Doğup doğmamamızı kendimiz belirleyemiyoruz. Öyle veya böyle, bir şekilde dünyayı şereflendiriyoruz. Kimimiz, el bebek gül bebek pamuklar içinde, bir kısmı da kaderine razı olarak ne uygun bulunduysa dünya hayatına merhaba diyoruz. Ünlü düşünür Çiçero “Sadece, kendimiz için doğmuyoruz” demiş. Çiçero, bu sözüyle ne demek istemiş olabilir acaba diye epey kafa yordum.
Olumlu yönde anlam yüklediğimle farklı, olumsuz yönde anlam yüklediğimde de daha farklı sonuçlar elde ettim. Bu söze; olumsuz yönde anlam yüklediğimde kanun, hak hukuk tanımayan, sadece kendini düşünen, başkalarının hakkına tecavüz eden kaba, saygısız, terbiyesiz, sadece kendisi için doğduğunu düşünen insanlarla muhatap oluyoruz. Bunlara laf edemezsin, şayet edersen başına gelmedik musibet kalmaz. Dünyayı zindan ederler. Hergün; şahidi olduğumuz kadınları, çocukları, yaşlıları, sokak hayvanlarını, doğayı acımasızca katledenler bu tip insanlar değil midir? Otel yapmak için, tarla açmak için ormanları, yaşam kaynağı ormanlar olan her tür canlıları acımadan cayır cayır yakanlar kimlerdir dersiniz?
Filistin’de onca insanı katletmekten zevk alan (adını anmak istemiyorum) İsrail kasabı kimin için doğmuştur acaba? Daha yeni, İstanbul gibi kalabalık bir şehirde hamile eşini demir çubuk ile öldüresiye döven ve öküzün trene baktığı gibi karşıdan izleyen güruh hangi amaçla doğmuş olabilirler? Gün geçtikçe; insanlığımızı, vicdanımızı, sevgi ve saygımızı, kardeşliğimizi, dini duygularımızı yitiriyor muyuz? Ey anneler babalar, çocuğunuzu okula gönderdiğinizde hangi eğitimi alıyor, neler öğreniyor, arkadaşları kimler diye ilgileniyor musunuz? “Onun öğretmeni, okul müdürü ilgili bakanı var onlar ilgilensin” diyorsanız çok hata yapıyorsunuz demektir. Sizin çocuğunuzun ne yaptığı onları zerre kadar alakadar etmez. Musibetler döner dolaşır yine sizi bulur. “Keşke doğurmasaydım, meydana getirmeseydik” demeniz sizi sorumluluklarınızdan kurtarmaz.
Çiçero’nun sözünü bir de pozitif yönden düşünürsek; hak, adalet, eşitlik, kardeşlik, sevgi, saygı gibi yaşamda güzel olan kavramları da çağrıştırmıyor mu? Paylaşmayı, ortaklaşmayı, sevmeyi öğütlemiyor mu? Ülkemizi ayakta tutanlar yani; yalnız kendini değil doğmuş olan tüm canlıları düşünerek çalışan, ter döken hakka hukuka dikkat eden işçiler, memurlar, esnaflar, köylüler sadece kendileri için doğmuş olabilirler mi? Sınır ötesinde ve sınır içinde gözünü kırpmadan şehit düşen Mehmet-ciklerimiz kendileri için mi yoksa vatanı, milleti için mi doğmuşlardır?
Tüm doğmuş olanlar, sonunda mezar denilen bir gerçekte birleşeceklerdir. Doğmamıza biz karar veremiyoruz ama doğduktan sonra kimin için doğduğumuza karar verme iradesine sahibiz.
Sahi; siz kimin için doğdunuz?...