SON AĞAÇ KESİLDİĞİNDE,
SON NEHİR KURUDUĞUNDA
SON BALIK ÖLDÜĞÜNDE
PARANIN YENMEYECEK BİR ŞEY OLDUĞUNU ANLAYACAKSINIZ”
Kızılderili Atasözü
Yaşamın var oluşundan bu yana içindeki canlılar yıllar önce yukarıdaki sözü yazmışlar. Ama gel gör ki biz 21.yüzyılda bunu hala kavrayamamışız. Ve sanki bu topraklarda bizden sonra kimse yaşamayacak gibi hor kullanıyor adeta har vurup harman savuruyoruz. Unutmayalım ki biz bu toprakları atalarımızdan borç aldık ve gelecek nesillere düzgün devretmekle mükellefiz.
Hepimizin yıllardır mücadelesin verdiği bu ALTIN topraklar bir avuç altın uğruna feda ediliyor.
Bu feda edişler aslında İNSANLIĞIN yok edilişi bana göre. Ne yenir ne içilir, bu meret altını çıkarmak için çevre katlediliyor ve insanlık ölüyor. İlk bakışta fark edilemeyecek gibi sanılan bu girişim; işlem yoğunlaştıkça kendini gösteriyor ve geri dönüşü imkansız felaketlere yol açıyor. Kucağımızda bir tırnağını bile feda edemeyeceğimiz evlatlarımızın ne yazık ki ömürleri heba olup gidiyor.
Sadece bir kaç yerde değil, Bergama’da, Kaz Dağlarında, Artvin’de, Aydın’da ve bir çok yerde tabiat harap oldu. Keza Uşak KIŞLADAĞ’da yemyeşil alanlar kıraç topraklara döndü ve sıra MURAT DAĞI’NDA MI?. Durun ve bir düşünün.. Zararın neresinden dönerseniz kar demiş atalarımız. İşte şimdi tam bu noktadasınız. Durun ve doğru düşünün, doğru karar verin. Orada metre karesi belli bir alan değil sorun olan. Tüm çevre zarar görecek. Tüm Ege, Ulubey, Kışladağ başlarken büyük direnişler oldu. İnsanlar yapılmasına karşı çıktılar. Ve sonrasında içme sularına karışan siyanür yavaş yavaş insanları ölüme sürüklemeye başladı. Hani bıçak gibi birden kesip kan akmadığından yavaş ölümler insanlığı tehdit eder oldu.
Görüyorum ki çevre insanları hala bu katliamın farkında değil. Onbinleri, yüzbinleri beklediğimiz bu ortak harekete ne yazık ki yarın ölümle burun buruna gelecek olan bir çok insan katılmadı. Bu işin partisi yok, bu iş siyasi bir direniş değildir. Bu insanlık adına yapılmış kutsal bir davadır. Pankartlarda yer alan güzel bir söz var. “Yerin Üstü ALTINdan daha değerlidir”. Diliyorum ve umuyorum ki bu oyalamaca, bu göz boyamaca bir an önce son bulur ve bu topraklar gelecek nesillere bakir devredilir.
“BİR DÜNYA BIRAKIN BİZ ÇOCUKLARA
ISLANMIŞ OLMASIN GÖZ YAŞLARIYLA..
Bu sözleri duyduk hep çocuklarımızdan. Onları gözyaşlarıyla başbaşa bırakmamak için tüm mücadelemiz. Ama gücümüz yetmiyor mu ne.. Bu kez de ORMANLARA dadandılar. Bir yandan içimizi bir yandan dışımızı yakıyorlar. Yanıyoruz. Nefes alacağımız alanlar daralıyor. Uzun yıllara dayalı emekler bir anda kül olup gidiveriyor.. Ardından spekülasyonlar.. Gereksiz demeçler ve gereksiz yorumlar. Yangın söndürme çalışmalarında sınıfta kaldık. Son söz bu ve bahsettiğim gibi içimizde yandı dışımız da. Kimi bu işi arsa rantçıları yaptı kimi gariban köylü yaktı diyor, biri de hedef şaşırtmak için pürmüzle yaktılar diye yaygara koparıyor. Olmaması gereken olaylar bir anda oluveriyor ve biz; binlerce metrekarelik o güzelim ormanların yanışını uzaktan seyretmek zorunda kalıyoruz. Bu bizim hak ettiğimiz bir şey değil.
Tatil yörelerinde dolaşırken o muhteşem ormanların arasına yapılmış devasa tatil köyü ve otelleri gördükçe içimde bir sızı oluşuyor. Önceleri buraları balta girmemiş ormanlar gibi olduğunu görür gibi oluyorum. Ama para her şeyi çözemez deseler de, birilerinin paraları bu işi öylesine çözmüş ki anlatamam. Bu kafayla gittiğimizde çocukların göz yaşlarıyla ıslanmaya devam edeceğiz gibi geliyor bana.
Bu kadar olumsuzluklar içinde sevindirici bir olayı da aktarmak isterim. Yan yana oturduğumuz bir dosta telefon geldi. Oğlu, “baba yanan yerler için bizden fidan dikmemizi istiyorlar ne dersin”.. O da “oğlum 5 bin fidan dikme sözü ver. 25.000 TL’lik çek yaz.. selam söyle” dedi. Kulak misafiri olduğum bu olay sonrasında kalkıp o arkadaşın alnından öptüm. Helal olsun. Bu ülkenin sırtı kolay kolay yere gelmez. Binlerce düşmanımız olsa da bizim bize olan inancımız yeter dedim.
Bir arkadaşımız da (Y.A), İzmir Belediye Başkanı Tunç SOYER’e bir çağrı da bulunuyor. Onu da paylaşmak istedim.
“Sayın Başkanımız.
Malumunuz üzere İzmirimizin bir çok yerinde çıkan ya da çıkarılan yangınlar neticesinde binlerce hektar ormanımız yok oldu. Bunun nedenlerini tartışmak yerine bir an önce sonuçlarına odaklanmalıyız. Geçmiş 18 yılı göz önüne aldığımızda orman vasfını yitirmiş arazilerin nasıl ve kimler tarafından talan edildiğini ve betona gömüldüğünü çok net biliyoruz. Ve aynı kokuşmuş zihniyetin bu arazileri ağızları sulanarak beklediğine de çok eminiz. Bunun diğer illerde olduğu gibi İzmirimizde de olmasına izin vermeyiz-vermemeliyiz. Ve bir an önce harekete geçmeliyiz. Basında çıkan ağaçlandırma kampanyasıyla ilgili yaptığınız açıklama hepimizi gururlandırdı. Ve size olan güvenimiz bir kez daha perçinlendi. Bu kampanyanın başarıya ulaşması için sonuna kadar yanınızda olduğumuzu bilmenizi isteriz. Ve yanan her metrekare arazinin yeşillendirilmesi işini bizler gönüllü olarak yapmaya talibiz. Siz yeter ki önderlik edin bize. Biz size güvendik, sizler de arkanızda ki yüreği sevgiyle atan bizlere güvenin. El birliği ile bu işin üstesinden geleceğimize eminiz” diyor..
Umut ve gurur verici bir çağrı! Bu memleket hepimizin...