Tarihimiz ZAFER’lerle doludur. Kuruluşumuzdan kurtuluşumuza kadar sayılamayacak kadar zafer yaşamış bu millet en son 15 Temmuz’da da zaferi yaşamıştır. Hepsi ayrı ayrı öneme sahiptir. Ama benim için bu zaferler içinde daha farklı bir önem arz eden 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI’DIR. 19 Mayıs’ın anlam kazanabilmesi için bu savaşın kazanılması şarttı. 3 yılı aşan mücadelenin son aşaması 26 Ağustos’ta Dumlu-pınar’da başlamış ve 30 Ağustos düşmanın bozguna uğrayıp dönüşe geçtiği zamandır.
Kurtuluşumuzun ve kuruluşumuzun başkomutanı Mustafa Kemal ATATÜRK, içinde taşıdığı vatan aşkı ve dahiyane düşünüşleriyle yedi düvele baş kaldırarak; “Ordu yok dediler.. KURULUR dedi, para yok dediler BULUNUR dedi, düşman çok dediler, YENİLİR dedi.. Ve dediğini yaptı.
ATATÜRK düşündüklerini yaptı da, bize bu cennet vatanı tertemiz teslim etti de ve bu yaşamdan göç ettikten sonra biz ne yaptık.
Onun kısa sürede yaptıklarını kullanmaya ve geliştirmeye çalışsakta, çağdaş ülkeler seviyesine çıkmayı amaçlasakta hala istenilen düzeye gelemedik. Onun kıymetini bilmek yerine onu yok saymaya çalıştık. Onun kıymetini bilmek yerine onu yok saymaya çalıştık.
Bir arkadaşım bakın ne paylaşmış “Bizleri esaretten kurtaran başta MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ü ve bu vatan için uğruna can veren tüm şehitlerimizi saygıyla ve minnetle anıyorum. Mekanları cennet, ruhları şad olsun. Bizlere hakkınızı helal ediniz. Bayramımız kutlu olsun. Allah bu millete bir daha esareti yaşatmasın.. Tüm vefasızlığımıza ve ihanetimize rağmen 30 Ağustos büyük taarruzun yıldönümünde Cuma hutbelerinde Çanakkale’de yapıldığı gibi ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün adı hiç geçmedi. Şehitlerimiz anıldı, Ulu önderin adı hiç anılmadı.
Bizleri affet ATAM. Bu millet ilelebet sana minnettardır”...
Neden ATAMIZIN adı anılmadı bilmek isterim. Hutbeler irticalen okunan metinler değildir. Diyanet İşleri Başkanlığı bunu önceden hazırlayıp gerekli yerlere gönderir ve her cami imamı hutbede o metni okur. Varlığımızı ona ve şehitlerimize borçlu olduğumuz ATALARIMIZIN adın anmaktan neden imtina ederler.. inanamıyorum.
Diğer bir taraftan BANAZ’ımızın da kurtuluş günü kutlandı. Bu şirin beldemizin kurtuluş günü olan 31 Ağustosları çok renkli ve çok anlamlı yaşadık yıllar yılı. Çocukluğumda ve gençliğimde kurtuluş hikayelerini rahmetli büyüğüm Halil ERÇAKIR (Halil Çavuş) ve Mehmet PINAR (Katip Amca)’dan (saygıyla anıyorum) birebir dinlemiştim. Onlar anlattıkça ben heyecanlanıyordum. Halil Amca kürsüye çıkar, yaşadığı o günleri aynı heyecan ve coşkuyla anlatır ve bir elinde taşıdığı tüfeği ile arada bir havaya ateş ederek bizleri daha da heyecanlandırırdı. Mehmet Amca (namıdeğer Katip amca) da “Düşman geldiğinde 14 yaşındaydım” diye söze başlayıp, düşman askerlerinin kendisini kendi köyü olan Çamsu köyünden alarak Ortaköy’e kadar götürdüklerini ve oradan kaçıp bizim askerlere düşman hakkında verdiği bilgileri anlatırdı. Ve daha bir çok detay.. O günleri yaşamış, yokluk ve yoksulluk içinde o büyük mücadeleyi vermiş o güzel insanları anmamak olur mu? Onlara saygı, onlara minnet duymamak olur mu?. Onların yüce anıları önünde saygıyla eğilmemek olur mu?
Ve 1 Eylül’de UŞAK’ımız kurtuldu. Düşmanın Uşak’ı daha yerleşik olarak kalan ve çoğu evi karargah olarak kullanan Yunan Komutanı General TRİKOPİS, Göğem köyünde yakalanmış ve UŞAK’a getirilmişti.. Şimdi ATATÜRK EVİ olan yerde elleri bağlı olarak huzura çıkarılmak üzereyken bir asker tarafından kapı önüne Yunan bayrağı serilmiş ve onun üzerine basarak içeriye geçmesi için emir verilmiş. Bu durumu gören MUSTAFA KEMAL, bayrağın yerden derhal kaldırılmasını emrederek. “Bayraklar milletlerin timsalidir, asla ayaklar altına alınamaz” demiştir. Sonra elleri bağlı olan TRİKOPİS’in ellerinin çözülmesi emrini vererek, “general bizim misafirimizdir” sözleriyle büyüklüğünü göstermiştir.
Ve.. bazıları bu büyük insanı birkaç kelimeyle de olsa anmayı içine sindiremiyor. Ama biz tüm bu olumsuzluklara inat ATAMIZI ve bize bu ülkeyi kanlarıyla sulamış tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun...
1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ. Uşak’ımızın kurtuluş günüyle aynı güne rastlayan bu gün, tüm ülkemize, tüm dünyaya ve tüm insanlara barış huzur ve SEVGİ getirsin. Kardeşlik kazansın. Savaşlar olmasın. Dünyanın tek hakimi BARIŞ olsun. 1 Eylül 1939'da Almanya’nın Polonya’yı işgali ve bir çok insanın ölmesiyle başlayan 1. Dünya Savaşı’nın başlangıcı olan bu gün Birleşmiş Milletler tarafından “ULUSLARARASI BARIŞ GÜNÜ” olarak ilan edilmiştir. Birleşmiş Milletler merkezine Japonlar tarafından yapılan BARIŞ ÇANI çalınmaktadır. Bu çan üzerine tüm dünya çocuklarından bağışlanan bozuk paralarla, “ÇOK YAŞA, MUTLAK BARIŞ” yazılmıştır.
Aynı duyguları paylaşıyor, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı, 31 Ağustos BANAZ’ın Kurtuluş Günü’nü,1 Eylül Uşak’ımızın Kurtuluşunu ve DÜNYA BARIŞ gününü kutluyorum.