Yirmi saniye sabrederek ellerimizi sabun köpüğü ile iyice ovuşturunca bu adı batasıca VİRÜS yok oluyor, ama küçücük bir zerresi insanın ağzından, burnundan girince sonuç öylesine kötü oluyor ki ne hayatın tadı kalıyor ne de hayat kalıyor. İşte böyle bir düşmanla karşılaştık ve yaşamımızın 120 günü heba olup gitti. Yansak yakılsakta iş olacağına varıyor.
Normalleşme için adımlar attık ama bir türlü bu virüsün neler yapabileceğinin farkına varamadık.. İşi şakaya vurdurup corona ile dalgamızı geçe geçe idare ediyoruz gibi geliyor bana. Doğrusu büyük hatalar ve hatta yanılgılar içindeyiz. Yetkililerimiz ve bu işin uzmanları avazı çıktığı kadar bağıra bağıra uyarıyorlar, Maske, Mesafe Hijyen. Uyarsanız uyun, ola ki uymazsanız vallahi oyacak.
Bu kadar laubalilik olmaz. Bitti bitiyor derken, yeniden hortlama alametleri var.
Şu maskeleri kolumuzdan, çenemizden bir türlü ağzımıza-burnumuza gelecek şekilde dizayn edemedik. Hatta bazılarımız takmaya bile tenezzül etmediler. Kimileri de gözlerini kapayıp derin bir uyku çekmenin yolunu tuttular. Olmuyor, gerçekten olmuyor, bizlere yakışmıyor. Bu kadar özverili çalışan milyonu aşkın sağlıkçılarımızın emekleri boşa gidecek, onlara yaptığımız alkışların bir anlamı kalmayacak. Ne olur biraz daha ciddi ve biraz daha tutarlı olmaya özen gösterelim..
Normalleşiyoruz derken eskisinden daha çok anormalleşmeye başladık. Tekrar söyleyelim -BU İŞ DAHA BİTMEDİ ve de kolay kolay bitecek gibi görünmüyor. Uzmanlar diyor ki, insanoğlu bir şekilde bu virüs ile tanışacak, ama sonuç ne olacak belli değil. Ya uzun ve zorlu mücadele sonucunda onu yeneceğiz ya da o bize etmediğini bırakmayacak.
Hala bütün ülkeler diken üstünde. Ekonomiden, eğitime, turizmden spora her şey allak-bullak. En akıllı insanlar bile önünü görmekte zorlanıyorlar. Yarın ne olacağını kimse bilemiyor ve de tahmin bile edemiyor. Bakın sokağa çıkma yasağı bir daha olmaz denildiği halde hem bu hafta hem de gelecek hafta sonları sınavlar nedeniyle sokağa çıkma uygulaması yapılıyor.
Kim ne derse desin DÖNÜŞ kolay olmayacak, daha doğrusu mart ayındaki yaşama yeniden ulaşmak için bir hayli yol kat etmemiz gerekecek. Okullar açılamadı, yarım yıl gitti. Gitsin gitmesine elbette sağlık önemli ama kaybedilen açık kolay kolay kapanacak gibi görünmüyor. İşin uzmanları uzaktan eğitimi aktif hale getirmeyi düşünseler de yüz yüze eğitim kadar verimli olması asla mümkün değildir. Öğretmenin çocukların gözünün içine baka baka anlattığı ders ile ekran karşısındaki anlatılanlar katiyen birbirini tutmaz. Aynı lezzette olmaz ve aynı tadı tutturamazsınız. Bu durumu kabullenip ileriye doğru telafi etmenin yollarını bulmak gerek. Kayıp olan dönemin konularını gelecek haftalara serpiştirip müfredatın tamam-lanmasına özen gösterilmeli. Sınıflarını geçmiş olmaları onları rehavete sürüklememeli. Öğrencilerimiz için sınıf geçmek hedef olmamalı. Onlar gerekli bilgileri almış olarak bir üst sınıfa yönlendirilmeli. Açılan bu yara bir şekilde kapatılarak öğrencilerimiz gereken eğitimden mahrum bırakıl-mamalı.
Gelecek dönemde sınıflardaki öğrenci sayıları da en aza indirilerek, ikili ve gerekirse üçlü öğretim yapılarak sosyal mesafe ve hijyen kuralları uygulanmalı. Geçmişte anımsıyorum okullarımıza gelen salgın hastalıklar ne yazık ki kısa sürede tüm çocuklara bulaşarak eğitime engel oluyordu. Şu gün için COVİD 19'un daha acımasız olduğu varsayılırsa, en dikkat edilecek ve üzerinde hassasiyetle durulacak en önemli varlık çocuklarımız olmalıdır. Gözle görülemeyen ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan bu belanın en az zararla yok edilmesi için hiçbir fedakarlıktan kaçınılmamalıdır.
Bu kadar olumsuzluklar içinde olsakta bir de BABALAR gününü kutluyoruz.. Ne diyelim adet olmuş. Yılın her anında anılması, ellerinin öpülmesi gereken tüm BABALARIN biz de gününü kutluyor ellerinden öpüyoruz. Bu babalar gününde sevgili anamı kaybetmenin de üzüntüsünü aynı anda yaşamak ne kadar zormuş. Onu da sevgiyle hasretle anıyor, anasız- babasız bir yaşama tüm zorluklarına katlanarak devam ediyoruz. Ne yaşanırsa yaşansın hayat devam ediyor.
Uzun zamandır bu korona ile yattık korona ile kalktık. Elbette yazılması gereken bir çok konu vardı. Ama ne kendimizi ne de kalemimizi ondan ayrı tutamadık. Ekonomi, siyaset, spor hep arka planda kaldı. Normalleştikçe onları da yazarak DÖNÜŞ için güzellikleri aktarmaya çalışacağım. Şimdi herkesin aklında bu yoğun yaşamdan normale dönebilme arzusu var. Seçimler, siyaset kimsenin umurunda bile değil. Biraz ekonomi düzelsin, eve ekmek girsin, bir iş olsun yetecek. Şimdilik. Öyle dönüşümüz muhteşem olacak gibi düşüncemiz bile yok.. Normale DÖNÜŞ bile yetecek bize.