Dünyada doğum girmedik ev olurmuş da, ölüm girmedik ev olmazmış.
Güzel söz!..
Ben de bu doğrultuda "dünyada evladı olmayan ana olur da, annesi olmayan evlat olmaz" diyeyim. Yani her insanın bir annesi mutlaka vardır, ebediyete göç etmiş ya da halâ hayatta olan.
Her yıl mayısın 2. haftasını "Anneler Günü" olarak kutlamaktayız. Bu gün ve annelerimizi anmak, hatırlamak, yadetmek için düzenlenmiş bir gündür.
Anneler gününde çoğumuz; özellikle sosyal medyada cafcaflı kelimelerle annemizi hatırladığımızı ispatlamaya çalışır ve onun maneviyatına güzel sözler dizeriz. Ancak biz annemizi gerçekte ne kadar seviyoruz ya da ne kadar sevdik. Öncelikle kendimizi bu soruyu sormalıyız.
Anneler bizim yaşamamızdaki ilk öğretmenimizdir birçok şeyi ondan öğrenip ona göre hayata hazırlanırız. Hayatımızdaki ilkleri o öğretmiştir bize.
Aguyla başlayan ilk konuşmamızı, ilk adımlarımızı, ilk yemek yememizi hatta insanlarla ilk diyaloglarımızı ondan öğrenmişizdir. Her ne kadar hayatımızın birçok bölümünde babalarımız da bir şeyler öğretse de kesinlikle ve kesinlikle annemiz bizim ilk öğretmenimizdir.
Ancak biz onlara ne kadar iyi öğrencilik yaptık onu bilebiliyor muyuz?
O günün Anneler Günü olduğunu öğrendiğimiz dakikadan itibaren sosyal medyada telefonlara sarılıp annemize övgüler yağdırırız. Dünyadan göç etmiş annelerimizi rahmetle minnetle ansak da gerçek anlamda yaşamımızda bizler onlara ne kadar evlatlık yaptık, yapıyoruz. Her şeyden önemlisi o bizi 9 ay karnında taşısa da biz onu bir gün sırtımızda taşıyabildik mi?
Anneler günü olunca; “canım annem, güzel annem, ah annem, vah annem!” kelimelerini hoyratça kullana-biliyoruz. Ancak gerçek anlamda yukarılarda değindiğimiz gibi annemize evlatlık vazifemizi iyi bir şekilde yerine getirebildik mi acaba?
Her yıl kutladığımız bu özel günde belki de bir kez hatırladığımız annelerimizin sözlerini kulaklarımıza küpe yaptık mı? Onların bizlere öğrettiği güzel sözleri, davranışları, tavsiyelerini hayat felsefesi olarak uygulayabildik mi? Bunları yaptıysak bile hayatta olanlara güzel evlatlık yapabiliyor muyuz? Dünyadan göçüp gidenlere ise son gününe kadar iyi bir evlat gibi davranabildik mi? Her zaman için güzellik dolu vasiyetlerine ne derecede uyabiliyoruz? Yoksa arkasından ah, vah ederek konu komşuya gösteriş için mi yapmacık davranıyoruz?
Elbette sözlerimiz herkese değil. Tahmin ediyorum ki yine de çoğumuz annelerimizi dilde değil de gönülden anıyoruz.
Ne demiş şair, "analardır adam eden adamı"... Aslında bütün analar evlatlarının ileride iyi insan olması için çabalamıştır. Ama kimimiz adam olmuşuzdur, kimimiz madam!... Adam olabilenlerin, ana-babasının, atasının kıymetini bilenlerin "ANNELER GÜNÜ" kutlu olsun...