Yaşadığın topraklardan dışarıya bir adım attığınızda gurbettesinizdir. Gurbetin ne kadar zor olduğunu bilmeyeniniz yoktur. Ne kadar güzel, ne kadar refah içinde olsanız da bülbül misali ille de vatanım, ille de memleketim dersiniz. Dediğim gibi gurbette yaşamak zor olsa da orada bir hemşehrinize rastladığınızda memleketi konuştukça içiniz açılır, benzinize kan, ruhunuza can gelir. Uşağımızdan, Banaz-Eşme-Sivaslı- Ulubey-Karahallı’mızdan yurdun değişik yerlerine göç edenler oralarda yaşamanın zorluklarıyla mücadele ederlerken birlik olabilmenin de yollarını aramaktalar.
Bu hafta sonu İZMİR’deki UŞAKLILAR kahvaltı sofrasında buluştular. Yıllardır var olan bir oluşumu ışıkları sönmek üzereyken yeniden canlandırmaya çalışmanın çabası içindeler. 100'den fazla hemşehrimiz bu davete icabet ettiler. Tanıdık simalar bir hayli fazlaydı. Bu buluşmayı organize eden Hayati ERUĞRUL, Kemal KARATAŞ, Yasemin BAHAR gerçekten içten gelen gayretle cansiperane bir şekilde yeniden canlanmanın adımlarını attılar. Katılımcıları isim isim saymak yerine hepsine gönülden selamlar yollayıp bu birlikteliğin DERNEK çatısı altında aktiviteye geçmesini umut etmekteyim.
Katılımcıların önemli bölümünün 50 yaş üstü olduğu dikkatimizden kaçmadı.
Böyle bir oluşumun hakikaten insanlarımıza ihtiyaç olduğu kanısına vardım. İçlerindeki memleket yangınları hala sönmemiş olduğunun gözlemledim.. Gerçekleşirse bakın neler olabilir. Öncelikle yerel yönetimlerde söz sahibi olmanın yolları açılır. Uşaklı öğrencilerimize burs, yurt ve diğer gereksinimlerini karşılamada büyük adımlar atılır, oluşturulacak telefon zinciri ile kolay haberleşmenin yolları açılır, doğumlar-ölümler, düğünler kolay bir şekilde duyurulur ve yapılacak liste ile kan ihtiyacı acil bir şekilde karşılanır, yardımlaşma sağlanır, Birlikte geziler düzenlenir, ziyaretler yapılır..
Düşündükçe daha bir çok çalışmaya imza atılabilir. Burada yapılacak her çalışmada şahsi egolar bir kenara atılarak toplumun, gurubun yani memleketlilerin istekleri ön plana çıkarılmalıdır. Ben yerine BİZ, yani hepimiz ön planda olmalıyız.. İşte o zaman yapılamayacak iş, aşılamayacak engel kalmaz.
Haydi o zaman Gurbetteki UŞAKLILAR Derneği GUŞDER’i kurun ve adınızdan söz ettirin gali.
Bunları arzu ederken İstanbul’daki UŞAKLILAR VAKFI’nın kısa bir hikayesini paylaşmak isterim..
1967 yıllarında İstanbul Zeytinburnu Belediyesi Uşaklılara, Uşak’tan gelecek öğrencilerin yararlanması için yurt yapılmak üzere bir miktar arsa bağışlar. Uşaklılar bir dernek kurarak işe koyulurlar. Planlamalar yapılır ve yurt inşaatı başlar. Fakat olanakların elvermemesi nedeniyle hedef tutmaz. Yıllar yılı sürüncemede kalır. Yeterli finansa ulaşılamadığından işler yarım kalır. Sonra dernek vakfa dönüşür ama istenilen yol alınamaz. 12 Eylül’de vakfa el konulur ve devlet uhdesine alınır. Vakıf uzun uğraşılardan sonra yapıyı yeniden üstüne alır. Bitirme çabaları sonuçlandırılamaz. Vakıf burayı bir şahsa yapının bitirilmesi koşuluyla 10 yıllığına kiraya verir. Mola Otel adıyla hizmete girer. Bu oluşum sonraki yıllarda Uşak İl Özel İdaresi’ne otel satılır.. Uşak İl Özel İdaresi uzun görüşmelerden sonra MOLA oteli satmaya karar verir. Alınan bir kararla satış gerçekleşir. O zamanın parasıyla 4 milyon TL. Özel İdare’nin hesabındadır. Ancak satıştan elde edilecek paranın BANAZ’DA BİR TERMAL YATIRIMDA KULLANILACAĞI KARARI ALINDIĞI İDDİA EDİLİRKEN, parayı ilçemize harcanmasına razı olmaması sebebiyle bu para banka hesabında kalır… Zaman zaman bu parayla bir takım hizmetler yapılmaya çalışılmışsa da şimdiye kadar bir sonuç alınamadığı edinilen bilgiler arasındadır. Umarım kısa zamanda bir sonuç alınır ve UŞAK’a yararlı konulardaki hizmetlere yatırımlar yapılır.
Bu tecrübeden yola çıkarak İZMİR’de GUŞDER kurulursa, uygun bir belediyeden arsa tahsisi yaptırılıp üniversite öğrencilerimiz için kullanılacak uygun bir yurt yapımı gerçekleştirilebilir. Sanırım büyük hayal değildir diye düşünmekteyim..
Aslında yazının başında söylemeliydim. Kaybettiğimiz ŞEHİTLERİMİZ için bir kez daha ülkemize BAŞSAĞLIĞI diliyorum. Ah keşke şu ATEŞKES daha önce imzalanmış olsaydı da bu canlar yitirilmeseydi, yürekler yanmasaydı, ocaklara ateşler düşmeseydi diyorum. Amaç her zaman BARIŞ olmalı ve BARIŞ’ı etkin kılmak için elden ne geliyorsa yapılmalıdır..
Yukarıda yazdıklarımın sonrasında Soydan DALKILIÇ abimden bahsetmeden geçemeyeceğim. Yitirdiğimiz bu güzel insana da Allahtan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine de başsağlığı diliyorum.. Aklımdan çıkmayan şu kısa anıyı da sizlerle paylaşmak isterim.
Soydan abim Banaz’ın en eski terzilerindendir. Terzilik cazibesini kaybedince giyim üzerine bir mağaza açtı. Kaliteli mallar satıyordu. İstanbul’dan her yeni ürün aldığında bizi çağırır, “seçilmeden” almamızı isterdi. Aldığımız kazaklar o kadar kaliteliydi ki; uzun zaman yenisini almaya gitmiyorduk. Şakayla karışık bize laf atardı. “Niye gelmiyorsunuz?” derdi.. Ben de, “Soydan Abi aldığımız kazaklar o kadar kaliteli ki eskimek bilmiyor. Sen bu kadar güzel ürünler getirirsen vallahi yakında iflas edersin” der gülüşürdük.. Yattığı yerler ışıklar içinde olsun..
Bu hafta da güncel konuları sizlere aktarmaya çalıştım. Haydi GUŞDER’İ guruverin gali. İyiliklerle kalın.