Bizler Avrupa’nın beşiğindeyiz derken kendimizin bu beşikte uyuduğumuzun farkında değiliz. Medeniyet derken, çağdaşlık derken teknoloji ve yenilik derken kendimizi avutup duruyoruz. Bunu da cahil sürü isteyenler, okumuş nesil istemeyenler yönetiyor sanırım. Evet, konumuz yine yıllardır bizi uyutan televizyon dizileri. “Ülkemizdeki yüzlerce televizyon kanalında ne izliyoruz” desek!... Bence binlerce safsata ve kesinlikle asıl teması aşk olan uyku ilacı tadında saçma sapan diziler. Burada televizyon kanallarının ve dizilerin isimlerini sayarak saygısızlık yapmak istemiyorum. Ama yıllardır milleti uyuttukları, uyuşturdukları için de kızgınım yani... İçinde aşk-meşk, kadın-erkek konusu işlenmeyen bir tek dizi var mı acaba? Adamlar ne dizisi, ne filmi yaparlarsa yapsınlar konuyu mutlaka bir aşk hikayesine bağlıyorlar. Belki de gerekçeleri, “seyirci böyle istiyor” olacaktır. Ama bence zaten kafalarında farklı bir fikir yok. Yeni bir vizyon yok. Değiştir ismini, kalıp aynı, salla gitsin. Nasıl olsa gözünü kırpmadan izleyecek milyonlarca insan var.... İnanın benim de sizin gibi sürekli tartışma programı izlemekten sinirlerim ve psikolojim bozuluyor. Onun için 29 Ekim günü bir kanalda bir film izledim. Biraz da mecburiyetten. “Sevginin Gücü”. Filmin ismi altta yazınca, “Eyvah! dedim. Yine saçmalıklarla dolu bir aşk filmi herhalde”.  Film başlarken süper bir doğa manzarası şöleni sunuluyor. Hindistan’ın olağanüstü güzellikteki dağları sizi ilk anda etkiliyor. Ancak sonrasındaki konu daha da bir ilginç gelişiyor. Konuşamayan küçük bir kız çocuğunun kayboluş ve ailesini bulma maceralarını içeren film, izlemeye değer filmlerin arasında yer alıyor. İMDB derecesi 8 olan film, son yıllarda vurgulayıcı filmler yapan Hint filmlerinin nerelere kadar yol aldığını net bir şekilde gösteriyor. Daha önce bazılarımızın izlediği “Dangal”, “Milyoner” gibi kayda değer filmlerin yer aldığı Hint sinemasını yapımcıla-rımızın irdelemesi gerekmektedir. İnsanlara hiçbir şey vermeyen, uyutan, toplumun ahlakını bozan, Behlül ve Bihter hikayesi, Yalan Rüzgarları tarzı, Ceyar (J.R.) ve Sue Ellen (Suelın) Dallas dizileri o dönemde birçok insanı etkilemiş olsa da bizlere ne vermiştir. Hala çılgınca devam eden vurdulu-kırdılı dizilerden çocuklarımızın, ahlak dışı çarpık ilişkilerin özendirildiği aldatma dizilerinden, tarihi objektif anlatmayan cengaver dizileri millete  ne verebilir ki? Ülkemizdeki çılgın dizi ve reyting yarışı sonrasında dört saatlere kadar ulaşan dizilerin daha ne kadar süreceğini gerçekten merak ediyorum. Gelin boşverin bunları da şayet İslamiyete inanıyorsanız, “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyen peygamberlerimizden, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyen Atatürk’ün izinden ve gösterdikleri hedeften ayrılmayalım. Çocuklarımızı eğitelim, geleceğimizi aydınlatalım...