10 Ocak, Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor.. Bunu her duyduğumda yadırgamıyor değilim. Aklıma her zaman çalışmayan gazeteci mi var diye soru geliyor. Bu günün 1961 yılında Babiâli’de çıkan gazetelerin o günkü şartları protesto ettiği, 3 gün gazete çıkarmadıkları ve hükümetten bu tepkiye karşılık bir takım hakların alındığı ve 212 sayılı yasa ile gazetecilere bazı hakların kazanıldığı gün olduğu için kutlama yapıldığını biliyoruz. İlk yıllarda pek belirgin olmasa da son birkaç yıldır yoğun olarak kutlandığını gözlemekteyim.
Ama bu günlere gelindiğinde, o gün alınan haklardan bir eser kalmadığını da görmekten son derece üzgün olduğumu belirtmek isterim. Alınan haklar kırpıla kırpıla öyle boş bir hale gelmiş ki sormayın. Şunu da açık seçik söylemek isterim.
Gazeteciler de bulunmaz Hint kumaşı değildir. Suç işleyenler, suça karışanlar ya da velemyeled gazetecilik yapanları cezasız bırakalım demiyorum. Her kim olursa olsun suçu sabit olduğunda mutlaka ceza almalı asla iltimas olmamalıdır diye de üstüne vurgu yapıyorum.
Gazetecilik güzel bir meslektir. Bu güne ait güzel bir söylem de vardır. “GAZETECİ GEÇİNENLERİN DEĞİL, GAZETECİLİKTEN GEÇİNENLERİN GÜNÜ KUTLU OLSUN”.. Toplumu bilgilendirme, topluma doğru haber verebilme ve aydınlatma olarak ele alındığında çok iyi bir iş yapıldığı ortadadır. Bunu gerçekten yapanlara çok özel bir saygı duyarım. Ama bunu yaparken olmadık işlere burnunu sokanlar ile tehdit ve şantaj yollarına başvurup RANT elde etmeyi amaçlayanları da kabul etmemiz hiç mümkün değildir.
Başta da dediğim gibi 10 Ocak, son yıllarda gerçekten kutlanır hale geldi. Ama bir şeyi de söylemeden geçemeyeceğim. Kutlamaları yapan kuruluş ve kurumlarında son yıllarda ülkemizde ve dünyada yaşanan ekonomik sıkıntılara paralel olarak azaldığını görmekten de üzüntü duymaktayım. Hani hediyenin küçüğü büyüğü olmaz misali. Karınca kararınca kutlama yapan, gazetecileri misafir eden, onlara çam sakızı çoban armağanı küçük de olsa birer hediye takdim edenleri de özellikle tebrik etmek ve alkışlamak isterim.
Ancak görüyorum ki, bu kuruluşların sayısında da gün geçtikçe belirgin bir azalma olduğu, katılan gazeteci sayısında da düşüş olduğu gözlerden ırak değildir. Zira ülkemizde 1200 civarında yerel gazete bulunmaktaydı. Bu sayı geçtiğimiz yıl içinde neredeyse 1000'e kadar düştü. Ekonomik şartlar böyle devam ederse gelecek için gerçekten çok endişeliyim. Sayı oldukça aşağılara doğru hızlı bir şekilde pike yaparak azalacaktır. Elbette sadece yerelde değil ulusalda da bir çok gazete kapanmış ve de bazıları da kapanmamak için direnişlerini sürdürmek-tedirler.
Gazeteler kapandıkça, gazetelerde çalışanlar da işsiz kalmakta ve ülkemizdeki 4,5 milyon işsiz ordusuna yeni eleman olarak katılmak-tadırlar. Böyle işsiz kalmış bir gazeteci arkadaşım yardım talebinde bulundu.. “Ne olursun bir iş” dedi.. Türkiye’nin dört bir yanındaki, arkadaşlara ulaştım, mesaj attım. İnanır mısınız bir kişi bile dönüş yapamadı. Bazılarına özellikle sordum. “Kelin ilacı olsa kendi başımıza süreceğiz” dediler. Hemen hemen her ilde bu sorunlar tavan yapmış durumda.
Gazetecilerin yaşadığı sorunları dile getirmek için Türkiye’de kurulu birkaç federasyon var. Türkiye Gazeteciler Federasyonu’da bunlardan biri. İzlediğim kadarıyla canını dişine takıp bu sorunları ilgilere ulaştırmak için gece demeden gündüz demeden girişimlerde bulunuyor ve çözüm bulabilmek için cansiperane gayret içindeler. Diğerleri ise kendi varlıklarını sürdürmek, başkanlık konseylerini garanti altına alabilmenin gayretindeler. Zaten bölünerek bu alandaki amaçlarını ortaya koymuş durumdalar.
Sorunlar oldukça büyük. Dördüncü KUVVET olarak varlığını sürdürmekte olan basınımız ne yazık ki kuvvetten düşmüş durumda. Onu yeniden kuvvetli hale getirmenin yollarını arayıp bulmak gerek. Bunu yapamazsak toplumun tüm kesimleri zarar görür. Ülkemiz adına, ülkemizin geleceği adına ÖZGÜR basını yeniden çalışır hale getirmemiz gerekir. En başta iğneyi kendimize batırmalı, işimizi düzgün, doğru tarafsız ve toplum yararına yapmalı ve bunlardan sonra çuvaldızı batırmak için ilgilerden, yetkililerden gerekli desteği istemeliyiz. Tarafsız ve yansız basın her zaman olmalı ve yaşaması için alan açmalıyız. Elimizdeki bu silahı uygunsuz kullanmamalıyız.
Sonuç olarak ÇALIŞAN GAZETECİLER gününü GAZETECİLER GÜNÜ olarak değiştirmek ve daha anlamlı ve daha çok önem verilmiş gazeteciler olmak uğruna atılacak adımları görebilmek umuduyla, gerçek gazetecilere selam olsun diyor günlerini kutluyorum. Bu uğurda mücadele vermiş, emek harcamış ebediyete intikal etmiş başta babam Yusuf SARIOĞLU olmak üzere tüm gazetecileri saygıyla anıyorum. Şükran minnet duygularımı sunuyorum.