Avni Erdal Sarıoğlu
Köşe Yazarı
Avni Erdal Sarıoğlu
 

İKİ YILDA DERS ALMADIK MI?

Dün günlerden 6 Şubat’tı. Yani “Asrın Felaketi” olan Maraş depreminin 2. yıldönümü!... İlk başta abartılı gibi gelse de sonra çok iyi anladığımız şekliyle gerçekten de ASRIN FELAKETİ... Aslında isminin de Maraş Depremi olarak anılması pek doğru değil. Çünkü ülkemizdeki 2 bölgede 11 ili etkilemiş olan bu deprem resmi açıklamalara göre 46.104 kişiyi yaşamdan koparan en büyük felakettir. Tarihimizde en büyük deprem felaketi olarak bilinen 1939’daki Erzincan’da gerçekleşen 7,9 büyüklüğündeki depremde 32.968 kişi hayatını kaybettiği doğal felaketinde çok çok üstündeki bir olaydır bu!.. Yakın geçmişte 1999 yılında Kocaeli, Gölcük’te gerçekleşen 7,4 büyüklüğündeki depremde 17.480 kişi hayatını kaybettiği deprem bizleri çok etkilemişti. İşin en ilginç yanı da oralarla ilçemiz arasında 450-500 km. mesafe olmasına rağmen sarsıntısı bizleri bile gece yarısı saat 03.02'de uyandıran bir deprem. Evet, o tarihten sonra ülkemizde çok etkili ve radikal kararlar alındı. Demirlerin şekil ve nitelikleri değiştirildi, beton için bazı standartlar getirildi. Temelinden çatısına kadar bir çok noktada malzemelere standart konuldu. İnşaatlara çok daha sıkı denetimler getirilerek binaların bir karton gibi yıkılıp devrilip gitmesi önlenmeye çalışıldı. Bu titizlik yeterli geldi mi?. Elbette hayır. Çünkü bizler, fırsatçılık yapan müteahhitler, inşaat firmaları, kısıtlı imkanlara sahip ev yapmak isteyen vatandaşlar, bu işlerden beklentisi (!) olan bazı belediyeler hasılı herkes maddi menfaatler uğruna bu işin hilesini, yasaların açık taraflarını bulup kullanmaya başladık. Hep yetkililer bir tarafa, inşaat sahipleri bir tarafa çekişmeli bir süreç süregeldi. Benim kanaatime göre Gölcük depremindeki toplanan paraları bazı iktidarların amacı dışında kullanmalarının haricinde bir nebze de olsa ders almışız. Çünkü bir şekilde bu depremden sonra inşaat yönetmeliklerini, binanın yapılacak yerinin toprak analizini, fay hattı üzerine olup olmaması gibi ayrıntılara uymaya mecbur kalmışız. Ancak 2 yıl önceki depremden bu dersi pek almamışa benziyoruz. Neden diyecek olursanız şöyle izah edeyim. Daha iki hafta evvel Konya’da meydana gelen bir binanın çökmesini adeta film seyreder gibi izledik. Görüntülerde bir hayli gariplikler olsa da asıl gariplik binada yapıldığı iddia edilen inşaat tadilatları. Yani binanın altına açılacak işyerinin kullanım amacını yükseltmek için bazı duvarların kaldırıldığı, kolonların kesildiği söylentileri insanları dehşete düşürüyor. Zira 5 katlı bir binanın altından duvar kaldırmak, kolon kesmek binanın çökmesine yapılacak en büyük destektir. Farz edelim ki orada böyle bir durum olmasa bile bizim yöremizde, çevremizde de zaman zaman duyduğumuz bir olaydır bu!.. Kısacası bu olaylardan ders almak, yıl dönümlerinde anma törenleri yapmakla olmuyor. Her bir birey ülkemizin bir deprem ülkesi, bizim bölgemizin de 1. ve 2. derece deprem riski olan bölge olduğu bilinciyle hareket etmek zorundayız. İnşaatlardan, binalardan bırakın belediyeden korkumuza depremden korkarak düzenlemeleri ve tadilatları riski artıracak şekilde yapmamalıyız. Bir de zaman zaman karşımıza çıkan şu kamu binalarında güçlendirme olayını hayatınızdan çıkarın. Bir bina yapılacaksa baştan sapasağlam yapın, sonradan pişman olmayın. Bu işle ilgili bir örnek vermek gerekirse her zaman gıpta ile bakmışımdır ilçemizdeki tren istasyonu binasına. Bakınız neredeyse 100 yıl önce yapılmış bir bina dışına bir sıva ve boya dahi istemeden dimdik ayakta durmaktadır. Oysa biri bana ilçemizde bırakın 100 yılı da 50-60 yıllık ayakta duran sağlam bir bina gösterebilir mi?..
Ekleme Tarihi: 07 February 2025 - Friday

İKİ YILDA DERS ALMADIK MI?

