Piyasada öyle bir güruh var ki yalanı, üç kağıdı, iftira ve gıybeti hayat felsefesi edinmiş. Belli ki hocaları çok kuvvetli. Sanırım üflemiş, okumuş ki kendi felsefesini bunlara aktarmayı başarmış. Ve adamlar öyle bir militan olmuşlar, öyle bir trol olmuşlar ki adeta kraldan çok kralcılığı yeniden icat etmişler
İnanın bunlar yakın çağda yaşadığımız; dedeleri-mizin ve babalarımızın bile şahit olduğu olayları değiştirerek, saptırarak her ortamda gerçek bir tarih gibi anlatmayı görev edinmişler. İnanmayan da var ise sosyal medyaya girsinler kendi gözleriyle görüp kulaklarıyla duysunlar.
Çok fazlaca örneği var. Çokça çeşidi var yalan ve iftiranın. Mesela; Osmanlı’yı Atatürk batırmış, Atatürk İngiliz ajanıymış, Atatürk savaş falan kazanmamış. Eski dönemlerde parayla toprak satanlar onların adamları değil de CHP’lilermiş.
Örnekleri günümüzdeki olaylara çevirirsek her seçim öncesi devletin resmi kanallarında yapılan “seçimi kazandık” yalanları son seçimlerde de yapılmış, yenilenen İstanbul seçiminden sonra da yerel seçimlerde de bu yalanlar da çökmemiş miydi?
Hatta ve hatta bazı milletvekilleri sıkılmadan, utanmadan “bizden önce evlerde buzdolabı yoktu. Hatta tuvalet bile yoktu” dememişler miydi? Tabi ki bu yalanların yanında tarihi saptırmaya yönelik yalanların daha inandırıcı olması daha olası değil mi?
Tarihi yalanlar üzerinde yeniden yazmaya kalkanların tek ama tek amacı bu ülkenin birlik ve beraberliğine olan düşmanlıklarıdır. Kendilerini kandıran sapkın yalancıların amaçları uydurdukları yalanları ortalığa yayarak insanları birbirine düşürmeyi, düşman etmeyi hedeflemektedirler. Çün-kü bu ülkenin savaşlardan çıkarak yaşamasını, büyümesini, hazmedememektedirler. Şimdiye kadar tarihini değiştirmeye ve gerçekleri saptırmaya çalışan hainleri dünyanın başka ülkelerinde görmek mümkün değildir.
Yalnız yazılanlar, kurgulananlar, anlatılanlar doğrusu beni dehşete düşürdü. Atatürk’e, Cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe ve devlete o kadar akla almayacak hakaret ve iftiralar var ki; yetkililerin bunlara nasıl izin verdiğini, neden elini kolunu sallayarak bu kadar büyük iftiraları nasıl kabullen-diklerini anlamakta güçlük çekiyorum. Oysa yaptıkları açıkçası yasaya aykırı, açıkçası SUÇ!...
Onu da geçtim, bu ülkenin kurucusuna ağza alınmayacak küfürleri yapan bir insanın bu ülkenin insanı olduğuna, TÜRK olduğuna nasıl inanacaksınız. Daha dün “Keşke Yunan Galip Gelseydi” diyebilen fesli müptezeli o kadar yüceltmişler ki sanki ilah ilan edilmiş. Peki bu ülkede yaşayan bir insan KEŞKE YUNAN GALİP GELSEYDİ diye hayıflanıyorsa işin derinliklerinde ne olabilir.
Bu konulara çok derin girmek istemiyorum. Zira merak edenleriniz sosyal medyanın face ve tiktok videolarında hem de önemli birilerinin adına, sloganlarına sığınılarak açılmış hesaplara bakabilirler.
Bu iş iyiye gitmiyor. Herkes herkesin hakkında istediği, dilediği gibi yalan ve iftiralarıyla paylaşım yapamaz, yapmamalıdır. Yapan olursa da yetkililer bunlara gereken yaptırımları uygulamalıdır. Ayrıca birileri kalkıp devlet idarecilerine hakaret ettiği gerekçesi ile palas pandras götürülürken birileri de devlet büyüklerine, ülkenin kuruluşu için canını veren Atalarına hakaret etmesi kabul edilemez. Şunu net söylemek isterim ki kimse kimseye hakaret ve küfürler etmemelidir. Bugünün şartlarında Osmanlı’da bizim geçmişimiz, atalarımız. Atatürk’te bizim gurur duyarak andığımız bir isimdir. Acı olansa herkes birilerine maske takarak perde arkasından ağzından geleni söylüyor.
Bu iş iyiye gitmiyor.
Benden söylemesi...