Oldukça sıcak yaşanan bir yaz mevsiminin sonuna geliyoruz. Özellikle bizim yöremizde Ağustos ayının 15'inden sonra havalar yavaştan soğumaya başlar, önce biraz serinlik, ardından da kendini hissettiren soğuk günler başlar.
Mesele elbette yazın bitmesi, kışın gelmesi değil. Mesele kışın gelmesiyle başlayan yüksek masraflardır. Yaşamın her kademesinde olduğu gibi bu işte de dar gelirliler diken üstündedirler. Zira kış masrafları; odun, kömür, doğalgaz. Ardından açılacak olan okulların külfeti, arasında kışlıkların alınması, hazırlanması, yapılması. Zordur, masraftır, sıkıntıdır kışın gelmesi. Kimin için, elbette dar gelirliler için, asgari ücretliler, emekliler, parası yetersiz olanlar için.
Bazı vatandaşlar var, cehaletten mi, zihin probleminden mi yoksa siyaseten ezildiklerini göstermemek için mi bu işleri bir türlü kabul etmiyorlar. Hani hepinizin bildiği malum sokak röportajındaki “telefonunu çıkar” muhabbetindeki gibi ikidebir “sokaklara baksana, araba koyacak yer yok!”... Sokaklardaki arabalar zenginliğin göstergesi midir?
Öyle ise Çinliler, Hintliler dünyanın en zenginleri. Sokakları arabadan, motordan geçilmiyor. Oysa Çin’de asgari ücret 12,103, Hindistan’da 7 bin lira civarındadır. Peki o kadar araç neden çok?...
Bir de şöyle bir şey var...
Özellikle gurbetçi vatandaşlarımızın her nedense ağzına sakız ettiği, “memleketinizin kıymetini bilin. “Bizde herşey daha pahalı ve yaşam daha zor”. Elbette gurbet olayı elde var bir. Ancak sizlerin aldığınız maaşa göre yeme, içme, beslenme imkanlarınız çok daha iyi. “Bizde benzin, mazot 2,5-3,00 euroya” yakın, sizde bedava!”... Bre kardeşim, insanları salak yerine koymayın bari, matematiğiniz yoksa hesap makinası kullanın. Sizlerdeki asgari ücretler kaç litre benzin alınıyor, bizim ülkemizde kaç litre benzin alınıyor, hesap etmesini bilmiyor musun? Hadi onu da biz yapıverelim. Türkiye’de asgari ücret 17 bin lira; 369 litre benzin alınabiliyor. Almanya’da ortalama 1584 lira, 856 lirte benzin alınabiliyor. İtirazı olan, tekrar hesaplamak isteyen var mı?
Avrupa’da, özellikle Almanya’da gerçek anlamda çok yüksek olan en önemli gider ev kiralarıdır. Bunu inkar edecek kadar da gaddar değiliz. Ancak herkesin bildiği gibi özellikle Avrupa’da ve gelişmiş ülkelerde hükümetler dürüst bir şekilde tüm giderleri kağıda dökerek bir ailenin geçinebileceği -ki buna haftada bir kırmızı et, tavuk eti, iyisinden peynirini, zeytinini vs. hepsini, herşeyi hesap ederek” yetebileceği şekilde hesap edilir.
Vatandaş ayrıca kalkmış, ”bizdeki marketler ateş pahası, domates kaç euro biliyor musun?”. Bu arkadaşlar da bizim TÜİK gibi, enflasyonu hesaplarken pinpon topunu, don lastiğini baz alıyor herhalde. Kardeşim domates size dışardan geliyor, fiyatı belki birazcık yüksek olabilir ama sen aldığın maaşla haftada iki defa rahat rahat kırmızı et yiyebiliyorsun. Türkiye’de kırmızı eti bayramdan bayrama evinde gören pek çok insan var. Ondan sonra da “Gel o zaman Türkiye’ye” denildiğinde kızıyorsun. Siyaseten atıp tutacağına Adil ol, dürüst ol, mert ol mert!...
Neyse, bizim derdimiz gurbetçilerimiz değil. Onlar da bizim gibi Türk vatandaşı. İktidar eurolarını sürekli yükselttiği için mevcut liderimizi pek seviyorlar ama onlar gittiğinde, menfaat bittiğinde onlar da özlerine dönecekler...
Bizim meselemize gelince...
Bizim meselemize gelince gerçeklerle yine başbaşa kalıyoruz. Ülkemizde resmi yüzde 70'lerde, bağımsız kurumlara göre de yüzde 100'e yakın enflasyon var. Yüzde 2 enflasyon olan Avrupa ülkelerinde insanların pahalılıktan şikayet etmeleri daha doğrusu Almanya’nın bizi kıskanması lafa masaldan öte geçemez. Öncelikle bunları geçelim. Memlekette araba çokmuş, millet Yunan adalarına tatile gidiyormuş, özel tatil beldelerinde 1000 liraya bir lahmacun yiyormuş bunlar bizi ilgilendirmiyor. Bizler ne Yunan adalarına gidebiliyoruz ne de Bodrum’da o fiyata lahmacun yiyebiliyoruz. Parası olan yer, içer, gezer. İnsan bunları örnek olarak anlatırken pazardan akşamları atılan sebzeleri, meyveleri toplayanları, çöpten yiyecek arayanları da göz önüne alması lazım.
Sonuç olarak ülkemizde dar gelirli insanlar için yine bir sıkıntılı dönemin arefesindeyiz. Zaten içimizde löp löp oturan genel ekonomik tablonun yanında artık Allahım bu sıkıntılı dönemde dertlerimize derman olacak çıkış yolları versin diyelim.