Aralık sonu Frankfurt yakınlarındaki bir şehirde, bir hafta boyunca kitap kültür fuarındaydım. Standımda Ebru sanatını canlı tanıtma ve ziyaretçilere uygulamalı gösterme imkanım oldu. Kitap fuarı olunca bende kitaplarımı sergiledim, tanıtmaya çalıştım. Kitap severlerden beğenenler aldılar, kitaplarımı imzalayıp, her kitap için birer Ebrulu kitap ayracı hediye verdim.
Benim çok önemsediğim çocuklar için, çocukların zihninde Ebru sanatından bir iz bırakmak, çocuklara Ebru sanatını sevdirmek. UNESCO TARAFINDAN SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASI TEMSİLİ LİSTESİNE ALINARAK korunması ve yaşatılması gereken bu güzide sanatımızı karınca kararınca imkanların el verdiği ölçülerde tanıtmak, anlatmak, göstermek, öğrenmek isteyenlere öğretmek en büyük emelimdir. Bunun için bulunduğum her yerde uzak yakın demeden, gece gündüz koşturuyorum.
Şu sözü burada tekrar etmek istiyorum, bu sözün ne kadar önemli olduğunu üzerine basa basa vurgulamak istiyorum: "KAPIMIZDAN SOKAĞA ADIMIMIZI ATTIĞIMIZDA ALMAN KÜLTÜRÜNÜN İÇİNDEYİZ". Evet, bu günün küçükleri yarının büyükleri olacak olan çocuklar, gelecekte kültürümüzü yaşatmaya devam edecekler, eğer şimdi biz bu çocuklara kültürümüzü öğretmezsek, tanıtmazsak bu çocuklardan ne beklenir? Çocuklara, dilimizi, geleneklerimizi, kültürümüzü tanımaları için yapılan yatırımın en hayırlı yatırım olduğunu düşünüyorum. Bu konuda maddi manevi her türlü fedakarlığı yapmak lazım.
Yaşadığım olayı örnek vermek istiyorum. Eğer ben ortaokulda bir derste Ebru sanatının Osmanlı döneminden günümüze kadar gelen, suyun yüzeyinde yapılan resim sanatı olduğunu ve Ebrulu kağıtların kitap süsleme sanatında kullanıldığını zihnimde kalmamış olsaydı, Kırk sene sonra Ebru sanatına başlamazdım. Okuldan zihnimde kalan, Ebru sanatının kitap süsleme sanatı olduğunu hatırlamam beni nerelere getirdi. Eğer öğrenip de Ebrulu bir eserim herhangi bir kitap kapağında yer alırsa dünyada benimde kalıcı bir eserim olur diyerek Ebru sanatını öğrenmeye azmettim. Allah'ıma binlerce şükürler olsun bir değil binlerce eserim oldu.
Burada şunu anlatmaya çalışıyorum, bilhassa Almanya’da, çocuklarımıza, gençlerimize kültürümüzü, örf ve adetlerimizi, geleneklerimizi öğretmezsek yakın zamanda buradaki yeni kuşakların Almanların yaşantısından farkı kalmayacak o zaman her şey için geç kalınmış olacaktır.
Bir babaya, çocuklar için Ebru sanatını anlatan kitabımın olduğunu, bu kitapta Ebru sanatının inceliklerini, çocuklar ve gençlerin anlayabileceği bir şekilde anlatılıyor dediğimde, hiç düşünmeden şu cümleleri söyledi ve yoluna devam etti "BENİM ÇOCUĞUM BÖYLE ŞEYLERDEN ANLAMAZ"... Başka birisi, "BENİM ÇOCUĞUM KİTAP OKUMASINI SEVMİYOR" diyor. Çocuklara hiç bir şey sormadan, çocuklar adına hemen cevabı yapıştırıyorlar.
Gördüğüm kadarıyla bir kesim kültürümüzün ve gelenekleri-mizin yaşaması, yaşatılması için üstün gayret gösteriyor. Ancak bunlar maalesef çok azınlıktalar. Bir kesim, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. Olursa aşımın suyu, olmazsa başımın suyu” diyor. Bir kesim ise, “Kültür, sanat, gelenek de neymiş” diyor. Onlar için para, yeme, içme ve eğlence... Maalesef bunlar da toplumumuzda çoğunlukta olan bir kesim. Az bile olsalar ilk kesimin gayretlerini görünce ben de o kırılan ümitlerimi bir tarafa bırakıp, geleceğe umutla bakmaya çalışıyorum.
Öyle bir zamana gelmişiz ki; eğer yaptığın işin maddi getirisi yoksa kapılar yüzüne kapanıyor, hiç bir kapı açılmıyor. Bir sanat dalını tanıtmak istersen sivil veya resmi kurumların, derneklerin, diğerlerinin cevapları hazır. “Gel sanatını anlat, tanıt, göster”. Tamam da bu sanat, bu kültür, bu gelenek benim şahsıma mı ait, babamdan bana miras mı kaldı ki. Eğer toplumumuzda asırlardır bir sanat icra ediliyorsa, topluma mal olmuşsa, o zaman herkes üzerine düşen görevi yapıp el birliği ile sanatlarımızı, kültürümüzü, geleneklerimizi ayakta tutup yaşatmalıyız.
Ve bizler de gelecek nesillere aktarmak için bu sanatları gençlere öğretip onların önünü açıp, onlar da yarın aynı duygularla öğrendiklerini yaşayarak, onlardan sonrakilere aktarmalı ki; binlerce yıldır var olan Türk gelenekleri, Türk kültürümüz ayakta kalsın, kaybolmasın.