Son günlerin en tartışmalı konularından birisi ÇEDES uygulamaya konuluyor. Bazı yerlerde sınıflara giren imamların görüntüleri var olan tartışmaları daha da alevlendirdi. Milli Eğitim Bakanlığı “ÇEDES” adı altında çok şirin gösterilen (!) bir programı hayata geçirmeye başladı. Projeye göre imamlar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda derslere girerek öğrencilere bir şeyler anlatacak. Çedes, açılım olarak; Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” olarak adlandırılmış. Amaç olarak; Öğrencilerimizin “millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerimizi benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler olmalarına” ayrıca çağın ve geleceğin becerileriyle donanmış, bu donanımı insanlık hayrına sarf edebilen, bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerimizi kendi yaşantılarında inşa etmiş; akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim sahibi, bedensel ve sosyal bakımdan dengeli bireyler olarak yetiştirilmesine katkı sağlamaktır, olarak anlatılmış. DAYANAK olarak ise; 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu, 5/1/1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, 22/6/1965 tarihli ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile 2017-2020 yılları arasındaki bazı kanun ve yönetmelikler gösterilmiş. Bu proje : Tüm ülkemizin yaşadığı 15 Temmuz’u yok saymaktır. Ülkenin cemaatlere, tarikatlara göz yummanın sonunda nasıl uçurumun kenarına gelindiğini unutmak demektir. Ayrıca; 1- İnsanları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullardan uzaklaştıracak, imkanı olanları özel okullara yönlendirecek. 2- Uygulama Anayasa’da var olan ve kanunlarla düzenlenen laiklik kurallarına karşı kasıtlı olarak yapılmış olacak. 3- Bu uygulama ile okullarda din dersi ve ahlak bilgisi konularında desr veren öğretmenleri hiçe sayacak. Onların verdikleri dersler yok hükmünde gösterilecek, onlara bir bakıma hakaret edilmiş olacak. 3- ÇEDES projesi toplumdaki laik ve muhafazakar insanları daha da ayrıştıracak ve toplumun huzurunu bozacaktır. 4- Çedes projesinde imamlar okullarda derse girecekse, öğretmenler de camilerde vaaz verecekler mi? Gazeteci Sinan Meydan,  şöyle bir yazıya imza attı. “Vaiz, okulda Atatürk'ü ve Cumhuriyet değerlerini hedef aldı. Vaizin girdiği derslerde ‘Atatürk’ün bir put olduğunu’, ‘Çanakkale Zaferi’nde hiçbir katkısı bulunmadığını’, ‘bilim diye bir şeyin olmadığını” söylediği iddia edildi. Sinan Meydan ayrıca Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i kastederek; “Anayasanın laiklik ilkesi ayaklar altına alınıyor, anayasaya göre yasadışı olan tarikat ve cemaatlerle ortaklık kuruyor. Fetö’den hiç ders almadan, çocuklarımızın zihinlerini tarikatların ve cemaatlerin şekillendirmesini istiyor. Suç işliyor. Türkiye Cumhuriyeti için asıl beka meselesi budur” diye yazdı. Ancak buna istinaden Mi,lli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin: Tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğiz” diye cevap vermiş. Bunun gibi olumsuzluklar eleştirilirken şunu da altını çizerek belirtmek istiyorum. Okullara, sınıflara başı sarıklı, saçlı-sakallı imamların derse girdiğini eleştiriyoruz ama yine okula “öğretmen” sıfatıyla kılık kıyafeti düzensiz, saçı sakalı birbirine karışmış, bizim hafızalarımızdaki öğretmen portresinden son derece uzak insanların da öğretmen olarak derse girmelerini de yadırgıyorum. Öğretmen bana göre saygın insandır. Güvenilir kişidir, yol gösterici, toplumu yönlendiren meslek erbaplarıdır. Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum sözünü Hz. Ali söylememiş midir? Bu köle olunması gereken kişiler öğretmenler değil midir? Şu gerçeği asla unutmayınız. İnsanları zorla dindarlaştırmak imkansızdır. Bu sebeple başka amaçlar için farklı yöntemler uygulayarak vatandaşı yanıltmayın, kandırmayın. Ülkemizin büyüyüp gelişmesini gerçekten istiyorsanız bilime, teknolojiye yönelik çalışmalar yapın.