Geçen hafta meydana gelen olayda yitirdiğimiz 34 canımızın, şehit olan Mehmetçiğimizin acılarını yüreğimize gömdük.
27 Şubat günü ne yazık ki ilçemizden de bir şehit verdik. İlçemizin Büyükoturak köyünden olan Ali Turgut’u da sonsuzluğa uğurladık. Bütün şehitlerimizin ruhu şadolsun...
Bizler istemesekte ne yazık ki zorla Ortadoğu bataklığına çekiliyoruz. Aslında çok akıllı bir manevra ile bu işten kurtulabilirdik. Ama biz kurtulmak yerine nedense daha da içine girmek için çaba sarfederek şimdi de Libya’daki bataklığa kendimizi atıyoruz.
Muhalefetin ısrarla dediği gibi dış politikada pek başarı sağlayamıyoruz. Zira geçmişte Amerika’nın Viyetnam, yakın zamanda Afganistan bataklıklarında basıl perişan olduğunu net bir şekilde biliyoruz.
Elbette ülkemizin sınır güvenliğini, hemen yakınlarındaki gelişmeleri takip edip ona göre hareket edeceğiz ama yanlış olanları da onca yiğidimiz heba olmadan görmeliyiz, önlemlerini ona göre almalıyız.
Suriye’ye adım attığımızdan beri arka arkaya şehitlerimizin canımızı yaktığı gerçeğini unutmamalıyız.
Bizleri yönetenlerin “Şehitler tepesi boş kalmayacak” sözleri üzerine muhalefetin de “Bizim dönemimizde şehitler olmayacak” sözlerini iyi irdelememiz gerekmektedir.
Ülkemiz yıllardır başta PKK olmak üzere çeşitli, terör örgütleriyle kıyasıya mücadele etmektedir. Elbette bu gerçeği biliyoruz. Ancak bu mücadelelerden nasıl en kayıpla çıkabileceğimizin formülü de ortak akıl sonucu bulunacaktır. İdarede tek adam rejimi yürürlükte olsa da gerçek anlamda idarecilerin muhalefetle birlikte, birbirleriyle istişare yaparak hareket etmeleri birlik ve beraberlik göstermeleri, “Ben yaptım oldu!” tavrından vazgeç-meleri bana göre gücümüzü artıracaktır.
Bir de tartışılan en önemli konu, özellikte muhalefetteki Millet İttifakı’nın “Suriye’de ne işimiz var” sorusunu 80 milyonun anlayacağı şekilde net olarak açıklanması, anlatılması gerekir. Mesela şunu açıkça söylemek lazım ki; bu konuda bir referandum yapılsa çoğunluğun kesinlikle Suriye’de olmamızın yanlışlığı yönünde fikir belirteceği düşünülmektedir.
Bu konuyu biraz daha genişletecek olursak, bu referandumda mesela Suriyelilerin ülkemize kabul edilmesi yönünde, deprem paralarının merak edildiği konusunda, Kızılay’ın adı kötü olaylara karışmış cemaat ve vakıflar adına paravan olarak kullanılması girişiminde hep farklı cevaplar ortaya çıkacaktır.
Ama ne yazık ki, son yıllarda sadece “Ben bilirim ve ben karar veririm” inatçılığı bizleri buralara getirmiştir.
Son olarak, ülkemizde onlarca şehit verilmişken devletin üst kademesinin çıkıp bir açıklama yapmaması, sonradan çıkıp yapılan açıklamalarda başka başka konular anlatılarak gülücüklerle anlatılıp gülerek alkışlanma görüntüleri 82 milyon insanın acısını daha da ağırlaştırmıştır.
Şimdi bu konulara tekrar bakacak olursak Suriye’de mantıklı bir politika uygulanması, ne Amerika’ya ne, ne Suriye’ye, ne de Rusya’ya kesinlikle güvenilmemesi gerektiğini asla unutmamalıyız. Bu gerçeği gözardı edersek daha nice şehitlerimizin arkasından ağlayarak bakakalacağımızı da hiçbir zaman unutmamalıyız...