“Gömdüm oğul seni toprağa gömdüm,
Kanlı yaşlarımla pınara döndüm,
Tabutun üstünde dirildim öldüm
Seni vuran eller kırılsın oğul”
Selda’dan dinlediğimiz bu türkünün sözleri toprağa verdiğimiz şehitlerimiz için söylenmiş gibiydi. Banazımızın Büyükoturak köyünde toprağa verdiğimiz 33 şehitten biri olan Ali TURGUT şehidimiz ve diğer tüm şehitlerimiz; toprağınız bol yattığınız yerler ışıklarla dolsun.
Yüreğimiz yandı, içimiz yandı, ülkemin dört bir yanına şehit ateşleri düştü. Sayının şu veya bu olması hiç önemli değil, bizim için biri de, bini de kıymetliydi. Bu genç canların hiç birisine kıyamıyorduk. Ama çaresiz kaldık ve onları göz yaşlarının sel olduğu bir durumda toprağa verdik.. Acımız büyük.
Çanakkale’yi adım adım dolaşmıştık. Orada şehit düşenlerin mezarlarını ziyaret ederken de içim sızladı.
Zaman zaman gözyaşlarımı gizli gizli silmiştim. Hıçkıra hıçkıra ağlamak geliyordu içimde ama bulunduğum gurup içinde bunu yapamamıştım. Sonra ağlamayı bir kenara bırakıp orada yatan aziz şehitlerimizle gururlanmış ve saygı duymuştum. Şimdi de hıçkıra hıçkıra ağlayamadan toprağa verdiğimiz bu güzel insanlara, aziz şehitlerimize saygı duyuyorum. saygı ile eğiliyorum.
Vatanı, milleti uğruna gözlerini kırpmadan canını veren bu yiğitlere ne denebilir ki zaten.. GERÇEK KAHRAMANLAR.. Onlar bizim varlığımızın temel taşlarıdır. TÜRK’ün en belirgin özeliğidir bu!..
Şehitlerimizi minnetle anmışken aklımda kalan bir durumu da sormak isterim. Çanakkale Savaşı’nda bilindiği gibi, Avusturalya’dan Anzaklar, Hindistan’dan Gurkalar birilerinin dolduruşlarıyla buralara kadar gelmişler ve savaşmışlar. Çanakkale’de neredeyse 500 bine yakın kayıp yaşanmış. Bizim şehitler abidemiz her yıl milyonları bağrına basıyor. Anzak koyunda da onlar için temsili de olsa bir şehitlik yapılmış.. Orada ayrı bir pozisyonda bulunan 3 Hintli’nin mezarı var ve bunlar Müslüman imiş. Bizler elbette onlar için de dua ettik. Ancak kafamda bir soru oluştu. “Bu insanlar da buralara kadar gelmiş ve canlarını yitirmişler. Ancak bunlara ŞEHİT denir mi” diye bir çok insana sordum. Aldığım cevaplar beni tam manasıyla tatmin etmedi. Benim düşünceme göre ŞEHİTLİK; “vatanı, milleti, ülkesi için savaşarak can vermişlere denir”. Oysa bu Hintliler vatan savunması için değil maddi çıkarları için buralara kadar gelip savaşa katılmışlar.. Sizler bu duruma ne dersiniz..
Şimdi son yitirdiğimiz kahraman şehitlerimizin nasıl tuzağa düştüklerini düşünmeden edemiyorum. Ben TÜRK’ün TÜRK’ten başka dostu olmadığına inananlardanım. Ne Amerika ne Rusya bize asla dost olamazlar. Hele Müslümanım diyen bir çok ARAP bize yıllar yılı hiç dostane katkılar sağlamadılar. İran, Irak, Suriye bize hiç omuz vermedi. Ve şimdi bize karşı teröristleri besleyip, salma konusunda düşmanlarımızdan daha çok iştahlı davranmaktadırlar.
Ülke olarak bu kadar hüzünlendiğimiz bir halde iken iç politikada hala kısır tartışmalar içinde olduğumuz için de bir hayli üzgünüm. Devletimizin top yekün birliktelik için elinden geleni yapması ve birbirimize daha çok kenetlenmemizi sağlaması gereken dönemlerdeyiz.
Suriye’de yaşanan olumsuz durumları en baştan yaşamamak isterdik. Ama şartlar bizi bu duruma getirdi, bir çok canımızı yitirdik. Son durum itibariyle şehitlerimizin kanı yerde kalmamalıdır ve artık dönüş bir hayli zordur. Daha vahim durumlar yaşamamak tek temennimizdir.
Ve yıllardır ülkemizin üzerinde büyük yük olmuş MÜLTECİLER.. Daha önce de yazmıştım. Açalım kapıları. Herkes dünyanın kaç bucak olduğunu görsün. Ve açtık. Ama sorunlar açmakla bitmeyecek ve daha vahim sonuçlar doğurabilecek durumda. Öncelikle bize “mültecilere siz bakın, biz de size ekonomik yardım yapalım” diyen AVRUPA sınıfta kalmıştır. Gereken yardımlar zamanında yapılmamış olduğundan bizi bir hayli yıpratmıştır. Neredeyse 4 milyonu aşan mültecilere, hali hazır güney sınırımızda içeri girmeyi bekleyen 2 milyon kadar yeni bir mülteci kafilesi vardır. İçeridekilere yeteri kadar hizmet veremezken yeni geleceklere kucak açmamız gerçekten çok güç olacaktır. Kaldı ki hafta içinde yaşanan olaylardan sonra hükümetimizin kapıları açmasıyla sınıra biriken mültecileri Yunanistan sert önlemlerle karşılamış ve ülkesine almamak için elinden geldiğince tedbirler almış ve sınırda güvenliği artırmıştır.. Onbinler kışta kıyamette açlık ve sefalet içinde çoluk çocuğuyla perişan bir durumdadır. Şimdi sayıları on binleri geçen bu mülteciler milyonlara ulaşırsa sonucun ne olacağını tahmin etmek bile istemiyorum. Facia yaşanır demeye de dilim varmıyor.
KAYBETTİK.. Evet 34 canımızı daha kaybettik. Ve bunu en yakınımızda Büyükoturaklı kahraman askerimiz Ali TURGUT’u da şehit olarak yollarken yaşadık. Üzgünüz, içimiz yandı. Ateş düştüğü yeri yakar deseler de vatanın her köşesine düşen ATEŞ hepimizi dağlamıştır.. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet dileyerek bu vatan topraklarına yolladık. Tüm şehit ailelerine başsağlığı ve sabırlar dilerim.. Yattıkları yerler ışıklar içinde olsun. Onlar asla ÖLMEZLER. Hep içimizdedirler.
Başımız SAĞOLSUN TÜRKİYEM..