamanı diyor. Hava şartlarına mevsim akışlarına göre ekim, dikim, bakım konularında zamanında ve yerinde yapılacak yönlen-dirmelerin verimi ve hasadı artıracağına inanıyorum.
Tarımda böyle de hayvancılıkta durum farklı mı? Hayır, onda da insanlar kendi bildiği doğrulara göre hareket ediyorlar. Bakımı, hastalığı, beslemeyi kendi usullerinde yapıyorlar. Durum böyle olunca verdiği onca emek bir çırpıda heba olup gidiyor.
Önceki gün köyünde hayvancılık yapan bir vatandaşın söyledikleri “yazıkkk!” dedirtti.
Hayvan alım satımıyla uğraşan fırsatçıların köye gelerek 8 bin lira yapabilecek bir düveyi 5 bin liraya alıp gittiklerini söylerken üzüntüsünü vurguluyordu.
Ancak kendisinin iki ay önce sezaryen olan 100-120 kilo eti gelecek olan ineğinin toparlanamaması sebebiyle satması gerektiğini, onu da 500 lira verirlerken bin 500 liraya zor sattığını belirtmesi bende şaşkınlık yarattı.
Hep dediğim gibi yazık emeklere, yazık çekilen çilelere. Evde insanımızdan önce baktığımız hayvanımız da yerlerde sürünüyor.
Yani emeğini çilekeş köylümüz veriyor, fırsatçılar tokatlayıp gidiyor. Yani ceremeyi her zaman köylümüz çekiyor.