Dün günlerden 6 Şubat’tı. Yani “Asrın Felaketi” olan Maraş depreminin 2. yıldönümü!... İlk başta abartılı gibi gelse de sonra çok iyi anladığımız şekliyle gerçekten de ASRIN FELAKETİ...
Aslında isminin de Maraş Depremi olarak anılması pek doğru değil. Çünkü ülkemizdeki 2 bölgede 11 ili etkilemiş olan bu deprem resmi açıklamalara göre 46.104 kişiyi yaşamdan koparan en büyük felakettir. Tarihimizde en büyük deprem felaketi olarak bilinen 1939’daki Erzincan’da gerçekleşen 7,9 büyüklüğündeki depremde 32.968 kişi hayatını kaybettiği doğal felaketinde çok çok üstündeki bir olaydır bu!..
Yakın geçmişte 1999 yılında Kocaeli, Gölcük’te gerçekleşen 7,4 büyüklüğündeki depremde 17.480 kişi hayatını kaybettiği deprem bizleri çok etkilemişti. İşin en ilginç yanı da oralarla ilçemiz arasında 450-500 km. mesafe olmasına rağmen sarsıntısı bizleri bile gece yarısı saat 03.02'de uyandıran bir deprem.
Evet, o tarihten sonra ülkemizde çok etkili ve radikal kararlar alındı.
Demirlerin şekil ve nitelikleri değiştirildi, beton için bazı standartlar getirildi. Temelinden çatısına kadar bir çok noktada malzemelere standart konuldu. İnşaatlara çok daha sıkı denetimler getirilerek binaların bir karton gibi yıkılıp devrilip gitmesi önlenmeye çalışıldı.
Bu titizlik yeterli geldi mi?.
Elbette hayır. Çünkü bizler, fırsatçılık yapan müteahhitler, inşaat firmaları, kısıtlı imkanlara sahip ev yapmak isteyen vatandaşlar, bu işlerden beklentisi (!) olan bazı belediyeler hasılı herkes maddi menfaatler uğruna bu işin hilesini, yasaların açık taraflarını bulup kullanmaya başladık. Hep yetkililer bir tarafa, inşaat sahipleri bir tarafa çekişmeli bir süreç süregeldi.
Benim kanaatime göre Gölcük depremindeki toplanan paraları bazı iktidarların amacı dışında kullanmalarının haricinde bir nebze de olsa ders almışız. Çünkü bir şekilde bu depremden sonra inşaat yönetmeliklerini, binanın yapılacak yerinin toprak analizini, fay hattı üzerine olup olmaması gibi ayrıntılara uymaya mecbur kalmışız.
Ancak 2 yıl önceki depremden bu dersi pek almamışa benziyoruz. Neden diyecek olursanız şöyle izah edeyim.
Daha iki hafta evvel Konya’da meydana gelen bir binanın çökmesini adeta film seyreder gibi izledik. Görüntülerde bir hayli gariplikler olsa da asıl gariplik binada yapıldığı iddia edilen inşaat tadilatları. Yani binanın altına açılacak işyerinin kullanım amacını yükseltmek için bazı duvarların kaldırıldığı, kolonların kesildiği söylentileri insanları dehşete düşürüyor. Zira 5 katlı bir binanın altından duvar kaldırmak, kolon kesmek binanın çökmesine yapılacak en büyük destektir. Farz edelim ki orada böyle bir durum olmasa bile bizim yöremizde, çevremizde de zaman zaman duyduğumuz bir olaydır bu!..
Kısacası bu olaylardan ders almak, yıl dönümlerinde anma törenleri yapmakla olmuyor. Her bir birey ülkemizin bir deprem ülkesi, bizim bölgemizin de 1. ve 2. derece deprem riski olan bölge olduğu bilinciyle hareket etmek zorundayız. İnşaatlardan, binalardan bırakın belediyeden korkumuza depremden korkarak düzenlemeleri ve tadilatları riski artıracak şekilde yapmamalıyız.
Bir de zaman zaman karşımıza çıkan şu kamu binalarında güçlendirme olayını hayatınızdan çıkarın. Bir bina yapılacaksa baştan sapasağlam yapın, sonradan pişman olmayın.
Bu işle ilgili bir örnek vermek gerekirse her zaman gıpta ile bakmışımdır ilçemizdeki tren istasyonu binasına. Bakınız neredeyse 100 yıl önce yapılmış bir bina dışına bir sıva ve boya dahi istemeden dimdik ayakta durmaktadır. Oysa biri bana ilçemizde bırakın 100 yılı da 50-60 yıllık ayakta duran sağlam bir bina gösterebilir mi?..
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yesilbanazgazetesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.