Bu hafta ne yazık ki yine güncel baş belamız olan corona ile ilgili yazmak zorundayım. Zira içerde kaldığımız gün sayısı tamı tamına 52 gün oldu. Her şeye rağmen SABIR ile bu günleri de geçeceğimiz inancındayım. Ülkemizin yetkilileri, bu konuda gerekenin üzerinde çalışmalar yaparak dünya ortalamalarının altında bir zararla yaşamın yeniden normale döneceği günlere doğru yol aldırıyor. Biz de bu arada 20/65'liler olarak bir AF beklentisi içerisindeyiz. Hadi biraz gevşetelim.
“Dışarıda mevsim baharmış/Gezip dolaşanlar varmış/Günler su gibi akarmış/Geçmiyor günler geçmiyor...” Sabahattin Ali’nin şiirinde belirttiği gibi gerçekten günler geçmiyor. Zorlanmaya başladık. Baharın son ayına girdiğimiz bu güzel mayıs ayına kadar şöyle kırlara çıkıp baharın o muhteşem kokusunu alamadık. Papatyaları izleyip, sümbülleri koklayamadık. Ne diyelim hemen her yüzyılda bir dünyanın başına gelen bu tür olumsuzluklar bize de vurdu.
2020'de Corona Covid-19 virüsünün sayesinde yaşamak zorunda kaldık. Dünyanın yaşadığı bir çok salgın var. Veba, kolera, tifüs, su çiçeği ve grip salgınları dönemlerinde bir çok yaşamın yok olmasına neden olmuşlar. Bu gün de yaşanılan bu salgında, henüz son bulmamasına rağmen her türlü teknolojik gelişime rağmen hatırı sayılır can kayıpları vardır. Tükenmez kalem bile tükeniyorsa bu virüs elbette tükenecektir.
Bu salgınla çok şeyler yaşadık. Düşündüklerimi sosyal medya anında dile getiriyor ama biz şu yazıyı sizlere ulaştırdığımız anda bunu aktarabiliyoruz. Biraz geriden geliyor gibi görünsekte “söz uçar yazı kalır” diyerek kendimizi teselli etmeye çalışmaktayız. Kazandıklarımız var, kaybettiklerimiz var. Öncelikle, dünyanın süper güçleri bu konuda FOS çıktılar. Avrupa’da bile çok ülke çöktü. Suriye savaşı askıda, Filistin’de silahlar sustu. Lüks tatil dönemi bitti. Alışveriş çılgınlığı bitti (desem de bu kez internet üzerinden sürüyor). Sokaklarda içki içenler kayboldu. Fuhuş rafa kalktı. Kumarhaneler, pavyonlar, meyhaneler kepenk kapattı. At yarışı ve bahisler ile şans oyunları neredeyse bitti. Bunun yanında temizlik ve HİJYEN’i öğrendik. Aile bütçesini düzene soktuk. Sağlıklı beslenmeyi ve düzenli uykuyu öğrendik. Her canlının mutlaka yaşayacağı ÖLÜM ün zengin-fakir ayırt etmediğini öğrendik. Yemekte, bulaşıkta yaşanılan acemilikleri atlattık. Kitap okuma yeniden literatürümüze girdi. Ve önemli bir kısmımız da yazmaya başladı. Ama en önemlisini kaybettik. Çocuklarımıza, torunlarımıza sarılmayı özledik. Arkadaşlarla, dostlarla hoşça vakit geçirmeyi özledik. Kırları, bayırları velhasıl tabiatı özledik. Ama ne diyelim, tek kelime SABIR..
Yaşamımıza yeni bir kelime daha girdi. FİLYASYON. Gerçekten başarımızın en önemli nedenlerinden biri salgının bulaştığı olan kişinin temasta bulunduğu tüm insanlar hemen listeleniyor ve en kısa zamanda ulaşılarak gereken önlemler alınıyor. Ve belki bu sayede virüsün daha geniş alanlara dağılmasının önünü kesmiş oluyoruz. Tabi bütün bunlar SAĞLIK sisteminin baştan sona büyük bir başarısı. Elbette bu konuyla ilgili herkesi gönülden kutluyor, bizi yaşama döndürdükleri için dua ediyorum.
BİLİM KURULU bu başarının bilinen ama görünmeyen kahramanları. Her ne kadar bazılarını televizyonlarda izlesekte kalabalık bir gurup olan bu kurulun bizler için gece gündüz bıkmadan yorulmadan çalıştıkları biliyor ve hepsini teker teker kutluyoruz. Kayıpların azlığına cesaretle kullanılan ilaçların da yarar sağladığı bir gerçek. Şimdiye kadar bu konuyla ilgili bir ilaç üretilmemiş olsa da önceden başka hastalıklar için üretilen ilaçların kullanılması ve iyileşme sağladığın görülmesi ülkemiz adına faydalı bir cesaret örneği olmuştur.
Geri dönüş nasıl olacak. Hani geçen yıl seçimlerin bir sloganı vardı ya. “Her şey çok güzel olacak” diye.. Ama artık bundan sonra her şey eskisi gibi olmayacak. Bu salgının aşısı bulunana ve dünyada yaşayan nüfus bu hastalığa bağışıklık kazanana kadar her şey eskisi gibi yaşanamayacak. Topluluğun yer aldığı her aktivite artık bu konunun prosedörüne takılıp kısıtlanacak. Burada en önemli sayılanlardan ilki OKULLAR.. Yani eğitim-öğretimde nasibini aldı virüsten. Ne zaman açılacağına henüz karar verilemeyen okullarımızın hangi koşullarda açılabileceği uzun uzadıya düşünülmekte ve çareler aranmaktadır. Bilindiği gibi okullara ara verilmesinin ardından “Uzaktan eğitime” geçilmişti. Çok başarılı olduğu söylenemez ancak yapılabilecek en doğru yol da bu sanırım.
Ülkemizde izleyeni en çok olan spor karşılaşmaları için de henüz bir çözüm bulunmuş değil. Elbette dünya ile entegre olacak ve genel kurallara uyum sağlayacağız. Bunun için de yine SABIR demekten öteye gidemiyoruz.
Hala konuşulmakta olan MASKE sorunu çözülebilmiş değil. Belki ileride takdirle karşılanacak olan ülkemizin bazı ülkeler yaptığı sıhhi malzeme yardımı doğru ve yerinde ise de içeride maskeye ve diğer sıhhi malzemelere yeterince ulaşılamamış olması da üzücü bir durumdur. Kısa zamanda iyi bir çözüm bulunarak sorunun giderilmesi arzumuzdur.. Yine de SABIR!..
Bu hafta BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ haftası. Kutlu olsun diyeceğim ama dilim varmıyor. Tutuklu gazeteciler ve can çekişen YEREL BASIN için daha kabus dolu günler yaşanacağı korkum var. Bu cumartesi Türkiye Gazeteciler Federasyonu telekonferans sistemi ile başkanlar konseyi toplantısını gerçekleştirdi. Bir uçtan bir uca tüm katılımcılar “YEREL BASIN BATIYOR” diye haykırdı. Bu sese kulak verin.. YA SABIR...