Cumhuriyet Arşivinde korunan Osmanlıca elyazması belgeler arasında, Banaz İslamköyü Merkez Okulunda öğretmen olan Şerafettin isimli bir emekli subayın Mustafa Kemal'e gönderdiği 1.2.1926 tarihli mektup yer alır. Bu mektup, Banaz'ın tarihi açısından değerli bir belge niteliğindedir.
Zira Şerafettin Bey, mektubunda, Banaz'daki eğitim durumu hakkında Mustafa Kemal'e bilgi vermektedir. Şerafettin'in kimliği hakkında yeterli bilgimiz yoktur, ama kendisinin mektupta verdiği bilgilere göre, 'Orta İdadi 2. Sınıf talebesi iken' Balkan Harbinden dolayı orduya katılmıştır.
Sakarya Harplerine katılmış, Çalış köy civarında yaralanmış ve askerlikten emekli edilmiştir. Yine kendi ifadesine göre, subay olarak yaptığı hizmetlerden dolayı TBMM kendisine takdirname vermiştir. Mektubundan anlaşıldığı kadarıyla, Şerafettin Bey, Banaz'da öğretmenlik yapmaktan pek memnun değildir.
Mektubu yazmasının sebebi de, kendisine, öğretmenlik dışında askeri veya mülki bir görev verilmesidir. Mektup, dönemin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati'ye ulaştırılmıştır. Şerafettin Bey, mektubunu, Mustafa Kemal'i ve Cumhuriyet rejimini överek başlıyor: 'mübeccel reis-i cumhurumuz… Pek muhterem Ulu Gazi kumandanım efendim hazretleri gibi' övücü ifadeler kullanıyor.
Mektubunda kendisinin 'millette gördüğü cehalet ve ataletin izalesi için' Banaz'da 'tenvir ve irşadla' görevlendirildiğinden, ailesini uzun süre göremediğinden söz ediyor, ama bu işi layıkıyla yerine getiremediğinden şikâyetçi. Mektubunda Banaz ile ilgili gözlemleri yer alıyor. Ona göre, Banaz, o yıllarda, Uşak'ın birinci sınıf nahiyelerinden birisidir. Halk cahil olduğu için çok mücadele ettiğinden söz ediyor. Yeni yetiştirilen neslin de cihana üstünlük sağlayacak nitelikte olmadığından söz ediyor. Çocuklar 'cahil ebeveynlerinin tazyik ve terbiyesi' altında oldukları için, aile, okuldan daha etkilidir. 'cahil softalar' öğrencileri okuldan daha çok etkiliyor.
Onun ifadesiyle, Banaz'daki bir kısım halk cahil ama kurnazdır. Bunların 'kurnazlıkları menfaat-i memleket ve millet olsa mazur görülebilir', ama öyle değillerdir. Bunlar birtakım dolaplarla milleti soyuyorlar, zavallı milletin yükselmesini engelliyorlar ve vatanın Ortaçağ'da kalmasına sebep oluyorlar. 'Ağalar' denilen bu kişiler Cumhuriyet kanunlarına uymuyorlar. Banaz nahiye müdürü Mustafa Rakım Bey de Cumhuriyet kanunlarını uygulamada zorluk çekiyor. Ona göre, 'millet ve memleketten beklenilen ümitler' boşa çıkacak gibi görünüyor. Örneğin, Merkez nahiyede uygulanan kanunlar, Banaz köylerinde uygulanmıyor. Yerel idarecinin, kış zamanlarında köylere vasıta sağlamadığından şikâyet ediyor. Köy okullarının sadece gündüz vakti eğitim vermesi nedeniyle çocuklara Cumhuriyet ilkelerinin öğretilemeyeceğini ima ediyor.
Mektuptan anlaşıldığı kadarıyla, Şerafettin beyin Cumhuriyetçi ve millici olduğu, daha aktif bir görev alma isteğinde olduğu anlaşılıyor.