Aylardan beri havaların ısınmadığını, Haziran ayına girilmesine rağmen hala kış iklimi yaşandığından şikayet ediliyordu. Evet durum gerçekten de böyleydi. Sadece 4 gündür sıcak bir iklim yaşamaya başladık ancak şikayetler arşa ulaştı. “Bu ne sıcak, öldük, bittik, pişdik, cehennem sıcağı gibi sıcak var” gibi şikayetler için 4 günlük sıcaklık yetti bile.  Doğrudur, dört gündür yaşanan sıcaklar oldukça yüksek orana ulaştı. Daha dün soğuktan şikayet ederken, henüz yenice kendini gösteren sıcaklıktan şikayet etmek birazcık şımarıklık olmuyor mu?.. Bu işler hakkında değerlendirme yaparsak asıl derdimiz yeterli yağışın olmamasıdır. Yani “kuraklık” tehlikesidir. Bu yıl kar zaten yağmadı. Yağmurlar da oldukça yetersiz. İşin en kötü tarafı da meyve ve sebzeler henüz tohumdayken hem dolu yüzünden zarar görmesi hem de soğuk vurması işin tuzu biberi olmuştur. Bundan sonra da hem kış unsuru yağmur, kar az olacak, hem de iklim ısınmaya devam edecektir. Bilim insanlarının acilen buna göre çözüm bulması gerekmektedir. Üreticiler için en doğru yol haritasını çıkarmaları ve hayata geçirmeleri kaçınılmazdır. Aksi halde özellikle bizim ülkemiz için durum pek de iç açıcı olmayacaktır. Bizler dört günlük sıcaktan şikayet ederken, yaz henüz yeni geliyor derken “EL NİNA” adı verilen aşırı sıcak hava dalgasının ülkemizi de etkileyeceği belirtiliyor. Ege bölgesinde sıcaklıkların mevsim normallerinin 1 ila 3 derece, iç kesimlerde ise 4 ila 8 derece üzerine çıkması bekleniyor. Öte yandan Adana'da termometreler 40 dereceye yaklaştı. TÜBA Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyeleri, "Geçtiğimiz nisan ayı 4.3 derece ile ortalamaların üstünde geçti. Olağanüstü sıcak geçti ama artık 1 yıla yaklaşıyoruz 'Süper El Nino' yavaş yavaş etkisini kaybediyor. Bunun arkasından 'La Nina' gelecektir. Şu anda bu sıcaklığa aldanmayalım" deniliyor. Bana göre iklim değişikliği son yılların en önemli konusudur. En az 100 yıldır süregelen bir iklim alışkanlığından çıkıp kurtulmak, ayrıca tarımı, hayvancılığı yen iklime göre ayarlamak çok kolay olmayacaktır. Belki de yeni iklimde topraktan beklenen verim alınamayacak, dünya büyük bir beslenme kriziyle başbaşa kalacaktır. İşin aslına baktığımızda ülkemizin yer aldığı coğrafyada bizler çok büyük sıkıntılar çekmedik, olumsuzluklar yaşamadık. Biliyorsunuz dünyada tayfunların, kasırgaların yaşandığı bölgeler, aşırı yağmurların, sellerin, baskınların, tsunamilerin yaşandığı bölgeler var. “Şükür bizde yok” diyoruz ancak bizdeki yeterli gelmeyen yağışlar, kuraklık tarımı olumsuz etkiliyor. Her şeye rağmen şimdilik halimize şükretmeliyiz. Derken temennimi yineleme gereği duyuyorum. “Başta ülkemizde Tarım Bakanlığı öncülüğünde tüm tarımsal kurumlar hatta hayvancılıkla, üretimle ilgilenen bütün firmalar ülkemiz tarımının geleceği için gerekli çalışmaları ivedilikle yapmalıdırlar” diyorum, bu sefer de hala İsrail tohumundan kendini kurtaramamış gariban çiftçilerimiz aklıma geliyor, SUSUYORUM!...